Перевод: с турецкого на арабский

с арабского на турецкий

bir...+bir...

  • 1 arada bir

    أحيانا

    Türkçe-Arapça Sözlük > arada bir

  • 2 arada bir

    أحيانا [أَحْيَانًا]
    Anlamı: seyrek olarak, nadir

    Türkçe-Arapça Sözlük > arada bir

  • 3 hoşnut

    1. باش [باشّ]
    Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan
    2. بش [بَشّ]
    Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan
    3. بشوش [بشوش]
    Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan
    4. بهج [بَهِج]
    Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan
    5. بهيج [بَهِيج]
    Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan
    6. جذل [جَذِل]
    Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan
    7. جذلان [جَذْلَان]
    Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan
    8. زاهر [زاهِر]
    Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan
    9. سار [سارّ]
    Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan
    10. سعيد [سعِيد]
    Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan
    11. طرب [طَرِب]
    Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan
    12. فرح [فَرِح]
    Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan
    13. فرحان [فَرْحان]
    Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan
    14. مبتهج [مُبْتَهِج]
    Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan
    15. مبسوط [مَبْسُوط]
    Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan
    16. متهلل [مُتَهَلِّل]
    Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan
    17. محبور [مَحْبُور]
    Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan
    18. مرتاح [مُرْتاح]
    Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan
    19. مسر [مُسِرّ]
    Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan
    20. مسرور [مَسْرُور]
    Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan
    21. مسعود [مَسْعُود]
    Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan
    22. مغبوط [مَغْبُوط]
    Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan
    23. مغتبط [مُغْتَبِط]
    Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan
    24. منبسط [مُنبَسِط]
    Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan
    25. منتش [مُنْتَشٍ]
    Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan
    26. نشوان [نَشْوان]
    Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan

    Türkçe-Arapça Sözlük > hoşnut

  • 4 akmak

    1. أهمع [أَهْمَعَ]
    Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek
    2. انبجس [اِنْبَجَسَ]
    Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek
    3. اندفع [اِنْدَفَعَ]
    Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek
    4. انساب [اِنْسابَ]
    Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek
    5. انسجم [اِنْسَجَمَ]
    Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek
    6. انفجر [اِنْفَجَرَ]
    Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek
    7. انهمر [اِنْهَمَرَ]
    Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek
    8. بثق [بَثَقَ]
    Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek
    9. ترقرق [تَرَقْرَقَ]
    Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek
    10. تفجر [تَفَجَّرَ]
    Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek
    11. تهطل [تَهَطَّلَ]
    Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek
    12. ثج [ثَجَّ]
    Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek
    13. جرى [جَرَى]
    Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek
    14. در [دَرَّ]
    Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek
    15. دفق [دَفَقَ]
    Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek
    16. ساب [سابَ]
    Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek
    17. ساح [ساحَ]
    Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek
    18. سال [سالَ]
    Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek
    19. سجم [سَجَمَ]
    Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek
    20. سح [سَحَّ]
    Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek
    21. وزب [وَزَبَ]
    Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek

    Türkçe-Arapça Sözlük > akmak

  • 5 aşağısamak

    1. أحقر [أَحْقَرَ]
    Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek
    2. أذل [أَذَلَّ]
    Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek
    3. أصغر [أَصْغَرَ]
    Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek
    4. أنف [أَنِفَ]
    Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek
    5. أهان [أَهَانَ]
    Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek
    6. أوبق [أَوْبَقَ]
    Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek
    7. ابتذل [اِبْتَذَلَ]
    Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek
    8. احتقر [اِحْتَقَرَ]
    Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek
    9. ازدرى [اِزْدَرَى]
    Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek
    10. استحقر [اِسْتَحْقَرَ]
    Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek
    11. استذل [اِسْتَذَلَّ]
    Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek
    12. استصغر [اِسْتَصْغَرَ]
    Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek
    13. استقل [اِسْتَقَلَّ]
    Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek
    14. امتهن [اِمْتَهَنَ]
    Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek
    15. تبذل [تَبَذَّلَ]
    Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek
    16. تهاون [تَهَاوَنَ]
    Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek
    17. حقر [حَقَرَ]
    Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek
    18. حقر [حَقَّرَ]
    Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek
    19. صغر [صَغَّرَ]
    Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek
    20. غمص [غَمَصَ]
    Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek
    21. غمط [غَمَطَ]
    Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek
    22. وضع [وَضَعَ]
    Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek

    Türkçe-Arapça Sözlük > aşağısamak

  • 6 aşık

    1. تعشق [تَعَشُّق]
    2. حب [حَبَّ]
    3. حب [حُبّ]
    4. حب [حِبّ]
    5. خليل [خَلِيل]
    6. شغف [شَغَف]
    7. صبابة [صَبَابَة]
    8. صب [صَبّ]
    9. عاشق [عاشِق]
    10. عشق [عِشْق]
    11. عشيق [عَشِيق]
    12. غرام [غَرَام]
    13. كلف [كَلَف]
    14. كلف [كَلِف]
    15. متحاب [مُتَحَابّ]
    16. محب [مُحِبّ]
    17. محبة [مَحَبَّة]
    18. هاو [هاو]
    19. هوى [هَوًى]
    20. واجد [واجِد]
    21. وجد [وَجْد]
    22. ودود [وَدُود]

    Türkçe-Arapça Sözlük > aşık

  • 7 ayırmak

    Türkçe-Arapça Sözlük > ayırmak

  • 8 dökmek

    1. أدفق [أَدْفَقَ]
    2. أسجم [أَسْجَمَ]
    3. أفاض [أَفَاضَ]
    4. أفرغ [أَفْرَغَ]
    5. أفرغ [أَفْرَغَ]
    6. أنزح [أَنْزَحَ]
    7. أهرق [أَهْرَقَ]
    8. استقل [اِسْتَقَلَّ]
    Anlamı: bir yere çokça bir şey yığmak, taşımak
    9. بعثر [بَعْثَرَ]
    Anlamı: serpmek, saçmak
    10. بعزق [بَعْزَقَ]
    Anlamı: serpmek, saçmak
    11. بقبق [بَقْبَقَ]
    12. ثرثر [ثَرْثَرَ]
    13. حمل [حَمَلَ]
    Anlamı: bir yere çokça bir şey yığmak, taşımak
    14. خذف [خَذَفَ]
    Anlamı: akıtmak, düşürmek
    15. دفق [دَفَقَ]
    16. دهق [دَهَقَ]
    17. رمى [رَمَى]
    Anlamı: akıtmak, düşürmek
    18. زج [زَجَّ]
    Anlamı: akıtmak, düşürmek
    19. زغل [زَغَلَ]
    20. سبك [سَبَّكَ]
    21. سجم [سَجَمَ]
    22. سفح [سَفَحَ]
    23. صب [صَبَّ]
    Anlamı: maden, mum eriyiği gibi şeyleri kalıba akıtarak biçim vermek
    24. صب [صَبَّ]
    25. صرف [صَرَّفَ]
    26. صفر [صَفَّرَ]
    27. طرح [طَرَحَ]
    Anlamı: akıtmak, düşürmek
    28. فرغ [فَرَّغَ]
    29. فض [فَضَّ]
    Anlamı: serpmek, saçmak
    30. قذف [قَذَفَ]
    Anlamı: akıtmak, düşürmek
    31. قولب [قَوْلَب]
    Anlamı: maden, mum eriyiği gibi şeyleri kalıba akıtarak biçim vermek
    32. مذر [مَذَّرَ]
    Anlamı: serpmek, saçmak
    33. نزح [نَزَحَ]
    34. همر [هَمَرَ]

    Türkçe-Arapça Sözlük > dökmek

  • 9 azılı

    1. آبد [آبِد]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    2. أشرس [أَشْرَس]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    3. جارح [جارح]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    4. جبار [جَبَّار]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    5. خاطف [خاطِف]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    6. خطاف [خَطَّاف]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    7. دكتاتور [دِكْتاتُور]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    8. دكتاتوري [دِكْتاتُورِيّ]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    9. ديكتاتور [دِيكْتاتُور]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    10. شديد [شَدِيد]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    11. شرس [شَرِس]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    12. صلب [صُلْب]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    13. ضار [ضارٍ]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    14. ضليع [ضَلِيع]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    15. طاغ [طاغٍ]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    16. ظلام [ظَلَّام]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    17. ظلوم [ظَلُوم]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    18. عات [عاتٍ]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    19. عارم [عارِم]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    20. عتي [عَتِيّ]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    21. عرمرم [عَرَمْرَم]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    22. عساف [عَسَّاف]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    23. عظيم [عَظِيم]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    24. غاشم [غاشِم]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    25. غرير [غَرِير]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    26. قاهر [قاهِر]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    27. قوي [قَوِيّ]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    28. كاسح [كاسِح]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    29. كاسر [كاسِر]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    30. متأمر [مُتَأَمِّر]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    31. متعجرف [مُتَعَجْرِف]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    32. مرير [مَرِير]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    33. مزهو [مَزْهُوّ]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    34. مفترس [مُفْتَرِس]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    35. مياس [مَيَّاس]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan
    36. عنيف [عَنِيف]
    Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan

    Türkçe-Arapça Sözlük > azılı

  • 10 bağım

    1. إذعان [إِذْعان]
    2. إطاعة [إِطَاعَة]
    3. ائتمار [اِئْتِمار]
    4. استسلام [اِسْتِسْلام]
    5. امتثال [اِمْتِثال]
    6. انصياع [اِنْصِياع]
    7. انقياد [اِنْقِياد]
    8. تابعية [تَابِعِيَّة]
    9. تبع [تَبَع]
    10. تبعية [تَبَعِيَّة]
    11. خشوع [خُشُوع]
    12. خنوع [خُنُوع]
    13. دين [دِين]
    14. رضوخ [رُضُوخ]
    15. طاعة [طاعَة]

    Türkçe-Arapça Sözlük > bağım

  • 11 dönmek

    1. آب [آبَ]
    2. آض [آضَ]
    3. أطاف [أَطَافَ]
    4. أوب [أَوَّبَ]
    5. اجتاب [اِجْتابَ]
    6. استحضر [اِسْتَحْضَرَ]
    Anlamı: bırakılan bir konuya başlamak, söz konusu etmek, hatırlamak
    7. استذكر [اِسْتَذْكَرَ]
    Anlamı: bırakılan bir konuya başlamak, söz konusu etmek, hatırlamak
    8. امتثل [اِمْتَثَلَ]
    9. انسحب [اِنْسَحَبَ]
    10. باء [باءَ]
    11. تأثر [تَأَثَّرَ]
    12. تجول [تَجَوَّلَ]
    13. تذكر [تَذَكَّرَ]
    Anlamı: bırakılan bir konuya başlamak, söz konusu etmek, hatırlamak
    14. ترسم [تَرَسَّمَ]
    Anlamı: bırakılan bir konuya başlamak, söz konusu etmek, hatırlamak
    15. تطوف [تَطَوَّفَ]
    16. تقلب [تَقَلَّبَ]
    Anlamı: inanç, din ve düşüncesini deiğştirmek
    17. توجه [تَوَجَّهَ]
    Anlamı: yönelmek
    18. ثاب [ثابَ]
    19. جاب [جَابَ]
    20. جال [جَالَ]
    21. حاكى [حاكَى]
    22. حذا [حَذَا]
    23. حكى [حَكَى]
    24. ذكر [ذَكَرَ]
    Anlamı: bırakılan bir konuya başlamak, söz konusu etmek, hatırlamak
    25. رجع [رَجَعَ]
    26. رسب [رَسَبَ]
    27. عاد [عادَ]
    28. عاود [عاوَدَ]
    29. فاء [فاءَ]
    30. قفل [قَفَلَ]
    31. قهقر [قَهْقَرَ]
    32. كر [كَرَّ]

