Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

bir+de+allah

  • 1 Gott

    Gott, Göttin <- es> [gɔt] m <-es, Götter; -nen> [gɔt, pl 'gœtɐ] m, f
    1. kein pl ( monotheistisch) Tanrı, Allah;
    mit \Gottes Hilfe Tanrı'nın yardımıyla;
    grüß \Gott! ( dial) selamünaleyküm!;
    mein \Gott! Allah'ım!;
    um \Gottes willen! aman Allahım!, Tanrı aşkına!, Allah aşkına!, Allah rızası için!, Allah'ını seversen!;
    \Gott sei Dank! ( fam) Tanrı'ya şükür(ler) !, Allah'a şükür!, hamdolsun!;
    \Gott hab ihn selig Allah rahmet eylesin;
    ich schwöre bei \Gott vallahi billâhi;
    weiß \Gott ( fam) alimallah, Allah bilir;
    in \Gottes Namen ( fam) Tanrı adına;
    \Gott bewahre! ( fam) Allah korusun!;
    über \Gott und die Welt reden havadan sudan konuşmak;
    leben wie \Gott in Frankreich ( fam) kont gibi yaşamak, krallar gibi yaşamak
    2.; ( polytheistisch) tanrı, ilah; ( weiblich) tanrıça, ilahe;
    die griechischen/römischen Götter Yunan/Roma tanrıları;
    ein Bild für die Götter ( fam) allahlık bir manzara

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Gott

  • 2 um

    um [ʊm]
    1) ( räumlich)
    \um... ( herum) etrafında; ( in der Nähe) yakınında;
    sie ging \um den Tisch ( herum) masanın etrafında döndü;
    er hat gern Freunde \um sich dostlar arasında bulunmaktan hoşlanır;
    \um die Ecke gehen köşeyi dönmek;
    die Gegend \um Freiburg Freiburg'un çevresi;
    sie schlug \um sich dövündü
    2) ( bei Uhrzeit) -de;
    \um drei Uhr saat üçte
    3) ( ungefähr) sularında;
    sie kommt so \um den Fünfzehnten ayın on beşi sularında geliyor [o gelecek]
    4) ( vorüber)
    die Zeit ist \um zaman bitti
    es verging Woche \um Woche üzerinden haftalar geçti, haftalar akıp geçti
    6) ( Differenz)
    sie ist \um ein Jahr älter o bir yaş daha büyüktür;
    die Ausgaben \um 10% senken harcamaları yüzde 10 indirmek
    es geht \ums Geld konu parayla ilgili
    8) ( wegen)
    \um keinen Preis hiçbir surette
    sich \um etw streiten bir şey yüzünden kavga etmek
    sich \um jdn kümmern biriyle ilgilenmek [o meşgul olmak]
    II präp;
    \um... willen aşkına, uğruna, için;
    \um Himmels willen! aman tanrım!;
    \um Gottes willen! Tanrı aşkına!, Allah aşkına!, Allah rızası için!, Allah'ını seversen!
    1) ( final)
    \um... zu üzere,...mek için;
    er stand auf, \um zu gehen gitmek üzere kalktı
    2) ( konsekutiv)
    er ist klug genug, \um seinen Fehler zuzugeben hatasını kabul edecek kadar akıllıdır
    IV adv ( ungefähr) aşağı yukarı;
    der Tisch kostet \um die zweihundert Euro ( herum) masanın fiyatı aşağı yukarı iki yüz euro, masanın fiyatı iki yüz euro cıvarında

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > um

  • 3 رب

    I
    رَبّ
    1. dayı
    Anlamı: bir kimsenin kayırıcısı olan, sözü geçer kimse
    2. haiz
    Anlamı: bir şeyin sahibi, malik
    3. emir
    Anlamı: kumandan, önder
    4. komutan
    5. lider
    Anlamı: yönetimde gücü ve etkisi olan kimse, önder, şef
    6. kumandan
    Anlamı: komutan, önder
    7. başbuğ
    Anlamı: eski türklerde baş, başkan, komutan
    8. tanrı
    Anlamı: allah, ilah
    9. mevlâ
    Anlamı: tanrı
    10. mabut
    11. ege
    Anlamı: bir çocuğu koruyan, işlerine bakan ve her türlü davranışından sorumlu olan kişı
    12. ehil
    Anlamı: sahip, malik olan
    13. egemen
    Anlamı: bağımlı olmayan, hükümran, hakim
    14. efendi
    Anlamı: özel adlardan sonra kullanılan bir unvan, (bey) gibi
    15. centilmen
    Anlamı: iyi arkadaşlık eden, görgülü, kibar
    16. başkan
    17. bay
    18. bey
    II
    رَبَّ
    1. genellemek
    Anlamı: tamim etmek
    2. eğitmek
    Anlamı: terbiye etmek, öğretmek
    3. biriktirmek
    4. cemetmek
    Anlamı: toplamak, bir araya getirmek
    رُبَّ
    belki
    Anlamı: muhtemel olarak, olabilir ki

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > رب

  • 4 сущий

    в соч.

    э́то су́щая пра́вда — bu, gerçeğin ta kendisi

    из-за су́щего пустяка́ — bir hiç yüzünden

    су́щий вздо́р — deli saçması, saçma sapan şeyler / bir şey

    су́щее наказа́ние — Allah'ın belası; Allah'ın cezası ( о человеке)

    Русско-турецкий словарь > сущий

  • 5 Ding

    Ding <-(e) s, -e> [dıŋ] nt
    1. 1) ( Gegenstand) nesne; ( Sache) şey;
    aller guten \Dinge sind drei ( prov) Allah'ın hakkı üçtür;
    ein \Ding der Unmöglichkeit imkânsız bir şey;
    vor allen \Dingen her şeyden önce
    2) ( Angelegenheit) iş;
    guter \Dinge sein ( geh) keyfi yerinde olmak;
    das geht nicht mit rechten \Dingen zu bu işte bir sakatlık var;
    das ist ein \Ding der Unmöglichkeit (bu) olacak (bir) iş değil, bu imkânsız bir şey;
    so wie die \Dinge liegen... işler öyle ki...
    2. <-(e) s, -er> nt ( fam) ( unbestimmte Sache) şey;
    ein junges \Ding genç bir şey

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Ding

  • 6 وقف

    I
    وَقَفَ
    1. dikelmek
    2. duraklamak
    3. kalkmak
    4. dikilmek
    5. doğrulmak
    6. kalkmak
    7. durdurmak
    8. durmak
    II
    وَقْف
    1. tahsis
    2. sekte
    Anlamı: durma, kesintiye uğrama
    3. vakıf

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > وقف

  • 7 voll

    voll [fɔl]
    I adj
    1) ( gefüllt) dolu (von/mit ile); ( besetzt) dolu;
    brechend \voll tıklım tıklım dolu, tıka basa dolu;
    halb \voll yarısına kadar dolu;
    mit \vollem Mund ağzı (yemek) dolu;
    aus \vollem Hals avazı çıktığı kadar;
    ich bin \voll ( bis oben hin) ( fam) tıka basa doydum;
    einen Teller \voll essen bir tabak dolusu (yemek) yemek;
    aus dem V\vollen schöpfen hazırdan yemek;
    im V\vollen leben bolluk içinde yaşamak
    2) ( erfüllt) dolu;
    \voll(er) Freude sevinç dolu, sevinç içinde
    3) ( fam) ( betrunken) dut gibi
    4) ( rundlich) tombul
    5) ( Stimme) tok;
    \volles Haar haben saçı gür olmak
    6) ( vollständig) tam, tüm, bütün;
    eine \volle Stunde warten tam bir saat beklemek;
    in \voller Größe tam boy;
    das \volle Ausmaß der Katastrophe afetin tam boyutları;
    in \voller Fahrt tam gaz giderek;
    die \volle Verantwortung tragen bütün sorumluluğu taşımak;
    in \vollem Ernst tam bir ciddiyetle;
    \volle Kanne (sl) Allah ne verdiyse;
    in \voller Schönheit (a. iron) bütün güzelliğiyle;
    der \volle Kaufpreis satış fiyatının tamamı;
    jdn nicht für \voll nehmen birini ciddiye almamak
    II adv
    1) ( vollkommen, vollständig) tam olarak, tamamen;
    \voll bezahlen tamamen ödemek;
    \voll und ganz baştan başa, tamamen;
    den Mund \voll nehmen bol keseden atmak;
    die Nase (von jdm/etw) \voll haben ( fam) bir kimseden/şeyden bıkmış olmak
    2) ( mit aller Wucht) bütün ağırlıyla
    3) (sl) ( total) komple

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > voll

  • 8 сказать

    сов., см. говорить 2)
    ••

    что ты э́тим хо́чешь сказа́ть? — bunu demekle neyi kastediyorsun?

    а что вы на э́то ска́жете? — ya buna ne buyurursunuz?

    пого́да была́ плоха́я, е́сли не сказа́ть отврати́тельная — hava eğer pis değilse fenaydı

    ничего́ не ска́жешь (верно, правильно) — söz yok, doğru söze ne denir

    кто б мог сказа́ть, что... — kim derdi ki,...

    не скажи́! — öyle deme!

    ска́зано - сде́лано (сдержу слово)söz bir Allah bir

    не́чего сказа́ть / ничего́ не ска́жешь, па́рень хорошо́ рабо́тает — ne yalan söyleyeyim, çocuk iyi çalışıyor

    хоро́ш врач, не́чего сказа́ть! — ирон. bir de doktor olacak?!

    Русско-турецкий словарь > сказать

  • 9 хотеться

    несов.; сов. - захоте́ться; безл., см. хотеть

    мне хо́чется есть — karnım aç

    мне захоте́лось есть — açlık duydum

    мне хоте́лось есть — karnım acıkmıştı

    мне захоте́лось покури́ть — bir sigara içesim geldi

    хоте́лось встать и уйти́ — insanın / adamın kalkıp gideceği geliyordu

    нам хоте́лось послу́шать хоро́шую пе́сню — canımız iyi bir şarkı çekiyordu

    мне не хо́чется сего́дня говори́ть об э́том — bundan sözetmeği içim çekmiyor bugün

    ему́ хо́чется домо́й — evine gitmek istiyor

    живи́ (так), как тебе́ хо́чется — dilediğin gibi yaşa

    он не суме́л написа́ть так, как ему́ хоте́лось — dilediği gibi yazamadı

    мне не удало́сь найти́ пальто́ тако́го цве́та, как хоте́лось — istediğim renkte bir palto bulamadım

    мне хоте́лось кри́кнуть "Сто́йте! " — "Durun!" diye bağırmak geliyordu içimden

    дай тебе́ бог, чего́ (тебе́) хо́чется — Allah ne muradın varsa versin

    чего́ же тебе́ (тогда́) хо́чется? — nedir istediğin öyleyse?

    чего́ вам хо́чется бо́льше всего́? — en fazla istediğiniz nedir / nelerdir?

    тебе́ хо́чется, что́бы он пришёл? — gelmesini istiyor musun? ister misin gelsin?

    мне хоте́лось бы / хо́чется подчеркну́ть сле́дующее — şunu vurgulamak isterim

    хо́чется ве́рить, что... — insanın... inanacağı geliyor

    хоте́лось бы / хо́чется, что́бы... — gönül ister ki,...

    Русско-турецкий словарь > хотеться

  • 10 Nacht

    Nacht ['naxt, pl 'nɛçtə] f < Nächte>
    gece;
    Heilige \Nacht Noel gecesi;
    bei \Nacht geceleyin;
    in der \Nacht gece(leyin);
    die \Nacht von Samstag auf Sonntag cumartesiyi pazara bağlayan gece;
    in der \Nacht von Dienstag auf Mittwoch salıyı çarşambaya bağlayan gece;
    gestern \Nacht dün gece;
    über \Nacht bleiben gece yatısına kalmak ( bei -de) (in -de);
    als die \Nacht hereinbrach karanlık bastığında [o çöktüğünde];
    eines \Nachts ( geh) bir gece;
    bei \Nacht und Nebel ( fig) geceleyin gizlice;
    gute \Nacht! Allah rahatlık versin!;
    jdm gute \Nacht sagen birine “Allah rahatlık versin” demek;
    die \Nacht zum Tage machen geceyi gündüze katmak;
    zu \Nacht essen ( südd, österr) akşam yemeği yemek;
    über \Nacht ( ganz plötzlich) birdenbire

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Nacht

  • 11 willen

    willen ['vılən] präp
    um jds/etw gen \willen bir kimse/şey için;
    um Gottes \willen! aman Allahım!, Tanrı aşkına!, Allah aşkına!, Allah rızası için!, Allahını seversen!

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > willen

  • 12 богатый

    zengin
    * * *

    бога́тая страна́ — zengin ülke

    бога́тый урожа́й — bol ürün

    край, бога́тый леса́ми — ormanca zengin diyar

    проду́кты, бога́тые витами́нами — vitamince zengin besinler

    бога́тый о́пыт — geniş tecrübe

    бога́тое воображе́ние, бога́тая фанта́зия — geniş hayal gücü

    бога́тый язы́к — zengin dil

    2) mükellef; ağır; zengin

    бога́тый пода́рок — ağır bir hediye

    бога́тый стол — mükellef bir sofra

    бога́тая библиоте́ка — zengin kitaplık

    3) → сущ., м zengin
    (бога́тые) → сущ., мн. zenginler, zengin takımı
    ••

    чем бога́ты, тем и ра́ды — ≈ Allah ne verdiyse

    Русско-турецкий словарь > богатый

  • 13 убивать

    öldürmek; katletmek
    * * *
    несов.; сов. - уби́ть
    1) öldürmek, (canına) kıymak, vurmak; katletmek ( преднамеренно)

    охо́тник уби́л не́сколько у́ток — avcı birkaç ördek vurdu

    он был уби́т в перестре́лке неизве́стно кем — kimvurduya gitti

    2) перен. ( привести в отчаяние) öldürmek

    она́ была́ уби́та го́рем — kahrından / kederinden perişan olmuştu

    3) перен. ( уничтожить) katletmek, öldürmek
    4) перен. boşuna harcamak; öldürmek

    мы уби́ли це́лый день — bütün bir günü öldürdük

    ••

    уби́ть вре́мя — zaman öldürmek

    хоть убе́й — öldür Allah

    уби́ть двух за́йцев — bir taşla iki kuş vurmak

    Русско-турецкий словарь > убивать

  • 14 уговор

    sözleşme
    * * *
    м

    угово́р доро́же де́нег — погов. ≈ söz bir, Allah bir

    2) (угово́ры) мн. kandırmalar; dil dökmeler

    по́сле до́лгих угово́ров — uzun süren kandırmalardan sonra

    Русско-турецкий словарь > уговор

  • 15 чёрт

    м
    şeytan тж. бран.

    фру́ктов там до черта́ — прост. orada meyvadan geçilmiyor

    э́то у чёрта на кули́чках — прост. orası domuzun gok dediği yerdir

    ни к чёрту не годи́тся — hiç bir işe yaramaz

    чёрт возьми́! — vay anasını! aksi şeytan!

    чёрта лы́сого он полу́чит! — прост. avucunu yalasın!

    чёрт с ни́ми с деньга́ми — paranın canı cehenneme!

    пошёл / иди́ ты к чёрту! — прост. cehennem ol! cehennemin dibine git!

    тьфу (ты), чёрт! — tuh, Allah kahretsin!

    ни черта́ не понима́ю! — прост. bir şey anlamadım gitti!

    Русско-турецкий словарь > чёрт

  • 16 بسملة

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > بسملة

  • 17 خالق

    خالِق
    1. halık
    Anlamı: allah'ın isimlerinden biri, tanrı
    2. kreatör
    Anlamı: bir şeyi yaratan, ortaya çıkan (kimse)
    3. yaratan
    4. mucit
    5. yaratıcı
    6. yaradan
    Anlamı: tanrı

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > خالق

  • 18 خلاق

    خَلَّاق
    1. halık
    Anlamı: allah'ın isimlerinden biri, tanrı
    2. kreatör
    Anlamı: bir şeyi yaratan, ortaya çıkan (kimse)
    3. yaratan
    4. mucit
    5. yaratıcı

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > خلاق

  • 19 مولى

    مَوْلًى
    1. tanrı
    Anlamı: allah, ilah
    2. mevlâ
    Anlamı: tanrı
    3. mösyö
    4. efendi
    Anlamı: özel adlardan sonra kullanılan bir unvan, (bey) gibi
    5. centilmen
    Anlamı: iyi arkadaşlık eden, görgülü, kibar
    6. bey

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > مولى

  • 20 посылать

    несов.; сов. - посла́ть, врз
    göndermek, yollamak

    посла́ть диск на 60 ме́тров — спорт. diski 60 metreye atmak / fırlatmak / savurmak

    ему́ на по́мощь бы́ло по́слано друго́е су́дно — başka bir gemi ona yardıma koşturuldu

    посла́ть письмо́ по по́чте — mektubu postalamak

    посла́ть возду́шный поцелуй — öpücük göndermek

    посыла́ть кого-л. на смерть — birini ölüme göndermek

    ••

    чем бог посла́л — Allah ne verdiyse

    Русско-турецкий словарь > посылать

См. также в других словарях:

  • bir ben, bir de Allah bilir — çok sıkıntılı içindeyim anlamında kullanılan bir söz Üç aydan üç aya maaş alıyoruz. Üç ayın sonunu nasıl bulduğumuzu bir biz biliriz, bir de Allah bilir. M. Yesari …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Allah (veya Allahım) — bir şey karşısında hayranlık veya yakarma bildiren bir söz Allah, ne de yakışmış! …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz — istenilen şey fazlasıyla elde edildi anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • allah — is. <ər.> 1. Bütün kainatın yeganə yaradıcısı və idarə edəni; Yaradan, Tanrı, Rəbb. Lap qabaqlar Allahdan başqa heç kim yox imiş. . (Əsatir). Allahın qəzəbi tutur, Adəmlə Həvvanı cənnətdən qovur. . (Əfsanə). Qorqmazam bu dünyada heç… …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

  • bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Allah selamet versin — 1) yola çıkanlara Tanrı kazadan, beladan korusun anlamında söylenen bir uğurlama sözü 2) yolda güçlük içinde bulunanlara iyi dilek sözü olarak kullanılan bir söz Allah selamet versin, varsın koskoca kamyon kırk kişiyle yan yatsın, yatar a! B. R.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Allah bilir — 1) belli değil anlamında kullanılan bir söz Yağmur yağar mı dersin? Allah bilir! 2) bana öyle geliyor ki anlamında kullanılan bir söz Allah bilir, eroin de çekiyordur. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Allah versin — şaka 1) iyi bir şey ele geçirenlere memnunluk bildirmek için söylenen bir söz Allah versin, bugünlerde işler pek yolunda görünüyor. 2) dilenciyi savmak için söylenen bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Allah Allah! — 1) şaşma veya can sıkıntısı anlatan bir ünlem Allah Allah, köşedeki cılız erik ağacı böyle nasıl çiçeklenivermiş. A. İlhan 2) Türk askerinin hücum narası …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Allah eksikliğini göstermesin — pek gerekli olan bir şeyin kusuru anlatılırken, böyle de olsa onun varlığına şükredildiğini anlatan bir söz Allah eksikliğini göstermesin ama ekmekler pek siyah …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Allah var (veya Allahı var) — doğrusunu söylemek gerekirse anlamında kullanılan bir söz Allah var, böyle bir işi o yapmaz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»