-
21 убранство
elbise,kıyafet* * *с( одежда) elbise, kıyafet••весь го́род был в пра́здничном убра́нстве — bayram dolayısıyla şehir baştan başa donatılmıştı
-
22 in depth
tam olarak, baştan başa* * *(deeply and thoroughly: I have studied the subject in depth.) enine boyuna, bütün ayrıntılarıyla -
23 abklappern
-
24 Bank
auf die lange Bank schieben (işi) sallamak; sürüncemede bırakmak;fam durch die Bank tamamen, istisnasız, baştan başaBank2 f <-; -en> ÖKON banka;Geld auf der Bank haben bankada parası olmak -
25 durch
1. präp (A) sayesinde; ortasından, içinden; (quer durch) karşıdan karşıya; (mittels) ile, sayesinde;durch Zufall tesadüfen, raslantıya;MATH 4 (geteilt) durch 2 4 bölü 22. adv es ist 5 Uhr durch saat beşi geçiyor;das ganze Jahr durch bütün yıl (boyunca);durch und durch baştan başa, tamamen, hepten -
26 durchlesen
durchlesen v/t <unreg, -ge-, h> baştan başa okumak -
27 durchweg
durchweg adv baştan başa/sona, tamamen -
28 Linie
Linie ['liːnĭə] f <-; -n> çizgi; hat;auf seine Linie achten kilosuna dikkat etmek;mit der Linie 2 fahren 2 numaraya binmek;auf der ganzen Linie baştan başa, boydan boya;in erster Linie her şeyden önce, ilk başta -
29 Linie
Linie <-n> ['li:niə] f1) çizgi; (Grenz\Linie) çizgi;\Linien ziehen çizgi çekmek;Briefpapier mit \Linien çizgili mektup kâğıdı2) (Gürtel\Linie) hiza3) ( Reihe) dizi, sıra, saf;eine \Linie bilden sıraya girmek, saf bağlamak, dizilmekin vorderster \Linie stehen/kämpfen en önde durmak/savaşmak, hücum hattında durmak/savaşmak5) (Flug\Linie) yol, hat; (Bus\Linie) hat; (Verkehrsmittel einer bestimmten \Linie) numara;die \Linie 8 fährt zum Bahnhof 8 numara istasyona gider6) in erster \Linie ilk önce, her şeyden önce;auf der ganzen \Linie baştan başa; ( völlig) tamamen7) hat;auf die schlanke \Linie achten vücüt hatlarını korumak, kilosuna dikkat etmek8) ( Verwandtschaft) soy;absteigende \Linie altsoy, füru;aufsteigende \Linie üstsoy, usul -
30 below par
basa bastan asagi, paritenin altinda -
31 конец
son* * *мконе́ц ни́тки — ipliğin ucu
противополо́жный коне́ц коридо́ра — koridorun öte başı
мы шли в са́мом конце́ — biz en arkada yürüyorduk
коне́ц ме́сяца — ayın sonu
коне́ц ле́та — yazın sonu
в конце́ ле́та — yaz biterken
2) (смерть, кончина) sonему́ прихо́дит коне́ц — sonu yaklaşıyor / geliyor
3) разг. yol, mesafeпое́здка в оди́н коне́ц — tek istikamet yolculuğu
пое́здка в о́ба конца́ — gidiş dönüş yolculuğu
••до конца́ — sonuna kadar
говори́ть без конца́ — durmadan konuşmak
из конца́ в коне́ц — bir uçtan bir uca, bir baştan bir başa
в конце́ концо́в — en son, en sonunda
аплодисме́нтам не́ было конца́ — alkış bitmek bilmiyordu
со всех концо́в све́та — dünyanın dört bir bucağından / yanından
на друго́м конце́ све́та — dünyanın öbür ucunda
каза́лось, доро́ге не бу́дет конца́ — yol git git bitmiyordu; yol bitip tükenmek bilmiyordu
э́тому ле́су нет конца́-кра́ю — bu orman uçsuz bucaksız
дава́й запла́тим и де́лу коне́ц! — parayı verelim gitsin!