    Türkçe-Arapça Sözlük > dönmek

  • 12 güç

    1. أزر [أَزْر]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    2. إمكان [إِمْكان]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    3. إياد [إِيَاد]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    4. أيد [أَيْد]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    5. استطاعة [اِسْتِطَاعَة]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    6. اقتدار [اِقْتِدار]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    7. بأس [بَأْس]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    8. تمكن [تَمَكُّن]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    9. جبر [جَبْر]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    10. حول [حَوْل]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    11. زور [زُور]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    12. شاق [شاقّ]
    Anlamı: ağır ve yorucu emekle yapılan, müşkül
    13. شدة [شِدَّة]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    14. شوكة [شَوْكَة]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    15. صبر [صَبْر]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    16. صعب [صَعْب]
    Anlamı: ağır ve yorucu emekle yapılan, müşkül
    17. طائل [طائِل]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    18. طائلة [طائِلَة]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    19. طاقة [طاقَة]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    20. طوق [طَوْق]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    21. طول [طَوْل]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    22. عسر [عَسِر]
    Anlamı: ağır ve yorucu emekle yapılan, müşkül
    23. عسير [عَسِير]
    Anlamı: ağır ve yorucu emekle yapılan, müşkül
    24. قابلية [قابِلِيَّة]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    25. قبل [قِبَل]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    26. قدرة [قُدْرَة]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    27. متعذر [مُتَعَذِّر]
    Anlamı: ağır ve yorucu emekle yapılan, müşkül
    28. متعسر [مُتَعَسِّر]
    Anlamı: ağır ve yorucu emekle yapılan, müşkül
    29. مراس [مِرَاس]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    30. مرة [مِرَّة]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    31. مستصعب [مُسْتَصْعَب]
    Anlamı: ağır ve yorucu emekle yapılan, müşkül
    32. معقد [مُعَقَّد]
    Anlamı: ağır ve yorucu emekle yapılan, müşkül
    33. مقدرة [مَقْدِرَة]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    34. مقدور [مَقْدُور]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    35. مكنة [مُكْنَة]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    36. منعة [مَنْعَة]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    37. منة [مُنَّة]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    38. نكير [نَكِير]
    Anlamı: ağır ve yorucu emekle yapılan, müşkül
    39. عويص [عَوِيص]
    Anlamı: ağır ve yorucu emekle yapılan, müşkül

