-
1 bırakmak
v. leave, let go, let, abandon, release, discontinue, quit, drop, stop, give up, go without, let smb. have it, walk out, allow, chuck, consign, demise, dismiss, dispose of, drop in, drop out, edge out, expose, fail, take one's farewell of, forego -
2 bırakmak
"to leave; to stop, to give up, to quit, to drop out, to cut sth out, to cease, to discontinue, to desist, to renounce; to stop going out (with), to ditch; to let, to allow, to permit; to let go; to let sb out; to drop; to set free, to release; to forgo, t" -
3 bırakmak
"1. /ı, da/ to leave (something, someone) (in) (a place); /ı, a/ to leave (someone, something) with (someone), leave (someone, something) in the care of (someone). 2. /ı, a/ to leave, put (something, someone) on or in (a place). 3. /ı/ to let go of, stop holding: Beni bırak! Let go of me! 4. /ı/ to leave, abandon, desert. 5. /ı/ to quit (a job). 6. to stop, desist; /ı/ to stop doing, quit doing (something): Bırak Allah aşkına! Stop it for God´s sake! 7. /ı, a/ to leave (something) until (a future date), put (something) off until (a future date). 8. /ı, a/ to entrust (a job) to (someone); to hand over, turn over, relinquish (a job, a responsibility) to (someone). 9. /ı/ to leave (someone, something) alone, let (someone, something) be, leave (someone) in peace. 10. /ı, a/ to let (one´s hair) hang down to (a specified level). 11. /ı/ to grow (a beard, a mustache). 12. /a, ı/ to let (someone) have the use of (something), let (someone) have (something), let (someone) borrow (something). 13. /ı, a/ to leave (something) to (someone), let (someone) have (something); to bequeath (something) to (someone). 14. /a, ı/ (for something) to bring (someone) (a specified amount of profit), leave (someone) with (a specified amount of profit). 15. /ı/ to give up (a habit): Sigarayı bıraktı. He´s given up smoking. 16. /ı/ to leave, cease to give one´s attention to (a matter); to forget about, disregard, write off (someone or something regarded as worthless): Bunu şimdilik bırakalım. Let´s leave this for the time being. Onu bırak! Forget about him! 17. /ı/ to set (a captive person or animal) free. 18. /ı/ to let, allow (someone) (to do something) (often used in the imperative): Bırak, onlara yardım edeyim! Let me help them! Öğretmen onu öbür çocuklarla oynamaya bırakmadı. The teacher didn´t let him play with the other children. 19. /ı, a/ to let (someone, an animal) go to or into (a place): O gün beni okula bırakmadılar. That day they didn´t let me go to school. Beni içeriye bırakmadı. He didn´t let me go in. 20. /ı/ to leave (a spouse). 21. /ı/ to leave (a stain, a mark). 22. /ı/ to leave (someone, something) (in an undesirable state): Köpeği bütün gün aç bıraktılar. They let the dog go hungry all day. Çocuğu öksüz bıraktılar. They left the child an orphan. Evi darmadağınık bıraktı. He left the house in a real mess. 23. /ı/ (for a teacher) to make (a student) repeat a grade, fail, flunk (a student). 24. /ı, a, dan/ to sell (something) to (someone) for (a specified price), let (someone) have (something) for (a specified price). 25. (for something) to come unglued. Bıraktığım çayırda/yerde otluyorsun. colloq. You´re still doing what you´ve always done. Bırak ki.... and even if I did...: O işi yapmak istemiyorum, bırak ki vaktim de yok. I don´t want to do that job; and even if I did, I don´t have the time. " -
4 elini bırakmak
elini bırakmak (toka)v. unclasp one's grasp -
5 gelişigüzel bırakmak
gelişigüzel bırakmak (araba vs.)v. bung up -
6 iz bırakmak
v. leave trace, track, etch, impress, leave behind, scar--------iz bırakmak (ciltte)v. pit -
7 serbest bırakmak
give smb. his head, give a horse the reins--------serbest bırakmak (hapisten)v. set at large -
8 dışarıda bırakmak
v. bar out, lock out, shut out* * *omit -
9 dışında bırakmak
v. put out of* * *exclude -
10 yoksun bırakmak
v. bereave, debar, debar from, deny, deprive, dispossess, forgo, rob, shear* * *deprive of -
11 aciz bırakmak
v. incapacitate, strike down -
12 adamsız bırakmak
v. unman -
13 akıntıya bırakmak
v. cut adrift -
14 akışına bırakmak
v. let things slide -
15 arabayla bırakmak
v. give a lift -
16 aralık bırakmak
v. space, interspace -
17 arpayı çimlenmeye bırakmak
v. couch -
18 askıda bırakmak
dangle smth. before smb. -
19 aç bırakmak
v. starve, hunger, famish -
20 açık bırakmak
v. leave on (the light)
См. также в других словарях:
bırakmak — i 1) Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak 2) nsz Koymak Mermer masaya bir yirmi beşlik bıraktı. T. Buğra 3) Bir işi başka bir zamana ertelemek Gezmeyi haftaya bıraktık. 4) Unutmak Acaba eldivenlerimi nerede bıraktım? 5) Bulunduğu yeri veya durumu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
pay bırakmak — 1) kesme, biçme, yapma sırasında, bir şeyde daha sonra kullanılmak için fazlalık bırakmak Daha güzel günlere pay bırakmak için bir fedakârlık edelim. P. Safa 2) mec. bir ilişkide fazla samimi olmamak, mesafe bırakmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
meydanda bırakmak — 1) açıkta, evsiz barksız bırakmak 2) ortada, herkesin gözü önünde bırakmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yaya bırakmak — 1) yarışma söz konusu olan durumlarda geride bırakmak Özellikle süper devletler, kendi çıkarları için kendilerine muhtaç dostları bir çırpıda yaya bırakıverirler. T. Halman 2) yarı yolda bırakmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüzüstü bırakmak — 1) birini yapayalnız, kimsesiz, kötü bir durumda bırakmak 2) bir işi zamanında yapmayıp savsaklamak, olduğu gibi bırakmak, ihmal etmek Evdeki işimi gücümü yüzüstü bıraktım. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
baş başa bırakmak — birinin, bir şeyle veya bir kimseyle yalnız kalmasını sağlamak Kızı, kendi yaşları ile baş başa bırakmak var. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
başıboş bırakmak — (birini) üstünde hiçbir baskı veya denetim bulundurmamak, kendi havasına bırakmak Durgun sular, başıboş bıraktığım sandalı / Yalıların önünden geçirdi yavaş yavaş. F. N. Çamlıbel … Çağatay Osmanlı Sözlük
başsız bırakmak — 1) yöneticisiz bırakmak 2) büyüğünü yitirmesine sebep olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendi hâlinde bırakmak — (bir şeyi) üzerinde çalışmayarak geliştirmemek veya bakımsız bırakmak, işlememek Nasıl çalışmayan küf tutarsa bir müessese de gençleştirilmez, kendi hâlinde bırakılırsa ihtiyarlar, yıkılır, dağılır. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
maruz bırakmak — bir olayın veya bir durumun etkisinde bırakmak Türk Cumhuriyeti varlığını, istikbalini safsatalarla tehlikeye maruz bırakamaz. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
muhayyer bırakmak — seçmeli bırakmak, seçmeye izin vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük