-
1 whoop bagirma, bagiris
bagirmak, bagrismak -
2 외침
bağırma -
3 exclamation
bağırma -
4 vociferation
bağırma -
5 krzyk
bağırma; feryat; haykırış -
6 okrzyk
bağırma; haykırış -
7 výkřik
bağırma; feryat; haykırış -
8 shout
n. bağırma, bağırış, ses————————v. bağırmak, haykırmak, seslenmek, bağırarak söylemek* * *1. bağır (v.) 2. bağırış (n.)* * *1. noun1) (a loud cry or call: He heard a shout.) bağırma, haykırma2) (a loud burst (of laughter, cheering etc): A shout went up from the crowd when he scored a goal.) bağırma, yaygara2. verb(to say very loudly: He shouted the message across the river; I'm not deaf - there's no need to shout; Calm down and stop shouting at each other.) bağırmak, haykırmak -
9 زعقة
زَعْقَة1. naraAnlamı: haykırma, bağırma2. nidaAnlamı: çağırma, bağırma, seslenme3. avazAnlamı: yüksek ses, nara4. bağırtıAnlamı: bağırma sesi5. feryatAnlamı: haykırış, çığlık6. haykırışAnlamı: haykırmak işi veya sesi7. çığlıkAnlamı: acı acı feryat, figan -
10 شهقة
شَهْقَة1. naraAnlamı: haykırma, bağırma2. avazAnlamı: yüksek ses, nara3. nidaAnlamı: çağırma, bağırma, seslenme4. bağırtıAnlamı: bağırma sesi -
11 صرخة
صَرْخَة1. naraAnlamı: haykırma, bağırma2. vaveylâAnlamı: çığlık3. avazAnlamı: yüksek ses, nara4. nidaAnlamı: çağırma, bağırma, seslenme5. bağırtıAnlamı: bağırma sesi6. haykırışAnlamı: haykırmak işi veya sesi7. feryatAnlamı: haykırış, çığlık8. çığlıkAnlamı: acı acı feryat, figan -
12 صيحة
صَيْحَة1. vaveylâAnlamı: çığlık2. naraAnlamı: haykırma, bağırma3. avazAnlamı: yüksek ses, nara4. nidaAnlamı: çağırma, bağırma, seslenme5. bağırtıAnlamı: bağırma sesi6. haykırışAnlamı: haykırmak işi veya sesi7. feryatAnlamı: haykırış, çığlık8. çığlıkAnlamı: acı acı feryat, figan -
13 exclamation
n. bağırma, haykırış, ünlem, nida* * *bağırma* * *[eksklə'meiʃən]noun (an expression of surprise or other sudden feeling: He gave an exclamation of anger.) haykırma -
14 whoop
n. bağırtı, bağırma, haykırma, çığlık, boğmaca öksürüğü sesi————————v. bağırmak, haykırmak, çığlık atmak, boğmacalı gibi öksürmek* * *1. sevinçten bağır (v.) 2. sevinçten bağırma (n.)* * *[wu:p, ]( American also[) hu:p] 1. noun1) (a loud cry of delight, triumph etc: a whoop of joy.) sevinç çığlığı2) (the noisy sound made when breathing in after prolonged coughing.) boğmaca öksürüğü2. verb(to give a loud cry of delight, triumph etc.) sevinçle bağırmak, haykırmak -
15 yell
-
16 آهة
آهَة1. vaveylâAnlamı: çığlık2. naraAnlamı: haykırma, bağırma3. avazAnlamı: yüksek ses, nara4. nidaAnlamı: çağırma, bağırma, seslenme5. çığlıkAnlamı: acı acı feryat, figan -
17 صياح
Iصِيَاح1. vaveylâAnlamı: çığlık2. avazAnlamı: yüksek ses, nara3. hayhuy4. bağırtıAnlamı: bağırma sesi5. feryatAnlamı: haykırış, çığlık6. haykırışAnlamı: haykırmak işi veya sesi7. figanAnlamı: acı ile bağırma8. zırıltıAnlamı: zırıldama ışı veya sesiIIصَيَّاحyaygaracıAnlamı: gerekli gereksiz çok bağıran -
18 نعير
نَعِير1. avazAnlamı: yüksek ses, nara2. nidaAnlamı: çağırma, bağırma, seslenme3. bağırtıAnlamı: bağırma sesi4. zırıltıAnlamı: zırıldama ışı veya sesi -
19 هتاف
هُتَاف1. avazAnlamı: yüksek ses, nara2. nidaAnlamı: çağırma, bağırma, seslenme3. bağırtıAnlamı: bağırma sesi -
20 весь
tüm,bütün,hep,tamam; baştan başa,boydan boya,tümüyle; her şey;herkes* * *мест.1) (вся, все, всё) tüm, bütün, hep, top, tamamпо всему́ го́роду — kentin her yanında / dört bir yanında
