-
1 kanı kaynamak
воспыла́ть любо́вью к кому -
2 kanı kaynamak
v. hit it off with smb., take to, click -
3 kanı kaynamak
a) to take to sb/sth, to cotton to b) to be full of beans, to be full of life -
4 hit it off
kani kaynamak--------hit it off (with)(ile) iyi geçinmek, iyi iliskiler içinde olmak -
5 take a shine to smb
hoşlanmak, ısınmak, kanı kaynamak -
6 take a shine to smb
hoşlanmak, ısınmak, kanı kaynamak -
7 kan
kan Blut n (a fig Stamm, Geschlecht);kan ağlamak bitterlich weinen;kan alma Blutabnahme f;kan almak Blut abnehmen (-den bei);kan bağı Blutsbande f;kan bankası Blutbank f;kan basıncı Blutdruck m;kan çıbanı MED Furunkel n (a m);kan davası Blutfeindschaft f; Blutrache f;kan dolaşımı Blutkreislauf m;kan durdurucu blutstillend;kan dökme Blutvergießen n;kan dökmek Blut vergießen;kan dökücü blutdürstig;kan gelmek v/unp (es) blutet;kan gövdeyi götürüyor es wird viel Blut vergossen;kan grubu Blutgruppe f;kan gütmek Blutrache üben;-e kan istemek jemandes Tod fordern;kan kanseri MED Blutkrebs m;kan kardeşi Blutsbruder m;kan kaybı MED Blutverlust m;kan kaybından ölmek verbluten;kan kesen blutstillend;kan kırmızı blutrot, knallrot; (der, die, das) Schlimmste;-e kan kusturmak jemandem viel Leid zufügen;kan lekesi Blutfleck m;kan nakli Blutübertragung f;kan çıkar scherzh es gibt (sonst) ein Blutvergießen;kan plazması Blutplasma n;kan portakalı Blutorange f;kan sayımı Blutbild n;kan sucuğu Blutwurst f;kan tahlili Blutsenkung f;kan ter içinde schweißgebadet;-i kan tutmak fig kein Blut sehen können;kan verecek kişi, kan verici Blutspender m, -in f;-e kan vermek jemandem Blut spenden; jemandem Blut übertragen;kan zehirlenmesi Blutvergiftung f;-in kanı başına çıktı das Blut stieg ihm (vor Wut) in den Kopf;kanı kaynamak lebhaft sein; herumtollen;b-ne kanı kaynamak sich entflammen für jemanden -
8 kan
кровь (ж)* * *kan gelmek — кровото́чить
kan gitmek — а) кровото́чить ( о прямой кишке); б) быть оби́льной ( о менструации)
kan kaybetmek — теря́ть кровь
kan oturmak — образова́ться (о синяке, гематоме)
kan tükürmek — ха́ркать кро́вью
kan zehirlenmesi — зараже́ние кро́ви
••- kan akıtmakkanı kanla yumazlar, kanı suy ile yurlar — посл. кровь кро́вью не смыва́ют, кровь отмыва́ют водо́й
- kan akmak
- kan alacak damarı bilmek
- kan başına
- kan beynine beynine sıçramak
- kan başına çıkmak
- kan boğmak
- kana boyamak
- kan çanağı gibi
- kan çekmek
- kan çıkmak
- kanına dokunmak
- kanı donmak
- kan dökmek
- kanına ekmek doğramak
- kanını emmek
- kanına girmek
- kan gövdeyi götürmek
- cephelerde kan gövdeyi götürürken...
