-
1 arada bir
أحيانا -
2 arada bir
أحيانا [أَحْيَانًا]Anlamı: seyrek olarak, nadir -
3 hoşnut
1. باش [باشّ]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan2. بش [بَشّ]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan3. بشوش [بشوش]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan4. بهج [بَهِج]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan5. بهيج [بَهِيج]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan6. جذل [جَذِل]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan7. جذلان [جَذْلَان]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan8. زاهر [زاهِر]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan9. سار [سارّ]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan10. سعيد [سعِيد]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan11. طرب [طَرِب]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan12. فرح [فَرِح]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan13. فرحان [فَرْحان]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan14. مبتهج [مُبْتَهِج]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan15. مبسوط [مَبْسُوط]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan16. متهلل [مُتَهَلِّل]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan17. محبور [مَحْبُور]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan18. مرتاح [مُرْتاح]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan19. مسر [مُسِرّ]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan20. مسرور [مَسْرُور]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan21. مسعود [مَسْعُود]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan22. مغبوط [مَغْبُوط]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan23. مغتبط [مُغْتَبِط]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan24. منبسط [مُنبَسِط]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan25. منتش [مُنْتَشٍ]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan26. نشوان [نَشْوان]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan -
4 akmak
1. أهمع [أَهْمَعَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek2. انبجس [اِنْبَجَسَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek3. اندفع [اِنْدَفَعَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek4. انساب [اِنْسابَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek5. انسجم [اِنْسَجَمَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek6. انفجر [اِنْفَجَرَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek7. انهمر [اِنْهَمَرَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek8. بثق [بَثَقَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek9. ترقرق [تَرَقْرَقَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek10. تفجر [تَفَجَّرَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek11. تهطل [تَهَطَّلَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek12. ثج [ثَجَّ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek13. جرى [جَرَى]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek14. در [دَرَّ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek15. دفق [دَفَقَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek16. ساب [سابَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek17. ساح [ساحَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek18. سال [سالَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek19. سجم [سَجَمَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek20. سح [سَحَّ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek21. وزب [وَزَبَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek -
5 aşağısamak
1. أحقر [أَحْقَرَ]Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek2. أذل [أَذَلَّ]Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek3. أصغر [أَصْغَرَ]Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek4. أنف [أَنِفَ]Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek5. أهان [أَهَانَ]Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek6. أوبق [أَوْبَقَ]Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek7. ابتذل [اِبْتَذَلَ]Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek8. احتقر [اِحْتَقَرَ]Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek9. ازدرى [اِزْدَرَى]Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek10. استحقر [اِسْتَحْقَرَ]Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek11. استذل [اِسْتَذَلَّ]Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek12. استصغر [اِسْتَصْغَرَ]Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek13. استقل [اِسْتَقَلَّ]Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek14. امتهن [اِمْتَهَنَ]Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek15. تبذل [تَبَذَّلَ]Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek16. تهاون [تَهَاوَنَ]Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek17. حقر [حَقَرَ]Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek18. حقر [حَقَّرَ]Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek19. صغر [صَغَّرَ]Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek20. غمص [غَمَصَ]Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek21. غمط [غَمَطَ]Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek22. وضع [وَضَعَ]Anlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek -
6 aşık
1. تعشق [تَعَشُّق]2. حب [حَبَّ]3. حب [حُبّ]4. حب [حِبّ]5. خليل [خَلِيل]6. شغف [شَغَف]7. صبابة [صَبَابَة]8. صب [صَبّ]9. عاشق [عاشِق]10. عشق [عِشْق]11. عشيق [عَشِيق]12. غرام [غَرَام]13. كلف [كَلَف]14. كلف [كَلِف]15. متحاب [مُتَحَابّ]16. محب [مُحِبّ]17. محبة [مَحَبَّة]18. هاو [هاو]19. هوى [هَوًى]20. واجد [واجِد]21. وجد [وَجْد]22. ودود [وَدُود] -
7 ayırmak
1. بعثر [بَعْثَرَ]2. بعزق [بَعْزَقَ]3. رش [رَشّ]4. فرق [فَرَّقَ]5. فرز [فَرَزَ]6. فسخ [فَسَخَ]7. فصل [فَصَلَ]8. فض [فَضَّ]9. فك [فَكَّ]10. مذر [مَذَّرَ]11. نثر [نَثَرَ] -
8 dökmek
1. أدفق [أَدْفَقَ]2. أسجم [أَسْجَمَ]3. أفاض [أَفَاضَ]4. أفرغ [أَفْرَغَ]5. أفرغ [أَفْرَغَ]6. أنزح [أَنْزَحَ]7. أهرق [أَهْرَقَ]8. استقل [اِسْتَقَلَّ]Anlamı: bir yere çokça bir şey yığmak, taşımak9. بعثر [بَعْثَرَ]Anlamı: serpmek, saçmak10. بعزق [بَعْزَقَ]Anlamı: serpmek, saçmak11. بقبق [بَقْبَقَ]Anlamı: çok söylemek12. ثرثر [ثَرْثَرَ]Anlamı: çok söylemek13. حمل [حَمَلَ]Anlamı: bir yere çokça bir şey yığmak, taşımak14. خذف [خَذَفَ]Anlamı: akıtmak, düşürmek15. دفق [دَفَقَ]16. دهق [دَهَقَ]17. رمى [رَمَى]Anlamı: akıtmak, düşürmek18. زج [زَجَّ]Anlamı: akıtmak, düşürmek19. زغل [زَغَلَ]20. سبك [سَبَّكَ]21. سجم [سَجَمَ]22. سفح [سَفَحَ]23. صب [صَبَّ]Anlamı: maden, mum eriyiği gibi şeyleri kalıba akıtarak biçim vermek24. صب [صَبَّ]25. صرف [صَرَّفَ]26. صفر [صَفَّرَ]27. طرح [طَرَحَ]Anlamı: akıtmak, düşürmek28. فرغ [فَرَّغَ]29. فض [فَضَّ]Anlamı: serpmek, saçmak30. قذف [قَذَفَ]Anlamı: akıtmak, düşürmek31. قولب [قَوْلَب]Anlamı: maden, mum eriyiği gibi şeyleri kalıba akıtarak biçim vermek32. مذر [مَذَّرَ]Anlamı: serpmek, saçmak33. نزح [نَزَحَ]34. همر [هَمَرَ] -
9 azılı
1. آبد [آبِد]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan2. أشرس [أَشْرَس]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan3. جارح [جارح]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan4. جبار [جَبَّار]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan5. خاطف [خاطِف]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan6. خطاف [خَطَّاف]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan7. دكتاتور [دِكْتاتُور]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan8. دكتاتوري [دِكْتاتُورِيّ]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan9. ديكتاتور [دِيكْتاتُور]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan10. شديد [شَدِيد]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan11. شرس [شَرِس]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan12. صلب [صُلْب]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan13. ضار [ضارٍ]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan14. ضليع [ضَلِيع]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan15. طاغ [طاغٍ]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan16. ظلام [ظَلَّام]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan17. ظلوم [ظَلُوم]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan18. عات [عاتٍ]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan19. عارم [عارِم]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan20. عتي [عَتِيّ]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan21. عرمرم [عَرَمْرَم]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan22. عساف [عَسَّاف]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan23. عظيم [عَظِيم]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan24. غاشم [غاشِم]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan25. غرير [غَرِير]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan26. قاهر [قاهِر]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan27. قوي [قَوِيّ]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan28. كاسح [كاسِح]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan29. كاسر [كاسِر]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan30. متأمر [مُتَأَمِّر]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan31. متعجرف [مُتَعَجْرِف]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan32. مرير [مَرِير]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan33. مزهو [مَزْهُوّ]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan34. مفترس [مُفْتَرِس]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan35. مياس [مَيَّاس]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan36. عنيف [عَنِيف]Anlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan -
10 bağım
1. إذعان [إِذْعان]2. إطاعة [إِطَاعَة]3. ائتمار [اِئْتِمار]4. استسلام [اِسْتِسْلام]5. امتثال [اِمْتِثال]6. انصياع [اِنْصِياع]7. انقياد [اِنْقِياد]8. تابعية [تَابِعِيَّة]9. تبع [تَبَع]10. تبعية [تَبَعِيَّة]11. خشوع [خُشُوع]12. خنوع [خُنُوع]13. دين [دِين]14. رضوخ [رُضُوخ]15. طاعة [طاعَة] -
11 dönmek
1. آب [آبَ]2. آض [آضَ]3. أطاف [أَطَافَ]Anlamı: belirli bir yerde dolaşmak4. أوب [أَوَّبَ]5. اجتاب [اِجْتابَ]Anlamı: belirli bir yerde dolaşmak6. استحضر [اِسْتَحْضَرَ]Anlamı: bırakılan bir konuya başlamak, söz konusu etmek, hatırlamak7. استذكر [اِسْتَذْكَرَ]Anlamı: bırakılan bir konuya başlamak, söz konusu etmek, hatırlamak8. امتثل [اِمْتَثَلَ]Anlamı: bir şeyi andıracak duruma girmek9. انسحب [اِنْسَحَبَ]10. باء [باءَ]11. تأثر [تَأَثَّرَ]Anlamı: bir şeyi andıracak duruma girmek12. تجول [تَجَوَّلَ]Anlamı: belirli bir yerde dolaşmak13. تذكر [تَذَكَّرَ]Anlamı: bırakılan bir konuya başlamak, söz konusu etmek, hatırlamak14. ترسم [تَرَسَّمَ]Anlamı: bırakılan bir konuya başlamak, söz konusu etmek, hatırlamak15. تطوف [تَطَوَّفَ]Anlamı: belirli bir yerde dolaşmak16. تقلب [تَقَلَّبَ]Anlamı: inanç, din ve düşüncesini deiğştirmek17. توجه [تَوَجَّهَ]Anlamı: yönelmek18. ثاب [ثابَ]19. جاب [جَابَ]Anlamı: belirli bir yerde dolaşmak20. جال [جَالَ]Anlamı: belirli bir yerde dolaşmak21. حاكى [حاكَى]Anlamı: bir şeyi andıracak duruma girmek22. حذا [حَذَا]Anlamı: bir şeyi andıracak duruma girmek23. حكى [حَكَى]Anlamı: bir şeyi andıracak duruma girmek24. ذكر [ذَكَرَ]Anlamı: bırakılan bir konuya başlamak, söz konusu etmek, hatırlamak25. رجع [رَجَعَ]26. رسب [رَسَبَ]Anlamı: sınıfta kalmak27. عاد [عادَ]28. عاود [عاوَدَ]29. فاء [فاءَ]30. قفل [قَفَلَ]31. قهقر [قَهْقَرَ]32. كر [كَرَّ] -
12 güç