мы обошли́ весь го́род — şehri baştan aşağı dolaştık
прочеса́ть весь лес — ormanı karış karış / boydan boya taramak
фотогра́фия / портре́т во весь рост — boy resmi
всей семьей — ailece, evcek
у нас вся семья́ така́я, у нас в семье́ все таки́е — biz ailece öyleyizdir
истра́тить все (свои́) де́ньги — parasının tümünü / hepsini harcamak
не кричи́, все прохо́жие на тебя́ смо́трят — bağırma, gelip geçen herkesi kendine baktırıyorsun
треть всех по́данных голосо́в — toplam oy'un üçte biri
за всё ле́то мы так и не встре́тились — koca bir yaz bir kez olsun görüşemedik
он всю (свою) жизнь рабо́тал — ömrü / hayatı boyunca çalıştı
вся его́ жизнь прошла́ в борьбе́ — hayatı hep savaşımla geçti
э́тот проце́сс продолжа́ется всю жизнь — bu süreç tüm yaşam boyu sürer
со всей эне́ргией — olanca enerjisiyle
все де́сять книг — on kitabın onu da
со всех сторо́н — dört bir yandan
2) ( целиком) baştan başa, boydan boya; tümüyleон весь в пыли́ — üstü başı toz içinde
он весь дрожи́т — her tarafı titriyor
он весь ушёл в рабо́ту — kendini tamamen işe verdi
3) ( всё) → сущ., с herşeyвсё и́ли ничего́! — ya hep ya hiç!
ты для меня́ всё — sen benim herşeyimsin
всё э́то ложь! — hep yalan!
всё, что у него́ есть (о состоянии, имуществе) — elinde avucunda nesi varsa, nesi var nesi yok, varı yoğu
всё, что он мо́жет сде́лать, э́то... — yapabileceği,...maktan öteye geçemez
у меня́ всё; э́то всё, что я хоте́л сказа́ть — diyeceğim bu kadar
4) ( все) → сущ., мн. herkes; (el)âlemвсе как оди́н — tek adammışçasına
э́то все зна́ют — bunu herkes biliyor
все на тебя́ смо́трят — elâlem sana bakıyor
(вы) все в сбо́ре? - Все. — hep tamam mısınız? Tamamız.
а нельзя́ нам всем вме́сте пое́хать? — hep gitsek olmaz mı?
сло́вно все слепы́е — sanki âlemin gözü yok
5) (при сравн. ст.)лу́чше всего́ приходи́ за́втра — en iyisi yarın gel
бо́льше всего́ он любит ле́то — en çok yazı sever
ху́же всего́ то, что... — işin en fena tarafı şudur ki...
••он весь в отца́ — babasının burnundan düşmüş
всё равно́ (так или иначе) — nasıl olsa
всё равно́ узна́ю — nasıl olsa öğrenirim
его́ всё равно́ вы́гнали бы — nasıl olsa kovulacaktı
всё равно́ (тем не менее) — gene (de)
всё равно́ не найдёт — gene de bulamaz
всё равно́! — hepsi bir!
мне всё равно́ — bana göre hava hoş
рабо́тать так - всё равно́, что ничего́ не де́лать — böyle çalışmak hiç bir şey yapmamakla birdir
См. также в других словарях:
bağırma — is. Bağırmak işi … Çağatay Osmanlı Sözlük
bağırma — «Bağırmaq»dan f. is … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
bañ — bağırma III, 355 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
AVLE — Bağırma, feryat … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
HATAT — Bağırma, çağırma, feryâd etme … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
HEDHEDE — Bağırma, ötme. * Devenin bağırması, kuşun ötmesi … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
RENİN — Bağırma, haykırma. * İnleme, inilti … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
bağırabilmek — nsz, e Bağırma imkanı veya olasılığı bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bağırtı — is. Bağırma sesi … Çağatay Osmanlı Sözlük
bağrılmak — e Bağırma işi yapılmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bağrış — is. Bağırma işi veya biçimi Birleşik Sözler bağrış çağrış … Çağatay Osmanlı Sözlük