-
1 ayağı takılmak
v. stumble, trip -
2 ayağı\ takılmak
спотыка́ться -
3 запинаться
ayağı takılmak; duraksamak* * *несов.; сов. - запну́тьсязапну́ться за ка́мень — ayağı taşa takılmak
2) ( в речи) duraksamak -
4 trip
n. gezi, gezinti, seyahat, yolculuk, tökezleme, sürçme, çelme, sekme, hata, hafif ve hızlı yürüme, kastanyola, uyuşturucunun etkisinde olma, uçma (uyuşturucu ile)————————v. sekmek, tökezlemek, ayağı takılmak, sürçmek, hata yapmak, çelme takmak, düşürmek (birıni)* * *1. sendeleyerek yürü (v.) 2. gezi (n.)* * *[trip] 1. past tense, past participle - tripped; verb1) ((often with up or over) to (cause to) catch one's foot and stumble or fall: She tripped and fell; She tripped over the carpet.) tökezlemek, ayağı takılmak2) (to walk with short, light steps: She tripped happily along the road.) sekerek yürümek2. noun(a journey or tour: She went on / took a trip to Paris.) seyahat, gezi- tripper -
5 se prendre
v pr1 takılmak◊Mon sac s'est pris dans la porte. — Çantam kapıya takıldı.
2 kendini saymak3 s'en prendre à qqn birine saldırmak4 s'y prendre usulünü kullanmak5 alınmak◊Ce médicament se prend le soir. — Bu ilâç akşam alınır.
-
6 stumble
n. hata, sendeleme, sürçme————————v. ayağı takılmak, sürçmek, tökezlemek, sendelemek, dili sürçmek, hata yapmak, yanılmak, günah işlemek, günaha girmek* * *1. tökezle (v.) 2. tökezleme (n.)* * *1) (to strike the foot against something and lose one's balance, or nearly fall: He stumbled over the edge of the carpet.) sendelemek, tökezlemek2) (to walk unsteadily: He stumbled along the track in the dark.) sendeleyerek yürümek3) (to make mistakes, or hesitate in speaking, reading aloud etc: He stumbles over his words when speaking in public.) yanlışlık yapmak; dili sürçmek•- stumble across/on -
7 stolpern
stolpern v/i <sn> sendelemek, tökezlemek;stolpern über (A) -e ayağı takılmak -
8 عثر
-
9 tökezlemek
عثر [عَثَرَ]Anlamı: yürürken ayağı takılmak -
10 задевать
dokunmak,sürünmek,sürtünmek,takılmak,ilişmek; dokunmak,incitmek; iğnelemek* * *I несов.; сов. - заде́ть1) dokunmak; sürünmek; sürtünmek; takılmak, ilişmek ( цепляться)заде́ть за де́рево — ağaca sürünmek
заде́ть ного́й за ка́мень — ayağı taşa takılmak
ве́тка задева́ет за анте́нну — dal antene dokunuyor
пу́ля слегка́ заде́ла (ему́) ру́ку — kurşun kolunu hafifçe sıyırıp geçti
самолёт шёл, чуть не задева́я кры́ши домо́в — uçak evlerin damlarına sürtünürcesine geçiyordu
я заде́л руко́й за цветы́, ва́за упа́ла и разби́лась — elim çiçeklere ilişmiş, vazo düşüp kırıldı
его́ слова́ (бо́льно) заде́ли меня́ — onun sözleri bana dokundu / battı
II сов., разг.задева́ть чьё-л. самолю́бие — onuruna dokunmak
куда́ ты задева́л ключ? — anahtarı nereye sokmuşsun / koymuşsun?
-
11 stolpern
-
12 souche
См. также в других словарях:
takılmak — nsz 1) Takma işi yapılmak Kendisine bu ad takılmış, takıldığı gibi de kalmıştır. M. Ş. Esendal 2) e Denge bozulacak bir biçimde bir yere dokunup aksaklık ortaya çıkmak Önünü çok iyi göremeyen hayvanın ayağı bir taşa takıldı. O. C. Kaygılı 3) e… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayağı (veya ayakları) dolaşmak — yürürken telaştan ayakları birbirine takılmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
göz — is., anat. 1) Görme organı 2) Bazı deyimlerde, görme ve bakma Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3) Bakış, görüş Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 4) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak Asıl felaket bu pınara sırt… … Çağatay Osmanlı Sözlük