-
1 Gott
mit \Gottes Hilfe Tanrı'nın yardımıyla;grüß \Gott! ( dial) selamünaleyküm!;mein \Gott! Allah'ım!;um \Gottes willen! aman Allahım!, Tanrı aşkına!, Allah aşkına!, Allah rızası için!, Allah'ını seversen!;\Gott sei Dank! ( fam) Tanrı'ya şükür(ler) !, Allah'a şükür!, hamdolsun!;\Gott hab ihn selig Allah rahmet eylesin;ich schwöre bei \Gott vallahi billâhi;weiß \Gott ( fam) alimallah, Allah bilir;in \Gottes Namen ( fam) Tanrı adına;\Gott bewahre! ( fam) Allah korusun!;über \Gott und die Welt reden havadan sudan konuşmak;leben wie \Gott in Frankreich ( fam) kont gibi yaşamak, krallar gibi yaşamakdie griechischen/römischen Götter Yunan/Roma tanrıları;ein Bild für die Götter ( fam) allahlık bir manzara -
2 um
um [ʊm]I präp1) ( räumlich)\um... ( herum) etrafında; ( in der Nähe) yakınında;sie ging \um den Tisch ( herum) masanın etrafında döndü;er hat gern Freunde \um sich dostlar arasında bulunmaktan hoşlanır;\um die Ecke gehen köşeyi dönmek;die Gegend \um Freiburg Freiburg'un çevresi;sie schlug \um sich dövündü2) ( bei Uhrzeit) -de;\um drei Uhr saat üçte3) ( ungefähr) sularında;sie kommt so \um den Fünfzehnten ayın on beşi sularında geliyor [o gelecek]4) ( vorüber)die Zeit ist \um zaman bitti5) ( Wiederholung)es verging Woche \um Woche üzerinden haftalar geçti, haftalar akıp geçti6) ( Differenz)sie ist \um ein Jahr älter o bir yaş daha büyüktür;die Ausgaben \um 10% senken harcamaları yüzde 10 indirmekes geht \ums Geld konu parayla ilgili8) ( wegen)\um keinen Preis hiçbir surettesich \um etw streiten bir şey yüzünden kavga etmeksich \um jdn kümmern biriyle ilgilenmek [o meşgul olmak]II präp;\um... willen aşkına, uğruna, için;\um Himmels willen! aman tanrım!;\um Gottes willen! Tanrı aşkına!, Allah aşkına!, Allah rızası için!, Allah'ını seversen!1) ( final)\um... zu üzere,...mek için;er stand auf, \um zu gehen gitmek üzere kalktı2) ( konsekutiv)er ist klug genug, \um seinen Fehler zuzugeben hatasını kabul edecek kadar akıllıdırder Tisch kostet \um die zweihundert Euro ( herum) masanın fiyatı aşağı yukarı iki yüz euro, masanın fiyatı iki yüz euro cıvarında -
3 رب
Iرَبّ1. dayıAnlamı: bir kimsenin kayırıcısı olan, sözü geçer kimse2. haizAnlamı: bir şeyin sahibi, malik3. emirAnlamı: kumandan, önder4. komutanAnlamı: bir asker topluluğunun başı5. liderAnlamı: yönetimde gücü ve etkisi olan kimse, önder, şef6. kumandanAnlamı: komutan, önder7. başbuğAnlamı: eski türklerde baş, başkan, komutan8. tanrıAnlamı: allah, ilah9. mevlâAnlamı: tanrı10. mabutAnlamı: kendisine tapınılan varlık11. egeAnlamı: bir çocuğu koruyan, işlerine bakan ve her türlü davranışından sorumlu olan kişı12. ehilAnlamı: sahip, malik olan13. egemenAnlamı: bağımlı olmayan, hükümran, hakim14. efendiAnlamı: özel adlardan sonra kullanılan bir unvan, (bey) gibi15. centilmenAnlamı: iyi arkadaşlık eden, görgülü, kibar16. başkan17. bayAnlamı: bey yerine kullanılan bir ünvan18. beyIIرَبَّ1. genellemekAnlamı: tamim etmek2. eğitmekAnlamı: terbiye etmek, öğretmek3. biriktirmekAnlamı: toplayıp yığmak4. cemetmekAnlamı: toplamak, bir araya getirmekرُبَّbelkiAnlamı: muhtemel olarak, olabilir ki -
4 сущий
в соч.э́то су́щая пра́вда — bu, gerçeğin ta kendisi
из-за су́щего пустяка́ — bir hiç yüzünden
су́щий вздо́р — deli saçması, saçma sapan şeyler / bir şey
су́щее наказа́ние — Allah'ın belası; Allah'ın cezası ( о человеке)
-
5 Ding