1. أزر [أَزْر]Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet2. إمكان [إِمْكان]Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet3. إياد [إِيَاد]Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet4. أيد [أَيْد]Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet5. استطاعة [اِسْتِطَاعَة]Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet6. اقتدار [اِقْتِدار]Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet7. بأس [بَأْس]Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet8. تمكن [تَمَكُّن]Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet9. جبر [جَبْر]Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet10. حول [حَوْل]Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet11. زور [زُور]Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet12. شاق [شاقّ]Anlamı: ağır ve yorucu emekle yapılan, müşkül13. شدة [شِدَّة]Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet14. شوكة [شَوْكَة]Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet15. صبر [صَبْر]Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet16. صعب [صَعْب]Anlamı: ağır ve yorucu emekle yapılan, müşkül17. طائل [طائِل]Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet18. طائلة [طائِلَة]Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet19. طاقة [طاقَة]Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet20. طوق [طَوْق]Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet21. طول [طَوْل]Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet22. عسر [عَسِر]Anlamı: ağır ve yorucu emekle yapılan, müşkül23. عسير [عَسِير]Anlamı: ağır ve yorucu emekle yapılan, müşkül24. قابلية [قابِلِيَّة]Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet25. قبل [قِبَل]Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet26. قدرة [قُدْرَة]Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet27. متعذر [مُتَعَذِّر]Anlamı: ağır ve yorucu emekle yapılan, müşkül28. متعسر [مُتَعَسِّر]Anlamı: ağır ve yorucu emekle yapılan, müşkül29. مراس [مِرَاس]Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet30. مرة [مِرَّة]Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet31. مستصعب [مُسْتَصْعَب]Anlamı: ağır ve yorucu emekle yapılan, müşkül32. معقد [مُعَقَّد]Anlamı: ağır ve yorucu emekle yapılan, müşkül33. مقدرة [مَقْدِرَة]Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet34. مقدور [مَقْدُور]Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet35. مكنة [مُكْنَة]Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet36. منعة [مَنْعَة]Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet37. منة [مُنَّة]Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet38. نكير [نَكِير]Anlamı: ağır ve yorucu emekle yapılan, müşkül39. عويص [عَوِيص]Anlamı: ağır ve yorucu emekle yapılan, müşkül -
13 kalp
1. إبدال [إِبْدال]Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme2. إحساس [إِحْساس]Anlamı: sevgi, gönül3. إحساس [إِحْساس]Anlamı: duygu, his4. إحلال [إِحْلال]Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme5. أشر [أَشِر]Anlamı: düzme, sahte (para)6. أشر [أَشِر]Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen7. أفاك [أَفَّاك]Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen8. أفيك [أَفِيك]Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen9. ألفة [أُلْفَة]Anlamı: sevgi, gönül10. أنس [أُنْس]Anlamı: sevgi, gönül11. إيناس [إِيناس]Anlamı: sevgi, gönül12. استعاضة [اِسْتِعاضَة]Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme13. انقلاب [اِنْقِلاب]Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme14. بشاك [بشاك]Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen15. تبادل [تَبَادُل]Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme16. تبدل [تَبَدُّل]Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme17. تبديل [تَبْدِيل]Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme18. تحسس [تَحَسُّس]Anlamı: sevgi, gönül19. تحسس [تَحَسُّس]Anlamı: duygu, his20. تحول [تَحَوُّل]Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme21. تعديل [تَعْدِيل]Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme22. تغير [تَغَيُّر]Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme23. تغيير [تَغْيِير]Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme24. تقلب [تَقَلُّب]Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme25. حب [حُبّ]Anlamı: sevgi, gönül26. حرارة [حَرَارَة]Anlamı: sevgi, gönül27. خالجة [خالِجَة]Anlamı: sevgi, gönül28. خالجة [خالِجَة]Anlamı: duygu, his29. خراص [خَرَّاص]Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen30. زائف [زائِف]Anlamı: düzme, sahte (para)31. زائف [زائِف]Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen32. زور [زُور]Anlamı: düzme, sahte (para)33. زور [زُور]Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen34. زيف [زَيْف]Anlamı: düzme, sahte (para)35. زيف [زَيْف]Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen36. صوري [صُورِيّ]Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen37. عاطفة [عاطِفَة]Anlamı: sevgi, gönül38. عاطفة [عاطِفَة]Anlamı: duygu, his39. فؤاد [فُؤَاد]Anlamı: temiz kanı vücuda dağıtan organ, yürek40. قلب [قَلْب]Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme41. قلب [قَلْب]Anlamı: temiz kanı vücuda dağıtan organ, yürek42. كاذب [كاذِب]Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen43. كاذب [كاذِب]Anlamı: düzme, sahte (para)44. كذاب [كَذَّاب]Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen45. كذاب [كَذَّاب]Anlamı: düzme, sahte (para)46. كذوب [كَذُوب]Anlamı: düzme, sahte (para)47. كذوب [كَذُوب]Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen48. مائن [مائِن]Anlamı: düzme, sahte (para)49. مائن [مائِن]Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen50. مبادلة [مُبَادَلَة]Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme51. مبطل [مُبْطِل]Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen52. محاك [مُحَاكٍ]Anlamı: düzme, sahte (para)53. مزور [مُزَوَّر]Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen54. مزور [مُزَوِّر]Anlamı: düzme, sahte (para)55. مزيف [مُزَيَّف]Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen56. مزيف [مُزَيِّف]Anlamı: düzme, sahte (para)57. مستعار [مُسْتَعار]Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen58. مستعار [مُسْتَعار]Anlamı: düzme, sahte (para)59. مشاعر [مَشَاعِر]Anlamı: sevgi, gönül60. مشاعر [مَشَاعِر]Anlamı: duygu, his61. مشعر [مَشْعَر]Anlamı: sevgi, gönül62. مشعر [مَشْعَر]Anlamı: duygu, his63. مقايضة [مُقَايَضَة]Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme64. مقلد [مُقَلَّد]Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen65. مقلد [مُقَلِّد]Anlamı: düzme, sahte (para)66. ملسون [مَلْسُون]Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen67. مودة [مَوَدَّة]Anlamı: sevgi, gönül68. ميان [مَيَّان]Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen69. وجدان [وِجْدان]Anlamı: sevgi, gönül70. وجدان [وِجْدان]Anlamı: duygu, his71. وداد [وِدَاد]Anlamı: sevgi, gönül72. وفاق [وِفَاق]Anlamı: sevgi, gönül -
14 kenar
1. أوب [أَوْب]Anlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı2. توجه [تَوَجُّه]Anlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı3. جانب [جانِب]Anlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı4. جانح [جانِح]Anlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı5. جنب [جَنْب]Anlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı6. حافة [حَافَة]Anlamı: bir şeyi çerçeveleyen çizgi7. حافة [حافَّة]Anlamı: bir şeyi çerçeveleyen çizgi8. صدد [صَدَد]Anlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı9. صفح [صَفْح]Anlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı10. صوب [صَوْب]Anlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı11. طرف [طَرَف]Anlamı: bir şeyi çerçeveleyen çizgi12. طرف [طَرَف]Anlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı13. متجه [مُتَّجَه]Anlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı14. ناحية [ناحِيَة]Anlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı15. نحو [نَحْو]Anlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı16. وجه [وَجْه]Anlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı -
15 akıbet
1. أثر [أَثَر]Anlamı: bir şey veya bir durum için son, sonuç2. حاصل [حاصِل]Anlamı: bir şey veya bir durum için son, sonuç3. حصيلة [حَصِيلَة]Anlamı: bir şey veya bir durum için son, sonuç4. خاتمة [خاتِمَة]Anlamı: bir şey veya bir durum için son, sonuç5. عاقبة [عاقِبَة]Anlamı: bir şey veya bir durum için son, sonuç6. مآل [مَآل]Anlamı: bir şey veya bir durum için son, sonuç7. محصلة [مُحَصَّلَة]Anlamı: bir şey veya bir durum için son, sonuç8. محصلة [مُحَصِّلَة]Anlamı: bir şey veya bir durum için son, sonuç9. مغبة [مَغَبَّة]Anlamı: bir şey veya bir durum için son, sonuç10. نتيجة [نَتِيجَة]Anlamı: bir şey veya bir durum için son, sonuç11. نهاية [نِهَايَة]Anlamı: bir şey veya bir durum için son, sonuç12. عقب [عُقْب]Anlamı: bir şey veya bir durum için son, sonuç -
16 el birliği
1. إسهام [إِسْهام]Anlamı: bir ış yapmak için birleşme2. إعانة [إِعَانَة]Anlamı: bir ış yapmak için birleşme3. إمداد [إِمْداد]Anlamı: bir ış yapmak için birleşme4. إمدادات [إِمْدادات]Anlamı: bir ış yapmak için birleşme5. تآزر [تآزر]Anlamı: bir ış yapmak için birleşme6. ترافد [تَرَافُد]Anlamı: bir ış yapmak için birleşme7. تضافر [تَضَافُر]Anlamı: bir ış yapmak için birleşme8. تظافر [تَظَافُر]Anlamı: bir ış yapmak için birleşme9. تعاضد [تَعَاضُد]Anlamı: bir ış yapmak için birleşme10. تعاون [تَعَاوُن]Anlamı: bir ış yapmak için birleşme11. خدمة [خِدْمَة]Anlamı: bir ış yapmak için birleşme12. رفد [رِفْد]Anlamı: bir ış yapmak için birleşme13. محاصة [مُحَاصَّة]Anlamı: bir ış yapmak için birleşme14. مدد [مَدَد]Anlamı: bir ış yapmak için birleşme15. مساعدة [مُسَاعَدَة]Anlamı: bir ış yapmak için birleşme16. مساندة [مُسَانَدَة]Anlamı: bir ış yapmak için birleşme17. مساهمة [مُسَاهَمَة]Anlamı: bir ış yapmak için birleşme18. مشاركة [مُشَارَكَة]Anlamı: bir ış yapmak için birleşme19. مظاهرة [مُظَاهَرَة]Anlamı: bir ış yapmak için birleşme20. معاضدة [مُعَاضَدَة]Anlamı: bir ış yapmak için birleşme21. معاونة [مُعَاوَنَة]Anlamı: bir ış yapmak için birleşme22. معونة [مَعُونَة]Anlamı: bir ış yapmak için birleşme23. يد [يَد]Anlamı: bir ış yapmak için birleşme24. عون [عَوْن]Anlamı: bir ış yapmak için birleşme -
17 karşılık
1. إجابة [إِجَابَة]Anlamı: cevap, yanıt2. استجابة [اِسْتِجَابَة]Anlamı: cevap, yanıt3. تجاوب [تَجَاوُب]Anlamı: cevap, yanıt4. تقبل [تَقَبُّل]Anlamı: cevap, yanıt5. تلبية [تَلْبِيَة]Anlamı: cevap, yanıt6. جواب [جَوَاب]Anlamı: cevap, yanıt7. حل [حَلّ]Anlamı: cevap, yanıt8. رد [رَدّ]Anlamı: cevap, yanıt9. فحوى [فَحْوَى]10. قضاء [قَضَاء]Anlamı: cevap, yanıt11. مؤدى [مُؤَدًّى]12. مجاوبة [مُجَاوَبَة]Anlamı: cevap, yanıt13. محتوى [مُحْتَوًى]14. مدلول [مَدْلُول]15. مساو [مُسَاوٍ]Anlamı: bir şey alınırken karşı tarafa verilen başka şey, bedel16. مضمون [مَضْمُون]17. معادل [مُعَادِل]Anlamı: bir şey alınırken karşı tarafa verilen başka şey, bedel18. معنى [مَعْنًى]19. مغزى [مَغْزًى]20. مفاد [مُفَاد]21. مقابلة [مُقَابَلَة]Anlamı: bir davranışın karşı tarafta uyandırdığı, gerektirdiği başka davranış -
18 sevgi
1. تعشق [تَعَشُّق]Anlamı: insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi göstermeye yönelten duygu2. حب [حَبَّ]Anlamı: insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi göstermeye yönelten duygu3. حرارة [حَرَارَة]Anlamı: insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi göstermeye yönelten duygu4. شغف [شَغَف]Anlamı: insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi göstermeye yönelten duygu5. عشق [عِشْق]Anlamı: insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi göstermeye yönelten duygu6. غرام [غَرَام]Anlamı: insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi göstermeye yönelten duygu7. كلف [كَلَف]Anlamı: insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi göstermeye yönelten duygu8. محبة [مَحَبَّة]Anlamı: insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi göstermeye yönelten duygu9. مودة [مَوَدَّة]Anlamı: insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi göstermeye yönelten duygu10. هوى [هَوًى]Anlamı: insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi göstermeye yönelten duygu11. وجد [وَجْد]Anlamı: insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi göstermeye yönelten duygu12. وداد [وِدَاد]Anlamı: insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi göstermeye yönelten duygu13. ود [وُدّ]Anlamı: insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi göstermeye yönelten duygu -
19 acemi
1. أجنبي [أَجْنَبِيّ]Anlamı: bir yerin, br şeyin yabancısı2. أمة [أَمَة]3. جارية [جاريَة]4. دخيل [دَخِيل]Anlamı: bir yerin, br şeyin yabancısı5. زنيم [زَنِيم]Anlamı: bir yerin, br şeyin yabancısı6. طارئ [طارِئ]Anlamı: bir yerin, br şeyin yabancısı7. طالب [طالِب]Anlamı: bir ışin yabancısı olan, eli ışe alışmamış, bir ışı beceremeyen, ışinde ve mesleğinde ilerlememiş8. طلاب [طُلَّاب]Anlamı: bir ışin yabancısı olan, eli ışe alışmamış, bir ışı beceremeyen, ışinde ve mesleğinde ilerlememiş9. غريب [غَرِيب]Anlamı: bir yerin, br şeyin yabancısı10. فاتح [فاتِح]Anlamı: bir ışin yabancısı olan, eli ışe alışmamış, bir ışı beceremeyen, ışinde ve mesleğinde ilerlememiş11. مؤسس [مُؤَسِّس]Anlamı: bir ışin yabancısı olan, eli ışe alışmamış, bir ışı beceremeyen, ışinde ve mesleğinde ilerlememiş12. مبتدئ [مُبْتَدِئ]Anlamı: bir ışin yabancısı olan, eli ışe alışmamış, bir ışı beceremeyen, ışinde ve mesleğinde ilerlememiş13. مبدئ [مُبْدِئ]Anlamı: bir ışin yabancısı olan, eli ışe alışmamış, bir ışı beceremeyen, ışinde ve mesleğinde ilerlememiş14. مستهل [مُسْتَهِلّ]Anlamı: bir ışin yabancısı olan, eli ışe alışmamış, bir ışı beceremeyen, ışinde ve mesleğinde ilerlememiş15. منشئ [مُنْشِئ]Anlamı: bir ışin yabancısı olan, eli ışe alışmamış, bir ışı beceremeyen, ışinde ve mesleğinde ilerlememiş16. ناشئ [ناشِئ]Anlamı: bir ışin yabancısı olan, eli ışe alışmamış, bir ışı beceremeyen, ışinde ve mesleğinde ilerlememiş -
20 atmak
1. أرمى [أَرْمَى]2. أفرد [أَفْرَدَ]Anlamı: (bir kimseyi) uzaklaştırmak, göndermek, ilgisini kesmek3. بعد [بَعَّدَ]Anlamı: (bir kimseyi) uzaklaştırmak, göndermek, ilgisini kesmek4. ترك [تَرَكَ]Anlamı: bir şeyi bırakmak, terk etmek5. خذف [خَذَفَ]6. رمى [رَمَى]7. زج [زَجَّ]8. طرح [طَرَحَ]9. عتل [عَتَلَ]10. عزل [عَزَلَ]Anlamı: (bir kimseyi) uzaklaştırmak, göndermek, ilgisini kesmek11. قذف [قَذَفَ]12. نقل [نَقَلَ]13. وضع [وَضَعَ]Anlamı: bir şeyi yere doğru bırakmak14. وطد [وَطَدَ]Anlamı: bir şeyi yere doğru bırakmak
См. также в других словарях:
bir — burum: (Ağdam, Bakı, Bərdə, Qazax, Şuşa, Tərtər) bir dəfə, bir qədər, bir az (“qaynamaq” feli ilə işlənir). – Qoy bir burum qaynasın, sora götü (Ağdam); – Bir burum qaynıyannan sora götürüf onu süzürsən (Şuşa) ◊ Bir çala (Qazax) – bir az, bir… … Azərbaycan dilinin dialektoloji lüğəti
bir — bir̃ (birr) interj. 1. pu, žir (kartojant nusakomas byrėjimas, riedėjimas): Bir̃ bir̃ bir̃ ir nubyrėjo visi obuoliai Kb. Bir̃ bir̃ bir̃ išbirėjo žirniai iš saujos Š. Bir bir nuo skardžio riedėjau, medeliai, girdi, riedant trakšt trakšt lūžo… … Dictionary of the Lithuanian Language
Bir Umm Fawakhir — … Deutsch Wikipedia
bir — bir·gus; bir·ken·head; bir·ke·nia; bir·lie·man; bir·ma; bir·ming·ham; bir·ne; bir·nirk; bir·rus; bir·sle; ka·bir·pan·thi; sa·bir; si·bir·ic; gam·bir; … English syllables
Bir-Hakeim — Cette page d’homonymie répertorie les différents sujets et articles partageant un même nom. Bir Hakeim est une oasis du désert de Libye, lieu de la bataille de Bir Hakeim en mai et juin 1942 au cours de laquelle la brigade française libre du… … Wikipédia en Français
Bir Bou Haouch — Ajouter une image Administration Nom algérien بئر بوحوش Pays Algerie !Algérie Wilaya … Wikipédia en Français
Bir Moghrein — بير مغرين Staat: Mauretanien Mauretanien … Deutsch Wikipedia
Bir Tawil — … Deutsch Wikipedia
Bir Mourad Raïs — Ajouter une image Administration Nom algérien بير مراد رائس Pays Algerie !Algérie … Wikipédia en Français
Bir-Hakeim (Métro De Paris) — Bir Hakeim Tour Eiffel … Wikipédia en Français
Bir-Hakeim (metro de Paris) — Bir Hakeim (métro de Paris) Bir Hakeim Tour Eiffel … Wikipédia en Français