    Türkçe-Arapça Sözlük > güç

  • 13 kalp

    1. إبدال [إِبْدال]
    Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme
    2. إحساس [إِحْساس]
    Anlamı: sevgi, gönül
    3. إحساس [إِحْساس]
    Anlamı: duygu, his
    4. إحلال [إِحْلال]
    Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme
    5. أشر [أَشِر]
    Anlamı: düzme, sahte (para)
    6. أشر [أَشِر]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    7. أفاك [أَفَّاك]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    8. أفيك [أَفِيك]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    9. ألفة [أُلْفَة]
    Anlamı: sevgi, gönül
    10. أنس [أُنْس]
    Anlamı: sevgi, gönül
    11. إيناس [إِيناس]
    Anlamı: sevgi, gönül
    12. استعاضة [اِسْتِعاضَة]
    Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme
    13. انقلاب [اِنْقِلاب]
    Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme
    14. بشاك [بشاك]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    15. تبادل [تَبَادُل]
    Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme
    16. تبدل [تَبَدُّل]
    Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme
    17. تبديل [تَبْدِيل]
    Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme
    18. تحسس [تَحَسُّس]
    Anlamı: sevgi, gönül
    19. تحسس [تَحَسُّس]
    Anlamı: duygu, his
    20. تحول [تَحَوُّل]
    Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme
    21. تعديل [تَعْدِيل]
    Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme
    22. تغير [تَغَيُّر]
    Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme
    23. تغيير [تَغْيِير]
    Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme
    24. تقلب [تَقَلُّب]
    Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme
    25. حب [حُبّ]
    Anlamı: sevgi, gönül
    26. حرارة [حَرَارَة]
    Anlamı: sevgi, gönül
    27. خالجة [خالِجَة]
    Anlamı: sevgi, gönül
    28. خالجة [خالِجَة]
    Anlamı: duygu, his
    29. خراص [خَرَّاص]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    30. زائف [زائِف]
    Anlamı: düzme, sahte (para)
    31. زائف [زائِف]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    32. زور [زُور]
    Anlamı: düzme, sahte (para)
    33. زور [زُور]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    34. زيف [زَيْف]
    Anlamı: düzme, sahte (para)
    35. زيف [زَيْف]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    36. صوري [صُورِيّ]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    37. عاطفة [عاطِفَة]
    Anlamı: sevgi, gönül
    38. عاطفة [عاطِفَة]
    Anlamı: duygu, his
    39. فؤاد [فُؤَاد]
    Anlamı: temiz kanı vücuda dağıtan organ, yürek
    40. قلب [قَلْب]
    Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme
    41. قلب [قَلْب]
    Anlamı: temiz kanı vücuda dağıtan organ, yürek
    42. كاذب [كاذِب]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    43. كاذب [كاذِب]
    Anlamı: düzme, sahte (para)
    44. كذاب [كَذَّاب]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    45. كذاب [كَذَّاب]
    Anlamı: düzme, sahte (para)
    46. كذوب [كَذُوب]
    Anlamı: düzme, sahte (para)
    47. كذوب [كَذُوب]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    48. مائن [مائِن]
    Anlamı: düzme, sahte (para)
    49. مائن [مائِن]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    50. مبادلة [مُبَادَلَة]
    Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme
    51. مبطل [مُبْطِل]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    52. محاك [مُحَاكٍ]
    Anlamı: düzme, sahte (para)
    53. مزور [مُزَوَّر]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    54. مزور [مُزَوِّر]
    Anlamı: düzme, sahte (para)
    55. مزيف [مُزَيَّف]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    56. مزيف [مُزَيِّف]
    Anlamı: düzme, sahte (para)
    57. مستعار [مُسْتَعار]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    58. مستعار [مُسْتَعار]
    Anlamı: düzme, sahte (para)
    59. مشاعر [مَشَاعِر]
    Anlamı: sevgi, gönül
    60. مشاعر [مَشَاعِر]
    Anlamı: duygu, his
    61. مشعر [مَشْعَر]
    Anlamı: sevgi, gönül
    62. مشعر [مَشْعَر]
    Anlamı: duygu, his
    63. مقايضة [مُقَايَضَة]
    Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme
    64. مقلد [مُقَلَّد]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    65. مقلد [مُقَلِّد]
    Anlamı: düzme, sahte (para)
    66. ملسون [مَلْسُون]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    67. مودة [مَوَدَّة]
    Anlamı: sevgi, gönül
    68. ميان [مَيَّان]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    69. وجدان [وِجْدان]
    Anlamı: sevgi, gönül
    70. وجدان [وِجْدان]
    Anlamı: duygu, his
    71. وداد [وِدَاد]
    Anlamı: sevgi, gönül
    72. وفاق [وِفَاق]
    Anlamı: sevgi, gönül

    Türkçe-Arapça Sözlük > kalp

  • 14 kenar

    1. أوب [أَوْب]
    Anlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı
    2. توجه [تَوَجُّه]
    Anlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı
    3. جانب [جانِب]
    Anlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı
    4. جانح [جانِح]
    Anlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı
    5. جنب [جَنْب]
    Anlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı
    6. حافة [حَافَة]
    7. حافة [حافَّة]
    8. صدد [صَدَد]
    Anlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı
    9. صفح [صَفْح]
    Anlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı
    10. صوب [صَوْب]
    Anlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı
    11. طرف [طَرَف]
    12. طرف [طَرَف]
    Anlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı
    13. متجه [مُتَّجَه]
    Anlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı
    14. ناحية [ناحِيَة]
    Anlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı
    15. نحو [نَحْو]
    Anlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı
    16. وجه [وَجْه]
    Anlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı

    Türkçe-Arapça Sözlük > kenar

  • 15 akıbet

    1. أثر [أَثَر]
    Anlamı: bir şey veya bir durum için son, sonuç
    2. حاصل [حاصِل]
    Anlamı: bir şey veya bir durum için son, sonuç
    3. حصيلة [حَصِيلَة]
    Anlamı: bir şey veya bir durum için son, sonuç
    4. خاتمة [خاتِمَة]
    Anlamı: bir şey veya bir durum için son, sonuç
    5. عاقبة [عاقِبَة]
    Anlamı: bir şey veya bir durum için son, sonuç
    6. مآل [مَآل]
    Anlamı: bir şey veya bir durum için son, sonuç
    7. محصلة [مُحَصَّلَة]
    Anlamı: bir şey veya bir durum için son, sonuç
    8. محصلة [مُحَصِّلَة]
    Anlamı: bir şey veya bir durum için son, sonuç
    9. مغبة [مَغَبَّة]
    Anlamı: bir şey veya bir durum için son, sonuç
    10. نتيجة [نَتِيجَة]
    Anlamı: bir şey veya bir durum için son, sonuç
    11. نهاية [نِهَايَة]
    Anlamı: bir şey veya bir durum için son, sonuç
    12. عقب [عُقْب]
    Anlamı: bir şey veya bir durum için son, sonuç

    Türkçe-Arapça Sözlük > akıbet

  • 16 el birliği

    1. إسهام [إِسْهام]
    2. إعانة [إِعَانَة]
    3. إمداد [إِمْداد]
    4. إمدادات [إِمْدادات]
    5. تآزر [تآزر]
    6. ترافد [تَرَافُد]
    7. تضافر [تَضَافُر]
    8. تظافر [تَظَافُر]
    9. تعاضد [تَعَاضُد]
    10. تعاون [تَعَاوُن]
    11. خدمة [خِدْمَة]
    12. رفد [رِفْد]
    13. محاصة [مُحَاصَّة]
    14. مدد [مَدَد]
    15. مساعدة [مُسَاعَدَة]
    16. مساندة [مُسَانَدَة]
    17. مساهمة [مُسَاهَمَة]
    18. مشاركة [مُشَارَكَة]
    19. مظاهرة [مُظَاهَرَة]
    20. معاضدة [مُعَاضَدَة]
    21. معاونة [مُعَاوَنَة]
    22. معونة [مَعُونَة]
    23. يد [يَد]
    24. عون [عَوْن]

    Türkçe-Arapça Sözlük > el birliği

  • 17 karşılık

    1. إجابة [إِجَابَة]
    Anlamı: cevap, yanıt
    2. استجابة [اِسْتِجَابَة]
    Anlamı: cevap, yanıt
    3. تجاوب [تَجَاوُب]
    Anlamı: cevap, yanıt
    4. تقبل [تَقَبُّل]
    Anlamı: cevap, yanıt
    5. تلبية [تَلْبِيَة]
    Anlamı: cevap, yanıt
    6. جواب [جَوَاب]
    Anlamı: cevap, yanıt
    7. حل [حَلّ]
    Anlamı: cevap, yanıt
    8. رد [رَدّ]
    Anlamı: cevap, yanıt
    9. فحوى [فَحْوَى]
    10. قضاء [قَضَاء]
    Anlamı: cevap, yanıt
    11. مؤدى [مُؤَدًّى]
    12. مجاوبة [مُجَاوَبَة]
    Anlamı: cevap, yanıt
    13. محتوى [مُحْتَوًى]
    14. مدلول [مَدْلُول]
    15. مساو [مُسَاوٍ]
    Anlamı: bir şey alınırken karşı tarafa verilen başka şey, bedel
    16. مضمون [مَضْمُون]
    17. معادل [مُعَادِل]
    Anlamı: bir şey alınırken karşı tarafa verilen başka şey, bedel
    18. معنى [مَعْنًى]
    19. مغزى [مَغْزًى]
    20. مفاد [مُفَاد]
    21. مقابلة [مُقَابَلَة]
    Anlamı: bir davranışın karşı tarafta uyandırdığı, gerektirdiği başka davranış

    Türkçe-Arapça Sözlük > karşılık

  • 18 sevgi

    1. تعشق [تَعَشُّق]
    Anlamı: insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi göstermeye yönelten duygu
    2. حب [حَبَّ]
    Anlamı: insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi göstermeye yönelten duygu
    3. حرارة [حَرَارَة]
    Anlamı: insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi göstermeye yönelten duygu
    4. شغف [شَغَف]
    Anlamı: insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi göstermeye yönelten duygu
    5. عشق [عِشْق]
    Anlamı: insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi göstermeye yönelten duygu
    6. غرام [غَرَام]
    Anlamı: insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi göstermeye yönelten duygu
    7. كلف [كَلَف]
    Anlamı: insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi göstermeye yönelten duygu
    8. محبة [مَحَبَّة]
    Anlamı: insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi göstermeye yönelten duygu
    9. مودة [مَوَدَّة]
    Anlamı: insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi göstermeye yönelten duygu
    10. هوى [هَوًى]
    Anlamı: insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi göstermeye yönelten duygu
    11. وجد [وَجْد]
    Anlamı: insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi göstermeye yönelten duygu
    12. وداد [وِدَاد]
    Anlamı: insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi göstermeye yönelten duygu
    13. ود [وُدّ]
    Anlamı: insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi göstermeye yönelten duygu

    Türkçe-Arapça Sözlük > sevgi

  • 19 acemi

    1. أجنبي [أَجْنَبِيّ]
    Anlamı: bir yerin, br şeyin yabancısı
    2. أمة [أَمَة]
    3. جارية [جاريَة]
    4. دخيل [دَخِيل]
    Anlamı: bir yerin, br şeyin yabancısı
    5. زنيم [زَنِيم]
    Anlamı: bir yerin, br şeyin yabancısı
    6. طارئ [طارِئ]
    Anlamı: bir yerin, br şeyin yabancısı
    7. طالب [طالِب]
    Anlamı: bir ışin yabancısı olan, eli ışe alışmamış, bir ışı beceremeyen, ışinde ve mesleğinde ilerlememiş
    8. طلاب [طُلَّاب]
    Anlamı: bir ışin yabancısı olan, eli ışe alışmamış, bir ışı beceremeyen, ışinde ve mesleğinde ilerlememiş
    9. غريب [غَرِيب]
    Anlamı: bir yerin, br şeyin yabancısı
    10. فاتح [فاتِح]
    Anlamı: bir ışin yabancısı olan, eli ışe alışmamış, bir ışı beceremeyen, ışinde ve mesleğinde ilerlememiş
    11. مؤسس [مُؤَسِّس]
    Anlamı: bir ışin yabancısı olan, eli ışe alışmamış, bir ışı beceremeyen, ışinde ve mesleğinde ilerlememiş
    12. مبتدئ [مُبْتَدِئ]
    Anlamı: bir ışin yabancısı olan, eli ışe alışmamış, bir ışı beceremeyen, ışinde ve mesleğinde ilerlememiş
    13. مبدئ [مُبْدِئ]
    Anlamı: bir ışin yabancısı olan, eli ışe alışmamış, bir ışı beceremeyen, ışinde ve mesleğinde ilerlememiş
    14. مستهل [مُسْتَهِلّ]
    Anlamı: bir ışin yabancısı olan, eli ışe alışmamış, bir ışı beceremeyen, ışinde ve mesleğinde ilerlememiş
    15. منشئ [مُنْشِئ]
    Anlamı: bir ışin yabancısı olan, eli ışe alışmamış, bir ışı beceremeyen, ışinde ve mesleğinde ilerlememiş
    16. ناشئ [ناشِئ]
    Anlamı: bir ışin yabancısı olan, eli ışe alışmamış, bir ışı beceremeyen, ışinde ve mesleğinde ilerlememiş

    Türkçe-Arapça Sözlük > acemi

  • 20 atmak

    1. أرمى [أَرْمَى]
    2. أفرد [أَفْرَدَ]
    Anlamı: (bir kimseyi) uzaklaştırmak, göndermek, ilgisini kesmek
    3. بعد [بَعَّدَ]
    Anlamı: (bir kimseyi) uzaklaştırmak, göndermek, ilgisini kesmek
    4. ترك [تَرَكَ]
    Anlamı: bir şeyi bırakmak, terk etmek
    5. خذف [خَذَفَ]
    6. رمى [رَمَى]
    7. زج [زَجَّ]
    8. طرح [طَرَحَ]
    9. عتل [عَتَلَ]
    10. عزل [عَزَلَ]
    Anlamı: (bir kimseyi) uzaklaştırmak, göndermek, ilgisini kesmek
    11. قذف [قَذَفَ]
    12. نقل [نَقَلَ]
    13. وضع [وَضَعَ]
    14. وطد [وَطَدَ]

    Türkçe-Arapça Sözlük > atmak

См. также в других словарях:

  • bir — burum: (Ağdam, Bakı, Bərdə, Qazax, Şuşa, Tərtər) bir dəfə, bir qədər, bir az (“qaynamaq” feli ilə işlənir). – Qoy bir burum qaynasın, sora götü (Ağdam); – Bir burum qaynıyannan sora götürüf onu süzürsən (Şuşa) ◊ Bir çala (Qazax) – bir az, bir… …   Azərbaycan dilinin dialektoloji lüğəti

  • bir — bir̃ (birr) interj. 1. pu, žir (kartojant nusakomas byrėjimas, riedėjimas): Bir̃ bir̃ bir̃ ir nubyrėjo visi obuoliai Kb. Bir̃ bir̃ bir̃ išbirėjo žirniai iš saujos Š. Bir bir nuo skardžio riedėjau, medeliai, girdi, riedant trakšt trakšt lūžo… …   Dictionary of the Lithuanian Language

  • Bir Umm Fawakhir — …   Deutsch Wikipedia

  • bir — bir·gus; bir·ken·head; bir·ke·nia; bir·lie·man; bir·ma; bir·ming·ham; bir·ne; bir·nirk; bir·rus; bir·sle; ka·bir·pan·thi; sa·bir; si·bir·ic; gam·bir; …   English syllables

  • Bir-Hakeim — Cette page d’homonymie répertorie les différents sujets et articles partageant un même nom. Bir Hakeim est une oasis du désert de Libye, lieu de la bataille de Bir Hakeim en mai et juin 1942 au cours de laquelle la brigade française libre du… …   Wikipédia en Français

  • Bir Bou Haouch — Ajouter une image Administration Nom algérien بئر بوحوش Pays  Algerie !Algérie Wilaya …   Wikipédia en Français

  • Bir Moghrein — ‏بير مغرين‎ Staat: Mauretanien  Mauretanien …   Deutsch Wikipedia

  • Bir Tawil — …   Deutsch Wikipedia

  • Bir Mourad Raïs — Ajouter une image Administration Nom algérien بير مراد رائس Pays  Algerie !Algérie …   Wikipédia en Français

  • Bir-Hakeim (Métro De Paris) — Bir Hakeim Tour Eiffel …   Wikipédia en Français

  • Bir-Hakeim (metro de Paris) — Bir Hakeim (métro de Paris) Bir Hakeim Tour Eiffel …   Wikipédia en Français

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»