Перевод: с турецкого на английский

с английского на турецкий

bırakmak

  • 1 bırakmak

    v. leave, let go, let, abandon, release, discontinue, quit, drop, stop, give up, go without, let smb. have it, walk out, allow, chuck, consign, demise, dismiss, dispose of, drop in, drop out, edge out, expose, fail, take one's farewell of, forego

    Turkish-English dictionary > bırakmak

  • 2 bırakmak

    "to leave; to stop, to give up, to quit, to drop out, to cut sth out, to cease, to discontinue, to desist, to renounce; to stop going out (with), to ditch; to let, to allow, to permit; to let go; to let sb out; to drop; to set free, to release; to forgo, t"

    İngilizce Sözlük Türkçe > bırakmak

  • 3 bırakmak

    "1. /ı, da/ to leave (something, someone) (in) (a place); /ı, a/ to leave (someone, something) with (someone), leave (someone, something) in the care of (someone). 2. /ı, a/ to leave, put (something, someone) on or in (a place). 3. /ı/ to let go of, stop holding: Beni bırak! Let go of me! 4. /ı/ to leave, abandon, desert. 5. /ı/ to quit (a job). 6. to stop, desist; /ı/ to stop doing, quit doing (something): Bırak Allah aşkına! Stop it for God´s sake! 7. /ı, a/ to leave (something) until (a future date), put (something) off until (a future date). 8. /ı, a/ to entrust (a job) to (someone); to hand over, turn over, relinquish (a job, a responsibility) to (someone). 9. /ı/ to leave (someone, something) alone, let (someone, something) be, leave (someone) in peace. 10. /ı, a/ to let (one´s hair) hang down to (a specified level). 11. /ı/ to grow (a beard, a mustache). 12. /a, ı/ to let (someone) have the use of (something), let (someone) have (something), let (someone) borrow (something). 13. /ı, a/ to leave (something) to (someone), let (someone) have (something); to bequeath (something) to (someone). 14. /a, ı/ (for something) to bring (someone) (a specified amount of profit), leave (someone) with (a specified amount of profit). 15. /ı/ to give up (a habit): Sigarayı bıraktı. He´s given up smoking. 16. /ı/ to leave, cease to give one´s attention to (a matter); to forget about, disregard, write off (someone or something regarded as worthless): Bunu şimdilik bırakalım. Let´s leave this for the time being. Onu bırak! Forget about him! 17. /ı/ to set (a captive person or animal) free. 18. /ı/ to let, allow (someone) (to do something) (often used in the imperative): Bırak, onlara yardım edeyim! Let me help them! Öğretmen onu öbür çocuklarla oynamaya bırakmadı. The teacher didn´t let him play with the other children. 19. /ı, a/ to let (someone, an animal) go to or into (a place): O gün beni okula bırakmadılar. That day they didn´t let me go to school. Beni içeriye bırakmadı. He didn´t let me go in. 20. /ı/ to leave (a spouse). 21. /ı/ to leave (a stain, a mark). 22. /ı/ to leave (someone, something) (in an undesirable state): Köpeği bütün gün aç bıraktılar. They let the dog go hungry all day. Çocuğu öksüz bıraktılar. They left the child an orphan. Evi darmadağınık bıraktı. He left the house in a real mess. 23. /ı/ (for a teacher) to make (a student) repeat a grade, fail, flunk (a student). 24. /ı, a, dan/ to sell (something) to (someone) for (a specified price), let (someone) have (something) for (a specified price). 25. (for something) to come unglued. Bıraktığım çayırda/yerde otluyorsun. colloq. You´re still doing what you´ve always done. Bırak ki.... and even if I did...: O işi yapmak istemiyorum, bırak ki vaktim de yok. I don´t want to do that job; and even if I did, I don´t have the time. "

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > bırakmak

  • 4 elini bırakmak

    elini bırakmak (toka)
    v. unclasp one's grasp

    Turkish-English dictionary > elini bırakmak

  • 5 gelişigüzel bırakmak

    gelişigüzel bırakmak (araba vs.)
    v. bung up

    Turkish-English dictionary > gelişigüzel bırakmak

  • 6 iz bırakmak

    v. leave trace, track, etch, impress, leave behind, scar
    --------
    iz bırakmak (ciltte)
    v. pit

    Turkish-English dictionary > iz bırakmak

  • 7 serbest bırakmak

    give smb. his head, give a horse the reins
    --------
    serbest bırakmak (hapisten)
    v. set at large

    Turkish-English dictionary > serbest bırakmak

  • 8 dışarıda bırakmak

    v. bar out, lock out, shut out
    * * *
    omit

    Turkish-English dictionary > dışarıda bırakmak

  • 9 dışında bırakmak

    v. put out of
    * * *
    exclude

    Turkish-English dictionary > dışında bırakmak

  • 10 yoksun bırakmak

    v. bereave, debar, debar from, deny, deprive, dispossess, forgo, rob, shear
    * * *
    deprive of

    Turkish-English dictionary > yoksun bırakmak

  • 11 aciz bırakmak

    v. incapacitate, strike down

    Turkish-English dictionary > aciz bırakmak

  • 12 adamsız bırakmak

    v. unman

    Turkish-English dictionary > adamsız bırakmak

  • 13 akıntıya bırakmak

    v. cut adrift

    Turkish-English dictionary > akıntıya bırakmak

  • 14 akışına bırakmak

    v. let things slide

    Turkish-English dictionary > akışına bırakmak

  • 15 arabayla bırakmak

    v. give a lift

    Turkish-English dictionary > arabayla bırakmak

  • 16 aralık bırakmak

    v. space, interspace

    Turkish-English dictionary > aralık bırakmak

  • 17 arpayı çimlenmeye bırakmak

    v. couch

    Turkish-English dictionary > arpayı çimlenmeye bırakmak

  • 18 askıda bırakmak

    dangle smth. before smb.

    Turkish-English dictionary > askıda bırakmak

  • 19 aç bırakmak

    v. starve, hunger, famish

    Turkish-English dictionary > aç bırakmak

  • 20 açık bırakmak

    v. leave on (the light)

    Turkish-English dictionary > açık bırakmak

См. также в других словарях:

  • bırakmak — i 1) Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak 2) nsz Koymak Mermer masaya bir yirmi beşlik bıraktı. T. Buğra 3) Bir işi başka bir zamana ertelemek Gezmeyi haftaya bıraktık. 4) Unutmak Acaba eldivenlerimi nerede bıraktım? 5) Bulunduğu yeri veya durumu… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • pay bırakmak — 1) kesme, biçme, yapma sırasında, bir şeyde daha sonra kullanılmak için fazlalık bırakmak Daha güzel günlere pay bırakmak için bir fedakârlık edelim. P. Safa 2) mec. bir ilişkide fazla samimi olmamak, mesafe bırakmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • meydanda bırakmak — 1) açıkta, evsiz barksız bırakmak 2) ortada, herkesin gözü önünde bırakmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yaya bırakmak — 1) yarışma söz konusu olan durumlarda geride bırakmak Özellikle süper devletler, kendi çıkarları için kendilerine muhtaç dostları bir çırpıda yaya bırakıverirler. T. Halman 2) yarı yolda bırakmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yüzüstü bırakmak — 1) birini yapayalnız, kimsesiz, kötü bir durumda bırakmak 2) bir işi zamanında yapmayıp savsaklamak, olduğu gibi bırakmak, ihmal etmek Evdeki işimi gücümü yüzüstü bıraktım. H. R. Gürpınar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • baş başa bırakmak — birinin, bir şeyle veya bir kimseyle yalnız kalmasını sağlamak Kızı, kendi yaşları ile baş başa bırakmak var. M. Ş. Esendal …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • başıboş bırakmak — (birini) üstünde hiçbir baskı veya denetim bulundurmamak, kendi havasına bırakmak Durgun sular, başıboş bıraktığım sandalı / Yalıların önünden geçirdi yavaş yavaş. F. N. Çamlıbel …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • başsız bırakmak — 1) yöneticisiz bırakmak 2) büyüğünü yitirmesine sebep olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kendi hâlinde bırakmak — (bir şeyi) üzerinde çalışmayarak geliştirmemek veya bakımsız bırakmak, işlememek Nasıl çalışmayan küf tutarsa bir müessese de gençleştirilmez, kendi hâlinde bırakılırsa ihtiyarlar, yıkılır, dağılır. Ö. Seyfettin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • maruz bırakmak — bir olayın veya bir durumun etkisinde bırakmak Türk Cumhuriyeti varlığını, istikbalini safsatalarla tehlikeye maruz bırakamaz. Y. K. Karaosmanoğlu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • muhayyer bırakmak — seçmeli bırakmak, seçmeye izin vermek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»