-
21 رباط
alâka; bağlantı; bant; bandaj; hevenk; ilişki; irtibat; kompres; külte; link; münasebet -
22 صلة
alâka; bağlantı; bahşiş; hibe; ilişki; irtibat; link; münasebet; nispet; takıntı; yardım -
23 علاقة
alâka; askı; bağlantı; ilişki; irtibat; link; münasebet; nispet; portmanto; takıntı -
24 قرينة
alâka; avrat; bağlantı; hatun; ilişki; irtibat; karı; link; münasebet; zevce -
25 لحمة
akrabalık; bağlantı; hısımlık; ilişki; link; münasebet -
26 اتصال
اِتِّصال1. bağıntı2. kaynaşmaAnlamı: kaynaşmak işi3. eşlikAnlamı: eş olma durumu4. ulaşımAnlamı: münakale, muvasala, temas5. temasAnlamı: gidip gelme, bağlantı -
27 اقتران
اِقْتِران1. bağlantı2. evlilikAnlamı: evli olma durumu3. izdivaçAnlamı: evlenme4. evlenmeAnlamı: evlenmek işı, izdivaç -
28 تعلق
Iتَعَلَّقَ1. takılmakAnlamı: takmak işini yapmak2. sarkmakAnlamı: aşağıya doğru uzanmakIIتَعَلُّق1. bağlantı2. asımAnlamı: asma ışini yapma3. linkAnlamı: iletişim dizgesi birliği4. münasebetAnlamı: ilişki, alâka5. asılmak -
29 دخل
Iدَخَّلَ1. girmekAnlamı: dışarıdan içeriye geçmek2. tıkmakAnlamı: iterek sokmakIIدَخَلmerakAnlamı: kaygı, tasaدَخْل1. bağlantı2. varidatAnlamı: gelir3. ilişkiAnlamı: bağ, münasebet4. gelir5. kuşkuAnlamı: işkil, şüphe6. linkAnlamı: iletişim dizgesi birliği7. münasebetAnlamı: ilişki, alâka8. iratAnlamı: gelir -
30 ساباط
-
31 شأن
شَأْن1. teoremAnlamı: kanıtlanabilen önerme2. ciddiyetAnlamı: ağır başlılık, ciddîlik3. keyfiyetAnlamı: durum4. bağlantı5. büyüklükAnlamı: büyük olma durumu, ululuk6. ilişkiAnlamı: bağ, münasebet7. hususAnlamı: bir konu, madde8. linkAnlamı: iletişim dizgesi birliği9. münasebetAnlamı: ilişki, alâka10. durumAnlamı: hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon11. değerAnlamı: bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü, kıymet -
32 طاق
I1. kemerAnlamı: tonos bağlantı2. kavisAnlamı: eğmeç, yayIIطاقَ1. sabretmekAnlamı: sabır göstermek2. katlanmakAnlamı: tahammül etmek3. gitmekAnlamı: dayanmak -
33 قنطرة
-
34 قوس
Iقَوْس1. tonoz2. kemerAnlamı: tonos bağlantı3. kavisAnlamı: eğmeç, yay4. parantez5. tak6. yayAnlamı: ok atmaya yarayan aletIIقَوَّسَ1. çarpıtmakAnlamı: gerçek anlamından saptırmak, çarpık duruma getirmek2. eğriltmekAnlamı: eğri duruma getirmek3. eğrilmekAnlamı: eğri duruma gelmek4. eğmekAnlamı: bir şeyi eğik duruma getirmek5. kamburlaşmakAnlamı: kambur duruma gelmek6. yamulmakAnlamı: yamuk duruma gelmek, eğrilmek -
35 لحمة
لُحْمَة1. bağlantı2. ilişkiAnlamı: bağ, münasebet3. hısımlıkAnlamı: hısım olma durumu, karabet4. akrabalıkAnlamı: akraba olma durumu5. linkAnlamı: iletişim dizgesi birliği6. münasebetAnlamı: ilişki, alâka -
36 مترابط
مُتَرَابِط1. birleşikAnlamı: bir araya gelmiş2. ardılAnlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef3. ardışıkAnlamı: birbiri ardından gelen, mütevali4. entegreAnlamı: bir bütünü, bir grubu oluşturan5. bağlantılıAnlamı: aralarında bağlantı bulunan6. bitişikAnlamı: birbirine dokunacak kadar yakın7. birleşmişAnlamı: bir araya gelmiş -
37 مترافق
مُتَرَافِق1. birleşikAnlamı: bir araya gelmiş2. ardışıkAnlamı: birbiri ardından gelen, mütevali3. ardılAnlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef4. bağlantılıAnlamı: aralarında bağlantı bulunan5. bitişikAnlamı: birbirine dokunacak kadar yakın -
38 متصل
مُتَّصِل1. birleşikAnlamı: bir araya gelmiş2. ardılAnlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef3. ilintiliAnlamı: bağı olan4. ardışıkAnlamı: birbiri ardından gelen, mütevali5. aralıksızAnlamı: birbirine bitişik olma, aralarında açıklık bulunmama6. datmîAnlamı: sürekli, kalıcı, temelli, gedikli7. bakiAnlamı: sürekli, kalıcı, daimî8. ilişikliAnlamı: ilişkisi olan9. aitAnlamı: ilgilendiren, ilişkin, ilişik, ilgili10. ilişkiliAnlamı: ilişkisi olan11. kesiksizAnlamı: kesilmeden süren12. bağlantılıAnlamı: aralarında bağlantı bulunan13. müdavimAnlamı: bir yere sürekli olarak giden14. arasızAnlamı: sürekli olarak, arkası kesilmeden15. biteviyeAnlamı: aynı biçimde, sürekli olarak16. devamlıAnlamı: sürekli, bitmeyen17. biteviAnlamı: aynı biçimde, sürekli olarak18. bitişikAnlamı: birbirine dokunacak kadar yakın -
39 متقارن
مُتَقَارِن1. birleşikAnlamı: bir araya gelmiş2. ardılAnlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef3. ardışıkAnlamı: birbiri ardından gelen, mütevali4. bağlantılıAnlamı: aralarında bağlantı bulunan5. bitişikAnlamı: birbirine dokunacak kadar yakın -
40 متماسك
مُتَمَاسِك1. birleşikAnlamı: bir araya gelmiş2. ardışıkAnlamı: birbiri ardından gelen, mütevali3. ardılAnlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef4. bağlantılıAnlamı: aralarında bağlantı bulunan5. bitişikAnlamı: birbirine dokunacak kadar yakın
См. также в других словарях:
bağlantı — is. 1) İki veya daha çok şeyin birbiriyle bağlı bulunması, ilişki, irtibat, bağlanak Kar yüzünden çevre ile bağlantı kesildi. 2) İki şey arasında ilişki sağlayan bağ Bütün ulaştırma bağlantıları tahrip edilmiştir. F. R. Atay 3) Yüklenme, üstlenme … Çağatay Osmanlı Sözlük
bağlantı kurmak — 1) irtibat sağlamak Ne kadar çabalarsa çabalasın, hasta, içinde çırpındığı anla bağlantı kuramıyor. A. İlhan 2) haberleşme sağlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bağlantı borusu — is. Katlardaki atık suları toplayıp kolona ileten boru … Çağatay Osmanlı Sözlük
bağlantı doku — is. Hücreleri ve çeşitli dokuları bir arada tutarak destek ve bağlama görevi yapan hücreler topluluğu … Çağatay Osmanlı Sözlük
bağlantı gücü — is., fiz. Elektrik projesinde belirtilen kurulu güç ve kullanma faktörü göz önüne alınarak hesaplanan güç miktarı … Çağatay Osmanlı Sözlük
bağlantı ünlüsü — is., dbl. Bağlayıcı ünlü … Çağatay Osmanlı Sözlük
bağlantı ünsüzü — is., dbl. Bağlayıcı ünsüz … Çağatay Osmanlı Sözlük
bağlantı yapmak — 1) ilişki kurmak 2) anlaşma, sözleşme yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ara bağlantı — is., fiz. Ayrı devrelerin birbiriyle bağlantısı … Çağatay Osmanlı Sözlük
ilişki kurmak — bağlantı sağlamak, ilgi sağlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
irtibat kurmak — bağlantı sağlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük