Перевод: с турецкого на английский

с английского на турецкий

bir+görüşü

  • 1 dünya

    1. the world, the earth. 2. the universe. 3. everyone, people. -da never in this world: Dünyada gitmem. I would not go for the whole world. - ahret kardeşim olsun. colloq. Let it be friendship only. - âlem colloq. everybody. -yı anlamak to understand life, be mature. -yı başına dar etmek /ın/ to make life unbearable for. - başına yıkılmak to be very miserable. -lar benim oldu. colloq. I felt on top of the world. - bir araya gelse even if everybody is opposed. -nın dört bucağı the four corners of the earth. - durdukça for ever and ever. -dan elini eteğini çekmek to cut oneself off from the world and worldly things. - evi marriage. - evine girmek to get married. -dan geçmek/-dan el çekmek to retire from the world, lose touch with life. -sından geçmek to lose one´s interest in life. -ya gelmek to be born, come into the world. -ya getirmek /ı/ to give birth to, bring into the world. - görüşü one´s general philosophy of life. -ya gözlerini açmak to be born, open one´s eyes to the world. -yı gözü görmemek to be so affected by something that one can´t think of anything else. - gözü ile görmek /ı/ to see (someone) before one dies. -ya gözlerini kapamak/yummak to die, pass away, close one´s eyes to the world. - güzeli 1. (person) of outstanding beauty. 2. Miss Universe. -dan haberi olmamak to be unaware of what is going on around one. -yı haram etmek /a/ to make life a living hell for (someone). -nın kaç bucak/köşe olduğunu anlamak/öğrenmek to learn by bitter experience. -nın kaç bucak olduğunu göstermek /a/ to give (someone) what he has coming to him. - kadar a whole lot. -ya kazık kakmak to live to a ripe old age. - kelamı worldly talk. - kelamı etmek to talk about worldly things. - kurulalıdan beri since the world began. - malı/nimeti wealth, possessions. - malı dünyada kalır. proverb You can´t take it with you. -lar (onun) olmak to be very happy. -nın öbür/bir ucu the far end of the world. -nın parası a lot of money. - penceresi colloq. the eyes. - (Peygamber) Süleyman´a bile kalmamış. proverb No man can live forever. -yı tozpembe görmek to see things through rose-colored glasses. -yı tutmak to spread far and wide. - varmış! colloq. How wonderful! (expression of relief). -nın yedi harikası Seven Wonders of the World. - yıkılsa umurunda değil. colloq. He doesn´t give a damn. - yüzü görmemek to be overwhelmed by circumstances. -yı zindan/zehir etmek /a/ to make life unbearable for. - zindan olmak /a/ to be in great distress.

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > dünya

См. также в других словарях:

  • duygudaş — is. 1) Bir konuda duyguları diğer bir kişiyle aynı olan kimse 2) Üyesi olmadığı hâlde bir partinin, bir kuruluşun görüşlerini benimseyen veya bir görüşü, bir öğretiyi, bir akımı tutan kimse, sempatizan …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • öncü — is. 1) Önde gidip haber ulaştıran kimse 2) Bir sanat ve düşünce akımını, çağına göre yeni bir görüşü başlatan kimse veya eser, müjdeci, avangart 3) sf. Önden gelen, önde olan, artçı karşıtı 4) ask. Yürüyüşte kolun ilerisinden giden kıta, pişdar,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • saçmak — i, ar 1) Bir şeyi ortalığa dağıtmak, dökmek Oraya birikmiş sulara basarak çamurları etrafa saçtı. M. Ş. Esendal 2) Işık ve ısı yaymak Büyümüş gözler örste dövülen kızgın demir gibi kıvılcımlar saçtı. R. N. Güntekin 3) mec. Belli bir görüşü,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yoldaş — is. 1) Yol arkadaşı 2) Arkadaş, dost Bizim kadın kimsesizdir, bir can yoldaşı yok. M. Ş. Esendal 3) mec. Ortak bir görüşü benimseyenlerden her biri Birleşik Sözler can yoldaşı kapı yoldaşı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ılımlı — sf. 1) Düşünce, iş vb.nde aşırıya kaçmayan, ölçülü, mutedil, itidalli Eski ılımlı sesiyle hikâyesini bitiriverdi. H. E. Adıvar 2) Siyasette aşırı görüşler arasında ortalama bir görüşü savunan …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • felsefe — is., Ar. felsefe 1) Varlığın ve bilginin bilimsel olarak araştırılması Felsefe diliyle söylersek her ozan bir fenomendir yani olgudur. N. Cumalı 2) Bir bilimin veya bilgi alanının temelini oluşturan ilkeler bütünü Tarih felsefesi. Hukuk felsefesi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • perde — is., Far. perde 1) Görüşü, ışığı engellemek, bir şeyi gizlemek için pencereye veya bir açıklığın önüne gerilen örtü Perdeleri nasıl kendi eliyle pencerelere taktığını ... düşündü. Y. K. Karaosmanoğlu 2) Üzerine bir cismin görüntüsü yansıtılan… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dünya — is., gök b., Ar. dunyā 1) Güneşe yakınlık bakımından üçüncü gezegen, yer, yerküre, yer yuvarı, yer yuvarlağı, acun 2) Dış, çevre, ortam Biz dünyadan ayrı yaşarken dünya epey değişmiş. H. C. Yalçın 3) İnançları bir olan ülke veya insanlar… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • fəlsəfə — is. <ər. ; yun. phileo – sevirəm və sophio – müdriklik, müdrikliyi sevmək> 1. Təbiətin, cəmiyyətin və insan təfəkkürünün ən ümumi inkişaf qanunları haqqında elm. Antik fəlsəfə. Fəlsəfə tarixi. Orta əsrlər Azərbaycan fəlsəfəsi. 2. Hər hansı… …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

  • görüş — is. 1. Görmə işi, görmə qabiliyyəti, görmə. Yaxşı şəkil çəkmək uşaqların görüş və müşahidə bacarığını artırır. Az. məkt. 2. İki və ya bir neçə nəfərin əvvəlcədən müəyyənləşdirilmiş vaxtda və yerdə təyin etdikləri görüşmə. Görüş təyin etmək. –… …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

  • iyimserlik — is., ği 1) Genellikle her düşünce ve işi iyi olarak değerlendiren bir tutum veya kişilik özelliği, nikbinlik, optimizm Ona eşlik eden iyimserlik havası, bir an olsun bulutlanmasın istiyorduk. H. Taner 2) Her şeyi en iyi yanından gören, her… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»