-
1 birini
retandin -
2 birini
Burnun ikiləşməsi -
3 birini bekletmek
v. keep smb. waiting -
4 birini selamlamak
silavlêkirin -
5 birini veya bir şeyi sevmek
jehezkirin -
6 birini diğerinden kovarak ayırmak
пыфын, пыгъэзыкIынМалый турецко-адыгский словарь > birini diğerinden kovarak ayırmak
-
7 birini göndermek
гъэкIон, егъакIо, фэгъэкIон -
8 birini görmek
зэгъэлъэгъун -
9 birini kollamak
зэлъыплъэн, зэрэуплъэкIун -
10 onda birini öldürme
n. decimation -
11 otelde birini komiyle çağırttırmak
v. pageTurkish-English dictionary > otelde birini komiyle çağırttırmak
-
12 sigaranın birini söndürmeden diğerini yakmak
v. chain smokeTurkish-English dictionary > sigaranın birini söndürmeden diğerini yakmak
-
13 sigortaya başka birini daha katmak
v. reinsureTurkish-English dictionary > sigortaya başka birini daha katmak
-
14 valizim için lütfen birini yollar mısınız
Please send someone for my baggage.Turkish-English dictionary > valizim için lütfen birini yollar mısınız
-
15 ayağa kalkıp birini karşısında durmak
hilpesirîn -
16 birinden birini
яхаз, язы, язырэ -
17 kesik
birînî--------qol--------qut -
18 süslemek
(birini, bir yerisüslemek) гъэкIэрэкIэн/ гъэщIэрэщIэн, гъэдэхэн/ гъэдэхэн -
19 aşinalık
1. إحاطة [إِحَاطَة]Anlamı: tanıma, birini bilme, tanışıklık2. إفاقة [إِفَاقَة]Anlamı: tanıma, birini bilme, tanışıklık3. إلمام [إِلْمام]Anlamı: tanıma, birini bilme, tanışıklık4. اختبار [اِخْتِبَار]Anlamı: tanıma, birini bilme, tanışıklık5. انتباه [اِنْتِباه]Anlamı: tanıma, birini bilme, tanışıklık6. تجربة [تَجْرِبَة]Anlamı: tanıma, birini bilme, tanışıklık7. تنبه [تَنَبُّه]Anlamı: tanıma, birini bilme, tanışıklık8. تيقظ [تَيَقُّظ]Anlamı: tanıma, birini bilme, tanışıklık9. حذر [حَذَر]Anlamı: tanıma, birini bilme, tanışıklık10. حنك [حُنْك]Anlamı: tanıma, birini bilme, tanışıklık11. حنكة [حُنْكَة]Anlamı: tanıma, birini bilme, tanışıklık12. خبرة [خِبْرَة]Anlamı: tanıma, birini bilme, tanışıklık13. دراية [دِرَايَة]Anlamı: tanıma, birini bilme, tanışıklık14. دربة [دُرْبَة]Anlamı: tanıma, birini bilme, tanışıklık15. سهر [سَهَر]Anlamı: tanıma, birini bilme, tanışıklık16. شعور [شُعُور]Anlamı: tanıma, birini bilme, tanışıklık17. صحو [صَحْو]Anlamı: tanıma, birini bilme, tanışıklık18. فقه [فِقْه]Anlamı: tanıma, birini bilme, tanışıklık19. فهم [فَهْم]Anlamı: tanıma, birini bilme, tanışıklık20. معارف [مَعَارِف]Anlamı: tanıma, birini bilme, tanışıklık21. معرفة [مَعْرِفَة]Anlamı: tanıma, birini bilme, tanışıklık22. وعي [وَعْي]Anlamı: tanıma, birini bilme, tanışıklık23. علم [عِلْم]Anlamı: tanıma, birini bilme, tanışıklık24. عهد [عَهْد]Anlamı: tanıma, birini bilme, tanışıklık -
20 aramak
1. استقصى [اِسْتَقْصَى]2. اشتف [اِشْتَفَّ]3. اشتهى [اِشْتَهَى]Anlamı: bir şeyim yokluğunu duyarak geri gelmesini istemek, özlemek4. افتقد [اِفْتَقَدَ]5. تابع [تَابَع]6. تاق [تَاقَ]Anlamı: bir şeyim yokluğunu duyarak geri gelmesini istemek, özlemek7. تحسب [تَحَسَّب]8. تشوق [تَشَوَّقَ]Anlamı: bir şeyim yokluğunu duyarak geri gelmesini istemek, özlemek9. تفقد [تَفَقَّدَ]10. تقصى [تَقَصَّى]11. جاس [جاسَ]12. ضبط [ضَبَطَ]Anlamı: araştırmak, yoklamak13. قمش [قَمَّشَ]
См. также в других словарях:
al birini, vur ötekine (veya birine) — hiçbiri işe yaramaz, hepsi bir ayarda … Çağatay Osmanlı Sözlük
musallat etmek — (birini veya bir şeyi) birini, bir başkasının başına bela etmek Oyundan alıntıladığı bir iki sahne, belleğimizin bize musallat ettiği iz düşümlerden oluşmadır. S. İleri … Çağatay Osmanlı Sözlük
on paralık etmek — (birini) birine hakarette bulunmak, birini kötü duruma düşürmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
rezil etmek — (birini) isteyerek veya istemeyerek birini çok utanacak güç bir duruma sokmak Sadece rezil etmekle kalmayacağım, hapse de tıktıracağım. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
altı okka etmek — (birini) birini kollarından ve bacaklarından tutup yukarı kaldırarak sallamak veya götürmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
çamurdan çekip çıkarmak — (birini) birini kötü veya onurunu tehlikeye düşüren bir durumdan kurtarmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
demire vurmak — (birini) birini demir zincirle bağlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dağa kaldırmak — (birini) birini, herhangi bir amaçla, zorla dağa veya ıssız bir yere götürüp orada tutmak Yalnız Efe den kimsenin şikâyeti yokmuş. Ne kimseyi dağa kaldırırmış ne de fidye istermiş. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
burnundan yakalamak — (birini) birini yönetimi altına almak, kaçamak bulamayacağı duruma getirmek Muhasebe ile defter tutma işlerini de üzerine aldığından milleti burnundan yakalamıştı. T. Dursun K … Çağatay Osmanlı Sözlük
içine sokacağı gelmek — (birini) birini çok sevmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
...-ına (veya ...-ine) getirmek — birini, istediğini yaptıracak duruma getirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük