-
1 belâya
а несча́стья, неприя́тности, бе́ды -
2 belâya bulaşmak
get into hot water -
3 belaya çatmak
бэлахьы хэхьан -
4 belaya düşmek
бэлахьэ хэфэн -
5 belaya sokmak
to get sb into trouble -
6 belaya uğramak
to get into trouble -
7 belaya çatmak
to run into trouble -
8 başı belâya girmek
оказа́ться в затрудни́тельном положе́нии -
9 başını belâya sokmak
навле́чь беду́, вве́ргнуть в беду́ -
10 başını belâya sokmak
get into mess, get into hot water -
11 başını belâya sokmamak
keep one's nose clean -
12 başı belaya girmek
to get into trouble -
13 başını belaya sokmak
to get into trouble -
14 baş
бас (м)* * *1.1) голова́ тж. перен.başım ağrıyor — у меня́ боли́т голова́
2) головна́я / нача́льная часть (чего-л.)yazının başı — нача́ло статьи́
3) глава́, руководи́тельekip başı — руководи́тель брига́ды
4) верши́на, маку́шка5) голо́вка (чего-л.)çıban başı — голо́вка чи́рья
6) нача́ло (чего-л.)ay başında — в нача́ле ме́сяца
hafta başı — нача́ло неде́ли
7) голо́вка ( при перечислении как счётное слово)beş baş soğan — пять голо́вок лу́ка
otuz baş koyun — три́дцать голо́в ове́ц
8) мор. нос, носова́я часть ( корабля)9) пла́та посре́днику ( при обмене денег)2.1) гла́вный, ста́ршийbaş aktör — веду́щий актёр
2) гла́вный, основно́й3. = başına, başındaparlamentonun baş vazifesi — гла́вная зада́ча парла́мента
у, к, за, о́коло, вокру́гbaşınà üşüşmek — собра́ться, столпи́ться о́коло...; собра́ться, столпи́ться вокру́г кого-чего
iş başına — за де́ло
masa baş ına — за стол, к столу́
ocak başında — у очага́
başta — а) в нача́ле, снача́ла; б) во главе́
baştan — снача́ла, сно́ва
baştan başa — с нача́ла до конца́, целико́м
••- baş ağrısı
- başını ağrıtmak
- başını alamamak
- başını alıp gitmek
- başından aşağı kaynar sular dökülmek
- baştan aşağı
- baştan ayağa
- başından aşkın
- başından atmak
- baş bağlamak
- baş başa
- başını bağlamak
- başında beklemek
- başı belâya girmek
- başını belâya sokmak
- başına bir hâl geldi
- başında bulunmak
- başta bulunmak
- başından büyük işlere girişmek
- baştan çıkarmak
- başına çıkarmak
- başa çıkmak
- başına çıkmak
- başına çorap örmek
- başını derde sokmak
- başı dertte
- başına devlet kuşu konmak
- başının dikine gitmek
- başını dinlemek
- başı dönmek
- başında durmak
- başının etini yemek
- başa geçmek
- başına geçmek
- başta gitmek
- başı göğe ermek
- baş göstermek
- başını istemek
- başına iş açmak
- baş kaldırmak
- baş kaldırmamak
- başını kaldıramamak
- başını kaşımağa vakti olmamak
- başını koltuğunun altına almak
- baş komak
- baş koymak
- başından korkmak
- başını kurtarmak
- başınız sağ olsun!
- başına sarmak
- baştan savmak
- başını taştan taşa vurmak
- baş tutmak
- başı tutmak
- baş üstüne!
- başını vermek
- başına vurmak
- başını yemek
- başı yukarıda
- başı yumuşak
- en başta -
15 belâ
а1) несча́стье, беда́; затрудни́тельное положе́ниеbelâ açmak — причиня́ть неприя́тности
belâya çatmak — попа́сть в беду́
belâ çıkarmak — начина́ть ссо́ру; быть причи́ной бед
belâya düşmek — попа́сть в беду́
belâdan kurtulmak — избежа́ть беды́
bin belâdan artakalmak — мно́го пережи́ть (перестрада́ть)
2) наказа́ние, злоbelâsını bulmak — получи́ть по заслу́гам
- ın belâsını çekmek — понести́ наказа́ние
-
16 baş
baş s\baş döndürücü Schwindel erregend\baş göstermek sich zeigen; ( ortaya çıkmak) auftretenbirini \baş göz etmek ( fam) jdn unter die Haube bringen\baş kaldırmak sich auflehnen (-e gegen), revoltieren (-e gegen); ( isyan etmek) rebellieren (-e gegen)\başım dönüyor mir ist schwindeligbirinin \başına bir hâl gelmek jdm stößt etw zubir şeyden \başını alamamak sich vor etw nicht retten könnenbirinin \başını bağlamak ( fam) jdn unter die Haube bringen\başını taştan taşa çarpmak ( fig) (etw) bitter bereuenbir devletin \başı der Oberhaupt eines Staates\başından beri/itibaren von Anfang an\başından sonuna kadar von Anfang bis Ende\baştan von Anfang an\baştan \başa von Anfang bis Endegelecek haftanın \başında Anfang nächster Wochemayıs \başında Anfang Maiyılın \başında am Anfang des Jahresgeminin \başı bocaya/orsaya kaçıyor der Bug des Schiffes dreht nach Lee/Luv6) (\başbakan) Präsident(in) m(f); (\başhekim) Chef m; (\başmakale) Leit-; (\başmüfettiş) Ober-; (\başsavcı) Ober-, General-; (\başrol) Haupt-7) ( unpers)bir şeye \baş almak für etw Zeit findenbir kimseyle/şeyle \baş edebilmek ( fam) mit jdm/etw fertig werdenbir kimseyle/şeyle \başa çıkmak mit jdm/etw fertig werden\başı belaya girmek ( fam) in Teufels Küche kommen\başı dara düşmek in Not geraten\başımla beraber! ( seve seve) gern(e) !; ( memnuniyetle) mit Vergnügen!\başın sağ olsun! mein aufrichtiges Beileid!birinin \başına bir şey gelmek jdm etw passierenbirinin \başını belaya sokmak ( fam) jdn in Teufels Küche bringendün \başıma bir şey geldi gestern ist mir etw passiert -
17 bela
bela [belã:] s1) Unheil nt2) ( hak edilen ceza) gerechte Strafe\belasını bulmak seine gerechte Strafe bekommen\bela aramak Ärger suchen, Streit suchen\bela çıkarmak Streit anfangenbirine \bela kesilmek jdm Ärger machenbiriyle başı \belada olmak mit jdm Ärger habengüç \bela mit Mühe und Not, mit Ach und Krach\belalar mübareği! eine schöne Bescherung!5) birine \bela okumak jdn verfluchenbu Allah'ın \belası herif dieser verdammte Kerlbaşı \belaya girmek in Teufels Küche kommenbirinin/kendi başına \bela açmak jdm/sich eine schöne Suppe einbrockenbirinin başını \belaya sokmak jdn in Teufels Küche bringendilinin \belasını bulmak sich die Zunge verbrennen -
18 baş
"1. head. 2. leader, chief, head. 3. beginning. 4. basis. 5. top, summit, crest. 6. end, either of two ends. 7. naut. bow. 8. clove (of garlic); cyme; (plant) bulb. 9. head (of a pin). 10. wrestling first class. 11. agio, exchange premium. 12. head: elli baş sığır fifty steers, fifty head of cattle. 13. main, head, chief, top. 14. in many idioms self, oneself. 15. side, near vicinity, presence: sofra başında at the table. ocak başında near the hearth. -ına for each, per, each: saat başına elli bin lira fifty thousand liras an hour. -ında 1. at, near, around: masa başında at the desk, around the table. 2. on his hands: Başında üç çocuk var. He has three children on his hands. He has to support three children. 3. at every: saat başında at the start of every hour. -ından 1. from its beginning: başından sonuna kadar from beginning to end. 2. away from: Başımdan git! Go away!/Get out!/Leave me alone! -ta first of all, most of all. -ı açık bareheaded. -ı açılmak to go bald. -ını açmak 1. to uncover one´s head (as a gesture initiating prayer or imprecation). 2. /ın/ to open up (a subject of talk), give an inkling (of). - ağrısı 1. headache. 2. trouble, nuisance. - ağrısı olmak /a/ to be a nuisance (to), cause worry (to). -ını ağrıtmak /ın/ to give a headache (to); to annoy (someone) by talking a lot. -ını alamamak /dan/ 1. to be too busy (with). 2. not to be able to escape (from some trouble). - alıp baş vermek to wage a bitter fight. -ını alıp gitmek to go away, leave. -ının altında under one´s pillow. -ının altından çıkmak /ın/ (for a plot) to be hatched out in (someone´s) head; to be caused (by). -ı araya gitmek to be caught between disagreeing people. - aşağı upside down, head down. -tan aşağı from top to bottom, from head to foot, from end to end, throughout. - aşağı gitmek to get worse. -ından aşağı kaynar sular dökülmek to have a terrible shock, meet with sudden excitement. (işi) -ından aşkın overburdened (by work). -ında ateş yanmak to be upset, be troubled, be distressed. -ından atmak /ı/ to get rid (of). -tan ayağa kadar colloq. from head to foot, altogether. - ayak, ayak baş oldu. colloq. The high and the low have changed places. -ı bacadan aşmadı ya. colloq. She is still young enough to find a husband. - bağı 1. head band, fillet. 2. naut. bow fast, head fast. - bağlamak 1. to cover or tie up one´s head (with a scarf). 2. (for grain) to form heads. 3. to take up a duty. -ını bağlamak /ın/ to marry (one) to another. -ı bağlı 1. fastened by the head; attached. 2. married. - başa tête-à-tête, face to face. -tan başa from end to end, entirely. - başa kalmak /la/ to stay alone (with). - başa vermek 1. to put our/your/their heads together, consult with each other. 2. to work together, help each other, collaborate. -ında beklemek/durmak /ın/ to stand watch over, watch carefully. - belası nuisance, troublesome person or thing. -ına bela getirmek/sarmak /ın/ to saddle (someone, oneself) with a big problem. -ı belaya girmek to get into trouble. -ı belada olmak to be in trouble. -ını belaya sokmak/uğratmak /ın/ to get (someone, oneself) into trouble. -ımla beraber with great pleasure, gladly. - bezi head scarf. - bilmez unbroken (horse). -ına bir hal gelmek to suffer a serious misfortune. -ını bir yere bağlamak /ın/ to find (a person) a good job and save him from idleness. -ına bitmek /ın/ suddenly to appear, suddenly to show up (said of a pestiferous person). -ını boş bırakmak /ın/ 1. to leave alone, leave untended. 2. to leave without supervision. - boy best quality. - bulmak to pay, leave a profit. -ta/-ında bulunmak /ın/ to be in charge. -ına buyruk independent. -ı bütün married (person). -ından büyük işlere girişmek/karışmak to undertake things that are beyond one´s powers, bite off more than one can chew. -ına çal! colloq. /ı/ Here it is. May it do you no good. -ının çaresine bakmak to take care of one´s own affairs oneself, not to leave things to others. -ı çatla -
19 belâ
1) беда́, несча́стье, бе́дствие2) наказа́ние, неприя́тностиbelâ aramak, belâsını aramak — лезть на рожо́н
belâ çıkarmak — вызыва́ть ссо́ру / дра́ку
belâya girmek / çatmak / uğramak — попа́сть в беду́
belâlar mübareği — шутл. пусть пронесёт (о беде, неприятностях)
belâyı satın almak — самому́ навле́чь на себя́ беду́
-
20 düşmek
впада́ть выпада́ть па́дать свали́ться* * *1) па́дать тж. перен.damdan bir keremit düştü — с кры́ши упа́ла черепи́ца
kabine düşmedi yalnız üç bakan düştü — кабине́т не пал, то́лько три мини́стра смещены́
saçları alnına düşüyor — у неё во́лосы па́дают на лоб
şehir düştü — го́род пал
2) выпада́ть ( об атмосферных осадках)buraya yağmur düşmedi — здесь дождя́ не́ было
dağlara kar düştü — в гора́х вы́пал снег
3) па́дать; убыва́ть, уменьша́тьсяdolar günden güne düşüyor — до́ллар па́дает с ка́ждым днём
fiyatlar düşüyor — це́ны па́дают
hiddeti düşünce haksızlığını anladı — когда́ прошёл гнев, он по́нял, что был не прав
iki gün içinde ateşi düştü — в тече́ние двух дней у него́ температу́ра спа́ла
rüzgâr düştü — ве́тер стих
sıcak düştü — жара́ спа́ла
soğuk düştü — холода́ уме́ньшились
4) теря́ть здоро́вье / си́лу и т. п.beş kilo düştü — он похуде́л на пять килогра́ммов
adamcağız hastalıktan çok düştü — бедня́га по́сле боле́зни о́чень си́льно сдал
etten / vücuttan düşmek — похуде́ть; спасть с те́ла разг.
5) -e па́дать, выпада́ть, приходи́ться на кого-чтоaramak ve bulmak ona düşer — иска́ть и находи́ть выпада́ет ему́
bana artık çıkıp gitmek düşmüştü — мне остава́лось то́лько уйти́
bu da bana düştü — а э́то вы́пало на меня́
mirastan ona bu ev düştü — э́тот дом ему́ доста́лся по насле́дству
6) -e подходи́ть, соотве́тствовать (по размеру, окраске и т. п.)bu resim buraya fena düşmedi — э́та карти́на непло́хо подошла́ сюда́
7) -e совпада́ть; оказа́тьсяayni masaya düşmeğe çalışırdık — мы стара́лись попа́сть за оди́н стол
bayram pazara düşüyor — пра́здник прихо́дится на воскресе́нье
8) -e устреми́ться, ри́нутьсяhalk sokaklara düştü — наро́д вы́сыпал на у́лицу
9) -e предава́ться, отдава́ться чемуbugünlerde oyuna çok düştü — он в после́днее вре́мя сли́шком увлёкся игро́й
10) -e впада́ть (в сомнение и т. п.); попада́ть (в затруднительное положение и т. п.)belâya düşmek — попа́сть в беду́
gülünç bir duruma düşmek — попа́сть в смешно́е положе́ние
sefalete düşmek — обнища́ть
şüpheye düşmek — засомнева́ться
tehlikeye düşmek — оказа́ться в опа́сности
11) -e попа́сть; неожи́данно очути́ться / оказа́ться (где-л.)hapishaneye düşmek — угоди́ть за решётку
hastahaneye düşmek — попа́сть в больни́цу
yatağa düşmek — слечь в посте́ль
12) -e сле́довать, идти́ за кемpeşine düşmek — идти́ / сле́довать за ним
herkes onun arkasına düştü — все пошли́ за ним
13) -i вычита́ть, изыма́тьsigara borcunu düştü — он не засчита́л в упла́ту долг за сигаре́ты
dokuzdan yedi düş ne kalır? — из девяти́ вы́честь семь, ско́лько оста́нется?
14) случа́йно попа́сться / оказа́тьсяbu kelepir her zaman düşmez — така́я дешёвка не всегда́ попада́ется
işim düşerse, yolum düşerse gelirim — е́сли у меня́ бу́дут дела́, е́сли ока́жется э́то по пути́, я зае́ду
15) преждевре́менно роди́ться ( мёртвым)16) выступает в роли вспомогательного глагола быть, статьfakir düşmek — стать бе́дным
hasta düşmek — заболе́ть
yorgun düşmek — утомля́ться, устава́ть
zayıf düşmek — стать худы́м, похуде́ть; ослабе́ть
••düşmez kalkmaz bir Allah — погов. то́лько одному́ Алла́ху не дано́ испы́тывать пережива́ния
- 1
- 2
См. также в других словарях:
Belaya — 1 Original name in latin Belaya Name in other language Belaja, Belaya, Beloye, Белая State code RU Continent/City Europe/Moscow longitude 51.05444 latitude 35.71611 altitude 152 Population 2810 Date 2012 01 17 2 Original name in latin Belaya Name … Cities with a population over 1000 database
Belaya — Sp Bèlaja Ap Белая/Belaya L u. RF Kirovo sr., Krasnodaro kr.; Baškirijoje … Pasaulio vietovardžiai. Internetinė duomenų bazė
Belaya River — may refer to the following rivers in Russia: *Belaya River (Imandra), a tributary of the Lake Imandra in the Murmansk Oblast *Belaya River (Kama), a tributary of the Kama River in the Republic of Bashkortostan *Belaya River (Kuban), a tributary… … Wikipedia
BELAYA TSERKOV — (Heb. שָׂדֶה לָבָן; White Field ), ancient town in Kiev district, Ukraine, center of a fertile agricultural region. A community was formed there toward the end of the 16th century; 100 houses in Jewish ownership out of a total of 800 are recorded … Encyclopedia of Judaism
Belaya Zemlya — ( ru. Белая Земля, lit. White Land ) is a group of three cold, glacierized islands. It is a geographical subgroup of Franz Josef Land, Russian Federation.Belaya Zemlya is separated from the main Franz Josef group by a 45 km broad strait known as… … Wikipedia
Belaya Vezha — ( White Tower in Russian and Belarusian) may refer to:*Belaya Vezha, Russia– the Khazar fortress of Sarkel ( White Tower ) on the Don River, Russia *Belaya Vezha, Belarus – the Tower of Kamyanyets (Kamianiec) in Brest Voblast, erroneously called… … Wikipedia
Belaya Kholunitsa — ( ru. Белая Холуница) is a town in Kirov Oblast, Russia, located on the Belaya Kholunitsa River (Vyatka s tributary), 82 km northeast of Kirov. Population: 11,975 (2002 Census); 13,367 (1989 Census).It was founded in 1764 due to the construction… … Wikipedia
Belaya Kholunitsa River — Belaya Kholunitsa ( ru. Белая Холуница) is a river in Kirov Oblast in Russia, a left tributary of the Vyatka River. It is 160 km in length. The area of its basin is 2,800 km².The Belaya Kholunitsa has its sources in the Upper Kama Heights, and… … Wikipedia
Belaya River (Kuban) — Belaya ( ru. Белая) is a river in the Republic of Adygea and Krasnodar Krai of Russia. It is a tributary of the Kuban River, which it joins in the Krasnodar Reservoir). The river is 273 km long, with a drainage basin of 5,990 km². It has its… … Wikipedia
Belaya Kalitva — ( ru. Белая Калитва) is a town in Rostov Oblast, Russia. It is located at around coord|48|10|30|N|40|47|22|E|display=inline,title. Population: 47,347 (2002 Census). External links * [http://www.panoramio.com/map/#lt=48.172783 ln=40.789061 z=3 k=2 … Wikipedia
Belaya Rus — (Belarusian for White Ruthenia ; ru. РОО Белая Русь ) is a Belarusian public association founded on 17 November 2007 to support President of Belarus Alexander Lukashenko in the 2008 parliamentary election, based on Vladimir Putin s United Russia… … Wikipedia