э́то положе́ние оши́бочно от нача́ла до конца́ — bu tez baştan aşağı yanlıştır
положи́ть коне́ц чему-л. — (bir) son vermek; paydos demek
-
32 Kopf
1) ( Körperteil, Nagel\Kopf, Nadel\Kopf) kafa, baş;zehn Euro pro \Kopf adam başına on euro;\Kopf an \Kopf kafa kafaya, başa baş;aus dem \Kopf kafadan;\Kopf hoch! üzme tatlı canını!;etw auf den \Kopf stellen bir şeyi altüst etmek;sie stellten das ganze Haus auf den \Kopf bütün evi altüst ettiler;\Kopf und Kragen riskieren kellesini koltuğuna almak, başını ortaya koymak;das will mir nicht in den \Kopf bunu aklım almıyor;das kann ich im \Kopf rechnen bunu kafamdan hesaplayabilirim;mit rotem \Kopf dastehen kıpkırmızı kesilmek;von \Kopf bis Fuß baştan aşağı;sie ist ein kluger \Kopf o akıllı birisidir;sie hat ihren eigenen \Kopf o kendi bildiğini okur;er ist nicht auf den \Kopf gefallen kafası boş değil;den \Kopf in den Sand stecken deve kuşu gibi başını kuma sokmak [o gömmek];mit dem \Kopf durch die Wand wollen kafasının dikine gitmek;es kann nicht immer nur nach deinem \Kopf gehen her şey senin istediğin gibi olamaz;einen kühlen \Kopf bewahren serin kanlı olmak;nicht ganz richtig im \Kopf sein ( fam) kafadan kontak olmak, aklından zoru olmak;das geht mir durch den \Kopf bu, aklımdan geçiyor;mir brummt der \Kopf ( fam) başım çok ağrıyor;mir raucht der \Kopf ( fam) kafam dumanlandı;der Erfolg ist ihm zu \Kopf(e) gestiegen başarı onun başına vurdu;ich war wie vor den \Kopf gestoßen beynimden vurulmuşa döndüm;jdm den \Kopf verdrehen ( fam) birinin beynine girmek, birini baştan çıkarmak;das kann dich den \Kopf kosten (a. fig) bu, senin başını yakabilir;er hat sein ganzes Geld auf den \Kopf gehauen ( fam) bütün parasını har vurup harman savurdu;was man nicht im \Kopf hat, das hat man in den Beinen ( fig) o ( fam) akılsız başın cezasını ayak çeker, akılsız iti [o köpeği] yol kocatır2) (Brief\Kopf) başlık; ( bei Münze) tu(ğ) ra;\Kopf oder Zahl? tura mı yazı mı? -
33 serâpâ
farsça سراپا baştan ayağa, bir baştan bir başa, tüm. -
34 voll
voll [f-]voller ile dolu; Schmutz, Flecken usw a ile kaplı;eine volle Stunde tam bir saat;mit voller Lautstärke sesi sonuna kadar açılmış;volles Vertrauen tam güven2. adv (völlig) bütünüyle, tamamen; zahlen usw tam (ücret ödemek vs); fam (direkt, genau) tam, (dos)doğru;voll arbeiten tam gün çalışmak;voll besetzt oturacak yeri kalmamış;voll gepackt, voll gepfropft, voll gestopft adj fam tıka basa dolu;(nicht) für voll nehmen tam ciddiye al(ma)mak;voll füllen tamamen doldurmak;voll machen fam Kind altına yapmak;die Hosen voll machen donuna yapmak;voll packen ( mit -le) tamamen doldurmak;sich voll saugen ( mit -i) emip şişmek;voll schreiben doldurmak (yazarak);voll stopfen tıka basa doldurmak;voll tanken (depoyu) tam/ful doldurmak;bitte voll tanken! (depoyu) ful yapar mısınız?;voll und ganz baştan aşağı, büsbütün -
35 serâser
farsça سراسر bir baştan bir başa. -
36 serbeser
farsça سربسر bir baştan bir başa.
- 1
- 2
См. также в других словарях:
baştan başa — zf. 1) Tamamen, bütünüyle, hepsi bir arada Yaptıkları baştan başa sersemlik ve aptallıktır. R. H. Karay 2) Başından sonuna kadar, bir uçtan bir uca Kasabayı baştan başa dolaşan davulcu yorulmuştu. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
baştan — zf. Başından alarak, bir kez daha, yeniden Konuyu baştan anlatayım. Birleşik Sözler baştan aşağı baştan başa baştankara baştan savma baştan sona yeni baştan … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir baştan (veya uçtan) bir başa (veya uca) — bir yerin bir sınırından öbür sınırına kadar … Çağatay Osmanlı Sözlük
taş taş üstünde bırakmamak — baştan başa yıkıp yerle bir etmek Kaçsan da kaç para eder? Sana, köyde taş taş üstünde bırakmayacak diyorum. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
Yaşar Kemal — (born Kemal Sadık Gökçeli 1923) is one of Turkey s leading writers. [cite news| url=http://www.turkishdailynews.com.tr/archives.php?id=2229| title=French pay tribute to Yasar Kemal | work=Turkish Daily News |accessdate=2008 04 04|date=1997 03… … Wikipedia
Yaşar Kemal — (pseudónimo de Kemal Sadik Gokceli) nacido en 1923 en Hemite, una aldea en la provincia de Adana, sur de Turquía es una renombrada figura de la literatura contemporánea de su país. Procedente de una familia de origen kurdo, a la edad de cinco… … Wikipedia Español
cesim — sf., esk., Ar. cesīm Büyük, iri, kocaman Arzı baştan başa cesim ormanlar kaplamış. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
çan kulesi — is. İçinde çan bulunan uzun, yüksek kule Baştan başa yenileşen o şehirlerin her tarafında çan kuleleri yükselir. Y. K. Beyatlı … Çağatay Osmanlı Sözlük
derya — is., esk., Far. deryā 1) Deniz 2) mec. Bilgili kimse 3) mec. Bir şeyin bol olduğu yer Kasaba baştan başa bir çamur deryası hâlini alır. S. F. Abasıyanık Birleşik Sözler deryadil kaptanıderya lebiderya çamur deryası Atasözü, Deyim ve Birleşik… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dirlik — is., ği 1) Yaşayış, hayat, sağlık, varlık, geçim 2) Huzur, erinç Madem birsin, birlik olsun / Dilde, dinde, milliyette / Murat et de dirlik olsun / Baştan başa cemiyette. O. S. Orhon 3) tar. Osmanlı İmparatorluğu nda bir hizmete karşılık olmak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gösteriş — is. 1) Gösterme işi veya biçimi 2) Başkalarını aldatmak, şaşırtmak, korkutmak veya kendini beğendirmek için birinin yaptığı yapay davranış, çalım, kurum Eski hayat baştan başa bir nümayiş ve gösteriş hayatı idi. A. Haşim 3) Göze çarpıcı nitelik,… … Çağatay Osmanlı Sözlük