Ding <-(e) s, -e> [dıŋ] ntaller guten \Dinge sind drei ( prov) Allah'ın hakkı üçtür;ein \Ding der Unmöglichkeit imkânsız bir şey;vor allen \Dingen her şeyden önce2) ( Angelegenheit) iş;guter \Dinge sein ( geh) keyfi yerinde olmak;das geht nicht mit rechten \Dingen zu bu işte bir sakatlık var;das ist ein \Ding der Unmöglichkeit (bu) olacak (bir) iş değil, bu imkânsız bir şey;so wie die \Dinge liegen... işler öyle ki...ein junges \Ding genç bir şey -
6 وقف
Iوَقَفَ1. dikelmekAnlamı: dik duruma gelmek2. duraklamakAnlamı: kısa bir süre için durmak3. kalkmak4. dikilmekAnlamı: dik duruma gelmek5. doğrulmak6. kalkmakAnlamı: yukarı doğru yükselmek7. durdurmakAnlamı: durmasını sağlamak8. durmakAnlamı: hareketsiz kalmakIIوَقْف1. tahsisAnlamı: bir şeyi ayırma2. sekteAnlamı: durma, kesintiye uğrama3. vakıf -
7 voll
voll [fɔl]I adjbrechend \voll tıklım tıklım dolu, tıka basa dolu;halb \voll yarısına kadar dolu;mit \vollem Mund ağzı (yemek) dolu;aus \vollem Hals avazı çıktığı kadar;ich bin \voll ( bis oben hin) ( fam) tıka basa doydum;einen Teller \voll essen bir tabak dolusu (yemek) yemek;aus dem V\vollen schöpfen hazırdan yemek;im V\vollen leben bolluk içinde yaşamak2) ( erfüllt) dolu;\voll(er) Freude sevinç dolu, sevinç içinde4) ( rundlich) tombul5) ( Stimme) tok;\volles Haar haben saçı gür olmak6) ( vollständig) tam, tüm, bütün;eine \volle Stunde warten tam bir saat beklemek;in \voller Größe tam boy;das \volle Ausmaß der Katastrophe afetin tam boyutları;in \voller Fahrt tam gaz giderek;die \volle Verantwortung tragen bütün sorumluluğu taşımak;in \vollem Ernst tam bir ciddiyetle;\volle Kanne (sl) Allah ne verdiyse;in \voller Schönheit (a. iron) bütün güzelliğiyle;der \volle Kaufpreis satış fiyatının tamamı;jdn nicht für \voll nehmen birini ciddiye almamakII adv\voll bezahlen tamamen ödemek;\voll und ganz baştan başa, tamamen;den Mund \voll nehmen bol keseden atmak;2) ( mit aller Wucht) bütün ağırlıyla3) (sl) ( total) komple -
8 сказать
сов., см. говорить 2)••что ты э́тим хо́чешь сказа́ть? — bunu demekle neyi kastediyorsun?
а что вы на э́то ска́жете? — ya buna ne buyurursunuz?
пого́да была́ плоха́я, е́сли не сказа́ть отврати́тельная — hava eğer pis değilse fenaydı
ничего́ не ска́жешь (верно, правильно) — söz yok, doğru söze ne denir
кто б мог сказа́ть, что... — kim derdi ki,...
не скажи́! — öyle deme!
ска́зано - сде́лано (сдержу слово) — söz bir Allah bir
не́чего сказа́ть / ничего́ не ска́жешь, па́рень хорошо́ рабо́тает — ne yalan söyleyeyim, çocuk iyi çalışıyor
хоро́ш врач, не́чего сказа́ть! — ирон. bir de doktor olacak?!
-
9 хотеться
несов.; сов. - захоте́ться; безл., см. хотетьмне хо́чется есть — karnım aç
мне захоте́лось есть — açlık duydum
мне хоте́лось есть — karnım acıkmıştı
мне захоте́лось покури́ть — bir sigara içesim geldi
хоте́лось встать и уйти́ — insanın / adamın kalkıp gideceği geliyordu
нам хоте́лось послу́шать хоро́шую пе́сню — canımız iyi bir şarkı çekiyordu
мне не хо́чется сего́дня говори́ть об э́том — bundan sözetmeği içim çekmiyor bugün
ему́ хо́чется домо́й — evine gitmek istiyor
живи́ (так), как тебе́ хо́чется — dilediğin gibi yaşa
он не суме́л написа́ть так, как ему́ хоте́лось — dilediği gibi yazamadı
мне не удало́сь найти́ пальто́ тако́го цве́та, как хоте́лось — istediğim renkte bir palto bulamadım
мне хоте́лось кри́кнуть "Сто́йте! " — "Durun!" diye bağırmak geliyordu içimden
дай тебе́ бог, чего́ (тебе́) хо́чется — Allah ne muradın varsa versin
чего́ же тебе́ (тогда́) хо́чется? — nedir istediğin öyleyse?
чего́ вам хо́чется бо́льше всего́? — en fazla istediğiniz nedir / nelerdir?
тебе́ хо́чется, что́бы он пришёл? — gelmesini istiyor musun? ister misin gelsin?
мне хоте́лось бы / хо́чется подчеркну́ть сле́дующее — şunu vurgulamak isterim
хо́чется ве́рить, что... — insanın... inanacağı geliyor
хоте́лось бы / хо́чется, что́бы... — gönül ister ki,...
-
10 Nacht
gece;Heilige \Nacht Noel gecesi;bei \Nacht geceleyin;in der \Nacht gece(leyin);die \Nacht von Samstag auf Sonntag cumartesiyi pazara bağlayan gece;in der \Nacht von Dienstag auf Mittwoch salıyı çarşambaya bağlayan gece;gestern \Nacht dün gece;über \Nacht bleiben gece yatısına kalmak ( bei -de) (in -de);als die \Nacht hereinbrach karanlık bastığında [o çöktüğünde];eines \Nachts ( geh) bir gece;bei \Nacht und Nebel ( fig) geceleyin gizlice;gute \Nacht! Allah rahatlık versin!;jdm gute \Nacht sagen birine “Allah rahatlık versin” demek;die \Nacht zum Tage machen geceyi gündüze katmak;über \Nacht ( ganz plötzlich) birdenbire -
11 willen
um jds/etw gen \willen bir kimse/şey için;um Gottes \willen! aman Allahım!, Tanrı aşkına!, Allah aşkına!, Allah rızası için!, Allahını seversen! -
12 богатый
zengin* * *1) zenginбога́тая страна́ — zengin ülke
бога́тый урожа́й — bol ürün
край, бога́тый леса́ми — ormanca zengin diyar
проду́кты, бога́тые витами́нами — vitamince zengin besinler
бога́тый о́пыт — geniş tecrübe
бога́тое воображе́ние, бога́тая фанта́зия — geniş hayal gücü
бога́тый язы́к — zengin dil
2) mükellef; ağır; zenginбога́тый пода́рок — ağır bir hediye
бога́тый стол — mükellef bir sofra
бога́тая библиоте́ка — zengin kitaplık
3) → сущ., м zengin(бога́тые) → сущ., мн. zenginler, zengin takımı••чем бога́ты, тем и ра́ды — ≈ Allah ne verdiyse
-
13 убивать
öldürmek; katletmek* * *несов.; сов. - уби́ть1) öldürmek, (canına) kıymak, vurmak; katletmek ( преднамеренно)охо́тник уби́л не́сколько у́ток — avcı birkaç ördek vurdu
он был уби́т в перестре́лке неизве́стно кем — kimvurduya gitti
2) перен. ( привести в отчаяние) öldürmekона́ была́ уби́та го́рем — kahrından / kederinden perişan olmuştu
3) перен. ( уничтожить) katletmek, öldürmek4) перен. boşuna harcamak; öldürmekмы уби́ли це́лый день — bütün bir günü öldürdük
••уби́ть вре́мя — zaman öldürmek
хоть убе́й — öldür Allah
уби́ть двух за́йцев — bir taşla iki kuş vurmak
-
14 уговор
sözleşme* * *м1) sözleşmeугово́р доро́же де́нег — погов. ≈ söz bir, Allah bir
2) (угово́ры) мн. kandırmalar; dil dökmelerпо́сле до́лгих угово́ров — uzun süren kandırmalardan sonra
-
15 чёрт
мşeytan тж. бран.фру́ктов там до черта́ — прост. orada meyvadan geçilmiyor
э́то у чёрта на кули́чках — прост. orası domuzun gok dediği yerdir
ни к чёрту не годи́тся — hiç bir işe yaramaz
чёрт возьми́! — vay anasını! aksi şeytan!
чёрта лы́сого он полу́чит! — прост. avucunu yalasın!
чёрт с ни́ми с деньга́ми — paranın canı cehenneme!
пошёл / иди́ ты к чёрту! — прост. cehennem ol! cehennemin dibine git!
