-
1 دور
Iدَوْر1. kat2. çağAnlamı: hayatın dönemlerinden her biri3. devreAnlamı: dönem4. hadAnlamı: aşama, derece, sınır5. etapAnlamı: aşama, merhale6. kat7. kereAnlamı: kez, defe8. merhaleAnlamı: derece, aşama9. katmer10. kezAnlamı: defa, kere11. evreAnlamı: merhale, aşama, safha12. fazAnlamı: evre, safha13. tabakaAnlamı: katman, kat14. zamanAnlamı: bir işin geçmekte olduğu süre, vakit15. aşamaAnlamı: rütbe, mertebe, derece, paye16. sıra17. defaAnlamı: kez, kereIIدَوَّرَ1. çevirmekAnlamı: döndürerek hareket ettirmek2. yuvarlaklaştırmakAnlamı: yuvarlak duruma getirmek3. işletmekAnlamı: işlemesini sağlamak, çalıştırmak4. işlemek -
2 درجة
دَرَجَة1. numaraAnlamı: ölçü, derece2. kerteAnlamı: derece, radde3. notAnlamı: okullarda öğrencilerin derecesi, numara4. çağAnlamı: hayatın dönemlerinden her biri5. tabakaAnlamı: makam, derece6. kademeAnlamı: aşama, basamak7. kariyerAnlamı: meslek8. etapAnlamı: aşama, merhale9. hadAnlamı: aşama, derece, sınır10. kadarAnlamı: ölçüsünde, derecesinde, büyüklüğünde vs11. mertebeAnlamı: aşama, derece12. merhaleAnlamı: derece, aşama13. numaraAnlamı: öğrenciye verilen not14. aşamaAnlamı: rütbe, mertebe, derece, paye15. dereceAnlamı: bir süreç içindeki durumlardan her biri, mertebe -
3 طبقة
طَبَقَة1. kat2. tabakaAnlamı: makam, derece3. katmer4. mertebeAnlamı: aşama, derece5. katmanAnlamı: birbiri üzerinde bulunan yassıca maddelerin her biri, tabaka6. kat7. tabakaAnlamı: katman, kat8. dereceAnlamı: bir süreç içindeki durumlardan her biri, mertebe -
4 رتبة
رُتْبَة1. tabakaAnlamı: makam, derece2. kademeAnlamı: aşama, basamak3. kariyerAnlamı: meslek4. mertebeAnlamı: aşama, derece5. payeAnlamı: rütbe, derece6. dereceAnlamı: bir süreç içindeki durumlardan her biri, mertebe -
5 مرتبة
مَرْتَبَة1. tabakaAnlamı: makam, derece2. kademeAnlamı: aşama, basamak3. mertebeAnlamı: aşama, derece4. payeAnlamı: rütbe, derece5. dereceAnlamı: bir süreç içindeki durumlardan her biri, mertebe -
6 منزلة
مَنْزِلَة1. statü2. tabakaAnlamı: makam, derece3. kademeAnlamı: aşama, basamak4. mertebeAnlamı: aşama, derece5. payeAnlamı: rütbe, derece6. dereceAnlamı: bir süreç içindeki durumlardan her biri, mertebe -
7 قدر
Iقَدَّرَ1. oranlamakAnlamı: akıl yoluyla hüküm vermek, tahmin etmek2. kararlamakAnlamı: tahmin etmek3. görmek4. addetmekAnlamı: saymak5. kestirmekAnlamı: tahmin etmek6. ölçümlemekAnlamı: takdir etmek7. zannetmekAnlamı: sanmak, bir şeyin olmuş olabileceğine daha çok inanmak8. değerlendirmekIIقَدَر1. yazıAnlamı: alın yazısı, yazgı2. seksiyonAnlamı: bölüm3. yazgıAnlamı: alın yazısı, kader4. kaderAnlamı: alın yazısı, yazgı5. alın yazısıAnlamı: yazgı, talih, kader, mukadderat6. cüz7. bölümقَدْر1. kerteAnlamı: derece, radde2. ciddiyetAnlamı: ağır başlılık, ciddîlik3. büyüklükAnlamı: büyük olma durumu, ululuk4. nicelikAnlamı: kemiyet, miktar5. kemiyetAnlamı: nicelik6. atraksiyonAnlamı: gazino gibi yerlerde yapılan, eğlendirici, ilgi çekici gösteri7. değerAnlamı: bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü, kıymetIVقِدْرtencereAnlamı: içinde yemek pişirilen metal kap -
8 أسفل
أَسْفَل1. taban2. aşağıAnlamı: bir şeyin alt bölümü3. eklentiAnlamı: ek durumunda bulunan parça4. ekAnlamı: ilâve, katkı5. altlık6. altAnlamı: bir şeyin yere bakan yanı, üstün zıttı -
9 تحت
تَحْت1. taban2. ayak ucu3. aşağıAnlamı: bir şeyin alt bölümü4. altAnlamı: bir şeyin yere bakan yanı, üstün zıttı -
10 مقام
Iمَقَام1. makam2. tabakaAnlamı: makam, derece3. evAnlamı: bir kimsenin veya ailenin içinde yaşadığı yer, konut4. mevziAnlamı: yer, mahal5. mahalAnlamı: yer, yöre, mevzi6. makamAnlamı: mevki, yer7. pozisyonAnlamı: durum, konum8. orunAnlamı: makam, mansıp9. prestijAnlamı: saygınlık, itibar10. eğlekAnlamı: yolcuların geceyi geçirdikleri yer, konak11. hisarIIمُقَام1. evAnlamı: bir kimsenin veya ailenin içinde yaşadığı yer, konut2. makamAnlamı: mevki, yer3. mevziAnlamı: yer, mahal4. mahalAnlamı: yer, yöre, mevzi5. eğlekAnlamı: yolcuların geceyi geçirdikleri yer, konak -
11 حد
Iحَدّ1. hudutAnlamı: sınıır, ilk komşu devketin topraklarını birbirinden ayıran çizgi2. hadAnlamı: aşama, derece, sınır3. kasnakAnlamı: herhangi bir çember, çerçeve4. sınırAnlamı: hudut5. kıranAnlamı: kıyı, uç, kenar, çevreIIحَدَّ1. gücenmek2. gazaplanmakAnlamı: öfkelenmek3. küsmekAnlamı: darılmak4. darılmakAnlamı: hoşa gitmeyen bir tutum, davranış veya söz dolayısıyla gücenip görüşmez olmak -
12 مركز
Iمَرْكَز1. santraAnlamı: orta, merkez2. tabakaAnlamı: makam, derece3. merkezAnlamı: belirli bir yerin ortası4. görev5. eksenAnlamı: mihver, merkezi olan6. mevziAnlamı: yer, mahal7. mahalAnlamı: yer, yöre, mevzi8. pozisyonAnlamı: durum, konum9. orta10. vazifeAnlamı: görev11. medarAnlamı: dönenceIIمَرْكَزَ1. merkezlemekAnlamı: merkez getirmek2. yerelleştirmekAnlamı: yerel duruma getirmekمُرَكَّز1. mevziîAnlamı: genel olmayan2. konsantreAnlamı: yoğunlaştırılmış, yoğun -
13 أدنى
-
14 مقياس
مِقْياس1. numaraAnlamı: ölçü, derece2. standartAnlamı: belli bir tipe göre yapılmış3. kriterAnlamı: ölçüt, kıstas4. mikyasAnlamı: ölçek, ölçü5. miyarAnlamı: ölçü, ölçüt6. sayaçAnlamı: mekanik etkilenmeleri ölçen alet7. ölçekAnlamı: ölçü8. ölçü -
15 سدة
سُدَّة1. lentoAnlamı: kapı ve pencerelerin ağaç, taş veya betondan üst eşiği, boyunduruk2. tabakaAnlamı: makam, derece3. bankAnlamı: oturulacak sıra4. eşik5. mahreçAnlamı: çıkış yeri6. minber7. sandalyeAnlamı: bir kişilik oturma eşyası8. kürsüAnlamı: sandalye -
16 محر
Iمُحِرّ1. termosifon2. ısıtıcıIIمِحَرّ1. sıcakölçerAnlamı: termometre2. sıcaklıkölçerAnlamı: termometre3. dereceAnlamı: sıcaklıkölçer, termometre4. termometreAnlamı: sıcakölçer -
17 محل