- kan gütmek
- kanı ısınmak
- kan istemek
- kanını içine akıtmak
- kanı kaynamak
- kanını kaynatmak
- kanı kurumak
- kanını kurutmak
- kan kusturmak
- kan olmak
- aralarında kan olmak
- kanıyle ödemek
- kanı pahasına
- kan revan içinde
- kan a susamak
- kan ına susamak
- kanı temizlenmek
- kan tere batmak
- kan tere içinde
- kan ter içinde kalmak
- kan tutmak
- kanını yerde koymak -
9 полюбиться
сов., разг.sevmek, hoşlanmak; kanı kaynamakмне сра́зу полюби́лся э́тот па́рень — bu çocuğa kanım kaynadı
-
10 click
interj. çıt, tık————————n. tıkırtı, çıtırtı; şaklama; başarı; kastanyola (gemi)————————v. tıkırdatmak, çıt etmek, tıkırdamak, şaklatmak; kapanıvermek; kanı kaynamak; hoşlanmak; başarmak; uyuşmak; anlamak, jetonu düşmek (Argo); mandallamak, şapırdatmak* * *1. tıkla (v.) 2. tıklama (n.) 3. tıklat (v.) 4. tıklatma (n.)* * *[klik] 1. noun(a short, sharp sound, like that of a light-switch being turned on: the click of the camera.) 'klik', 'çıt' sesi, tıkırtı. çıtırtı2. verb(to (cause to) make such a sound: The soldier clicked his heels together; The gate clicked.) 'klik', 'çıt' etmek, tıkırdamak -
11 take to
alışmak, hoşlanmak, kanı kaynamak, düşkün olmak, gitmek, çıkmak (sahne vb.), sığınmak* * *1) (to find acceptable or pleasing: I soon took to her children/idea.) sevmek, hoşlanmak2) (to begin to do (something) regularly: He took to smoking a pipe.) âdet edinmek -
12 hit it off with smb
v. kanı kaynamak, ısınmak, anlaşmak -
13 hit it off with smb
v. kanı kaynamak, ısınmak, anlaşmak -
14 Herz
Herz <-ens, -en> [hɛrts] ntim Grunde seines \Herzens esasında, aslında;von \Herzen gern canı gönülden [o yürekten];mir blutet das \Herz ( fig) yüreğim kan ağlıyor;ich tue es leichten \Herzens onu gönül ferahlığı [o rahatlığı] ile yapıyorum;schweren \Herzens istemeye istemeye;aus seinem \Herzen keine Mördergrube machen dobra dobra konuşmak;ein \Herz und eine Seele sein ( fig) can ciğer (kuzu sarması) olmak;ein gutes/goldenes \Herz haben iyi/altın kalpli olmak;etw nicht übers \Herz bringen bir şeye gönlü razı olmamak, bir şeye kıyamamak;etw auf dem \Herzen haben derdi olmak;etw auf \Herz und Nieren prüfen ( fam) bir şeyin içini dışını gözden geçirmek;jdm sein \Herz ausschütten ( fig) birine içini dökmek;jdm das \Herz brechen ( geh) birinin kalbini kırmak;jdm das \Herz zerreißen birinin yüreğini parçalamak;aus ganzem \Herzen canı gönülden;jds \Herz erweichen birinin kalbini eritmek;jds \Herz höherschlagen lassen birinin gönlünü tutuşturmak;mir ist ein Stein vom \Herzen gefallen ( fig) yüreğime su serpildi;jdn ins \Herz schließen birine içi ısınmak, birine kanı kaynamakim \Herzen Anatoliens/Europas Türkiye'nin/Avrupa'nın göbeğinde\Herz ist Trumpf kupa kozdur -
15 lieb
1) ( geliebt) sevgili;\liebe Maria/Frau X sevgili Maria/Bayan X;mein L\liebes sevgilim, cicim;das \liebe Geld canım para, paracıklar;jdn \lieb gewinnen birine kanı kaynamak;jdn \lieb haben birini sevmek\liebe Grüße candan selamlar3) ( brav) uslu;sei schön \lieb! uslu dur!;sei so \lieb und mach das Fenster auf! bana bir iyilik yapıp şu pencereyi açıver!4) ( angenehm)es wäre mir \lieb, wenn er heute nicht kommt bugün gelmezse memnun olurum;am \liebsten würde ich jetzt schwimmen gehen şimdi yüzmeye gitmeyi her şeye tercih ederdim;den \lieben langen Tag ( fam) bütün gün boyunca
См. также в других словарях:
kanı kaynamak — coşkun ve kıpırdak olmak Çocuğun kanı kaynıyor … Çağatay Osmanlı Sözlük
kan — is. 1) Atardamar ve toplardamarların içinde dolaşarak hücrelerde özümleme, yadımlama görevlerini sağlayan plazma ve yuvarlardan oluşmuş kırmızı renkli sıvı Cebinden çıkardığı mendille ellerine bulaşan kanları silerek haykırdı. Ö. Seyfettin 2) mec … Çağatay Osmanlı Sözlük