тьфу (ты), чёрт! — tuh, Allah kahretsin!
ни черта́ не понима́ю! — прост. bir şey anlamadım gitti!
-
16 بسملة
بَسْمَلَة1. bismillah2. besmele -
17 خالق
خالِق1. halıkAnlamı: allah'ın isimlerinden biri, tanrı2. kreatörAnlamı: bir şeyi yaratan, ortaya çıkan (kimse)3. yaratanAnlamı: yoktan var eden4. mucitAnlamı: yeni bir buluş ortaya koyan5. yaratıcıAnlamı: yaratma yeteneği olan6. yaradanAnlamı: tanrı -
18 خلاق
خَلَّاق1. halıkAnlamı: allah'ın isimlerinden biri, tanrı2. kreatörAnlamı: bir şeyi yaratan, ortaya çıkan (kimse)3. yaratanAnlamı: yoktan var eden4. mucitAnlamı: yeni bir buluş ortaya koyan5. yaratıcıAnlamı: yaratma yeteneği olan -
19 مولى
مَوْلًى1. tanrıAnlamı: allah, ilah2. mevlâAnlamı: tanrı3. mösyö4. efendiAnlamı: özel adlardan sonra kullanılan bir unvan, (bey) gibi5. centilmenAnlamı: iyi arkadaşlık eden, görgülü, kibar6. bey -
20 посылать
несов.; сов. - посла́ть, врзgöndermek, yollamakпосла́ть диск на 60 ме́тров — спорт. diski 60 metreye atmak / fırlatmak / savurmak
ему́ на по́мощь бы́ло по́слано друго́е су́дно — başka bir gemi ona yardıma koşturuldu
посла́ть письмо́ по по́чте — mektubu postalamak
посла́ть возду́шный поцелуй — öpücük göndermek
посыла́ть кого-л. на смерть — birini ölüme göndermek
••чем бог посла́л — Allah ne verdiyse
- 1
- 2
См. также в других словарях:
bir ben, bir de Allah bilir — çok sıkıntılı içindeyim anlamında kullanılan bir söz Üç aydan üç aya maaş alıyoruz. Üç ayın sonunu nasıl bulduğumuzu bir biz biliriz, bir de Allah bilir. M. Yesari … Çağatay Osmanlı Sözlük
Allah (veya Allahım) — bir şey karşısında hayranlık veya yakarma bildiren bir söz Allah, ne de yakışmış! … Çağatay Osmanlı Sözlük
körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz — istenilen şey fazlasıyla elde edildi anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
allah — is. <ər.> 1. Bütün kainatın yeganə yaradıcısı və idarə edəni; Yaradan, Tanrı, Rəbb. Lap qabaqlar Allahdan başqa heç kim yox imiş. . (Əsatir). Allahın qəzəbi tutur, Adəmlə Həvvanı cənnətdən qovur. . (Əfsanə). Qorqmazam bu dünyada heç… … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız … Çağatay Osmanlı Sözlük
Allah selamet versin — 1) yola çıkanlara Tanrı kazadan, beladan korusun anlamında söylenen bir uğurlama sözü 2) yolda güçlük içinde bulunanlara iyi dilek sözü olarak kullanılan bir söz Allah selamet versin, varsın koskoca kamyon kırk kişiyle yan yatsın, yatar a! B. R.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Allah bilir — 1) belli değil anlamında kullanılan bir söz Yağmur yağar mı dersin? Allah bilir! 2) bana öyle geliyor ki anlamında kullanılan bir söz Allah bilir, eroin de çekiyordur. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
Allah versin — şaka 1) iyi bir şey ele geçirenlere memnunluk bildirmek için söylenen bir söz Allah versin, bugünlerde işler pek yolunda görünüyor. 2) dilenciyi savmak için söylenen bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
Allah Allah! — 1) şaşma veya can sıkıntısı anlatan bir ünlem Allah Allah, köşedeki cılız erik ağacı böyle nasıl çiçeklenivermiş. A. İlhan 2) Türk askerinin hücum narası … Çağatay Osmanlı Sözlük
Allah eksikliğini göstermesin — pek gerekli olan bir şeyin kusuru anlatılırken, böyle de olsa onun varlığına şükredildiğini anlatan bir söz Allah eksikliğini göstermesin ama ekmekler pek siyah … Çağatay Osmanlı Sözlük
Allah var (veya Allahı var) — doğrusunu söylemek gerekirse anlamında kullanılan bir söz Allah var, böyle bir işi o yapmaz … Çağatay Osmanlı Sözlük