Iمَحْل1. kuraklıkAnlamı: kurak olma durumu2. entrika3. hileAnlamı: yanıltmak için yapılan düzen, dolap, desise, oyun4. verimsizlikAnlamı: verimsiz olma durumu5. kısırlıkAnlamı: kısır olma durumu6. kıtlıkIIمَحَلّ1. tabakaAnlamı: makam, derece2. butik3. tecim eviAnlamı: ticarethane4. mevziAnlamı: yer, mahal5. makamAnlamı: mevki, yer6. mahalAnlamı: yer, yöre, mevzi7. pozisyonAnlamı: durum, konum8. ticarethaneمُحَلٍّ1. dekoratörAnlamı: tiyatro, opera vb. dekorlarını tasarlayan sanatçı2. dekoratifAnlamı: dekor olarak kullanılan süslemeye yarayan, süsleyici
См. также в других словарях:
bir derece — zf. Biraz Bu sıcak bir derece çekilir. Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller bir dereceye kadar … Çağatay Osmanlı Sözlük
derece — is., Ar. derece 1) Bir süreç içindeki durumlardan her biri, basamak, aşama, rütbe, mertebe Hukuk tahsilini Paris te bitirmiş, birinci derece diploma almıştı. Ö. Seyfettin 2) e. Denli, kadar Beyoğlu nda bu derece itibar görmemişti. E. E. Talu 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir gömlek aşağı — birinden bir derece daha düşük … Çağatay Osmanlı Sözlük
KURB-İ DERECE — Ölen bir kimseye yakınlık derecesi … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
NEV'UMMA — Bir derece, bir suretle NEV UN MÜNHASIRUN FİŞ ŞAH Nev i şahsına münhasır. Başka bir benzeri olmayan … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ÜNVAN-I MÜLÂHAZA — Bir şeyin hakikatını bir derece düşünebilmek için olan isim, tabir ve vasıta.(Mi raciyedeki mâceralar, mâlumumuz olan mânalarla, o kudsi ve nezih hakikatları ifade edemiyor. Belki o muhavereler birer ünvan ı mülâhazadır; birer mirsad ı… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ÂLEM-İ EMİR — Sâdece bir emr i İlâhî ile işlerin hemen olduğu âlem. Yaradılışa ait kanunlar âlemi.(Ruha bir derece müşabih ve ikisi de âlem i emirden ve iradeden geldiklerinden masdar itibariyle ruha bir derece muvafık, fakat yalnız vücud u hissi olmayan… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
diploma — is., İt. diploma Bir kimseye herhangi bir okulu veya öğrenim programını başarıyla tamamladığını, bir derece veya unvanı kullanmaya hak kazandığını, bir iş, sanat veya meslek dalında çalışabilme yetkisi elde ettiğini belirtmek için bir öğretim… … Çağatay Osmanlı Sözlük
YE'CÜC VE ME'CÜC — Kısa boylu olacakları söylenen ve Kur an ı Kerim de bahsi geçen ve ortalığı fitne ve anarşiye boğacak olan bir kavmin ismi.(Ye cüc ve Me cüc hâdisatının icmâli Kur anda olduğu gibi, rivâyette bir kısım tafsilât var. Ve o tafsilât ise, Kur anın… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
BEDİÜZZAMAN — Zamanın bedi i olan. Zamanında kendisi gibi görülmedik olan. Kimseye benzemiyen ve zamanın garib ve acibi bulunan. (Bak: Said Nursî)Bediüzzaman hakkında Said Nursî kelimesinde bir derece izahat verildiği için burada sadece kronolojik hayat… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük