-
1 spurt
n. ani çıkış, hamle, olağanüstü çaba, gayret, fışkırma————————v. olağanüstü çaba göstermek, son bir çaba göstermek, hamle yapmak, fışkırmak, fışkırtmak* * *1. atak yap (v.) 2. atak (n.)* * *[spə:t] 1. verb((of a liquid) to spout or gush: Blood spurted from the wound.) fışkırmak2. noun(a sudden gush or burst: a spurt of blood/energy.) fışkırma -
2 spurt
v.atak yap:n.atak -
3 attack
n. saldırı, hücum, atak, hamle, koyulma, girişme; çatma, dil uzatma; tutulma, yakalanma; nöbet; kriz————————v. saldırmak, hücum etmek, girişmek, hamle yapmak; tecâvüz etmek; çatmak, eleştirmek, uğraşmak, koyulmak, taarruz etmek; tutulmak, yakalanmak; aşındırmak; dil uzatmak* * *1. kriz (n.) 2. saldır (v.) 3. saldırı (n.)* * *[ə'tæk] 1. verb1) (to make a sudden, violent attempt to hurt or damage: He attacked me with a knife; The village was attacked from the air.) saldırmak, hücum etmek2) (to speak or write against: The Prime Minister's policy was attacked in the newspapers.) çatmak, saldırmak3) ((in games) to attempt to score a goal.) hücum etmek4) (to make a vigorous start on: It's time we attacked that pile of work.) girişmek, yapmaya koyulmak2. noun1) (an act or the action of attacking: The brutal attack killed the old man; They made an air attack on the town.) saldırı, hücum2) (a sudden bout of illness: heart attack; an attack of 'flu.) kriz, nöbet -
4 confident
adj. güvenli, emin, kuşkusuz, kendine güvenen, atak, cüretli, inançlı* * *1. emin 2. kendinden emin* * *['konfidənt]adjective (having a great deal of trust (especially in oneself): She is confident that she will win; a confident boy.) kendine güvenen -
5 counter
adj. karşı, aksi, ters, zıt, kontra————————adv. ters, karşı, aykırı————————n. sayaç; tezgâh; gişe; fiş; karşılık, karşı şey; çene altı ile omuz arası; kontuar————————v. karşılık vermek, karşı koymak, karşı atak yapmak, kontra yumruk atmak* * *1. sayaç 2. karşı gel (v.) 3. sayaç (n.)* * *I see count II 0. noun(a token used in numbering or playing certain games; counters for playing ludo etc.) fişII 1. adverb((with to) in the opposite direction or manner to: The election is running counter to the forecasts.) tersine, aksine2. verb(to meet or answer (a stroke or move etc by another): He successfully countered all criticisms.) karşılık vermek, karşı çıkmak- counter-III noun(a kind of table or surface on which goods are laid: Can you get me some sweets from the confectionery counter?) tezgâh -
6 daring
adj. cüretkâr, pervasız, atak, cesur, cüretli, gözüpek; serüvenci, tehlikeli, rizikolu————————n. cesaret, cesurluk, cüret, gözüpeklik, yiğitlik, pervasızlık* * *1. yiğit (n.) 2. cesaret et (v.) 3. cesaretle (prep.)* * *adjective (bold; courageous: He was a daring pilot; a daring attempt to rescue the climber.) cesur, yiğit -
7 dashing
adj. canlı; cesur; atak; havalı, şık, gösterişli* * *1. cesur (n.) 2. fırla (v.) 3. çizerek (prep.)* * *adjective (smart and lively: a dashing young man; She looks very dashing in her new clothes.) şık, gösterişli, havalı -
8 fumble
n. beceriksizce atak, becerememe, topu düşürme————————v. el yordamıyle aramak, beceriksizce yapmak, bozmak* * *1. el yordamıyle ara (v.) 2. tutamayış (n.)* * *1) (to use one's hands awkwardly and with difficulty: He fumbled with the key; She fumbled about in her bag for her key.) el yordamıyla ara(n)mak2) (to drop a ball (clumsily), or fail to hold or catch it.) beceriksizce tutmak -
9 militant
adj. saldırgan, kavgacı, atak, azimli————————n. militan, saldırgan tip, kavgacı* * *1. saldırgan 2. savaşçı* * *['militənt](wishing to take, or taking, strong or violent action: militant workers.) militan- militancy -
10 push
n. itme, itiş, zorlama, sıkıştırma, çaba, gayret, atak, hamle, sıkışık durum, zor durum, torpil, arka çıkan kimse, kitle, topluluk, grup, çete————————v. itmek, itelemek, kakmak, sıkıştırmak, zorlamak, baskı yapmak, devam etmek, yürütmek, çaba harcamak, uğraşmak, zorla kabul ettirmek, reklâmla satmak, uyuşturucu satmak, merdiven dayamak, yaklaşmak (yaş)* * *it* * *[puʃ] 1. verb1) (to press against something, in order to (try to) move it further away: He pushed the door open; She pushed him away; He pushed against the door with his shoulder; The queue can't move any faster, so stop pushing!; I had a good view of the race till someone pushed in front of me.) itmek2) (to try to make (someone) do something; to urge on, especially foolishly: She pushed him into applying for the job.) zorlamak, sıkıştırmak3) (to sell (drugs) illegally.) piyasaya kaçak mal sürmek2. noun1) (a movement of pressure against something; a thrust: She gave him a push.) itme, itiş2) (energy and determination: He has enough push to do well in his job.) kararlılık•- push-chair
- pushover
- be pushed for
- push around
- push off
- push on
- push over -
11 rash
adj. düşüncesiz, aceleci, sabırsız, atak————————n. isilik, kurdeşen, kaşıntı* * *1. döküntü 2. düşüncesiz* * *I [ræʃ] adjective(acting, or done, with little caution or thought: a rash person/action/statement; It was rash of you to leave your present job without first finding another.) aceleci, düşüncesiz- rashly- rashness II [ræʃ] noun(a large number of red spots on the skin: That child has a rash - is it measles?) isilik, kızartı -
12 reckless
adj. kayıtsız, pervasız, düşüncesiz, atak, atılgan, umursamaz, aldırışsız, çekinmesiz, laubali, lakayt* * *dikkatsiz* * *['rekləs](very careless; acting or done without any thought of the consequences: a reckless driver; reckless driving.) çok dikkatsiz- recklessness -
13 counterattack
n. karşı saldırı, karşı atak, kontratak————————v. karşı saldırıda bulunmak, kontratak yapmak* * *1. karşı hücuma geç (v.) 2. karşı hücum (n.) 3. karşı saldırı yap (v.) 4. karşı saldırı (n.) -
14 dapper
adj. şık, iki dirhem bir çekirdek, düzgün giyimli, çevik, atak* * *çevik -
15 fastbreak
hızlı atak -
16 gutsy
adj. cesur, gözüpek, atak, pervasız* * *atılgan -
17 heady
adj. inatçı, dik kafalı, sert, kuvvetli, kafa yapan, çarpan, düşüncesiz, atak, kurnaz, açıkgöz, uyanık* * *düşüncesiz -
18 mettlesome
adj. ateşli, canlı, atak* * *canlı -
19 pushing
adj. iten, itici, girişken, atak, becerikli, pişkin, sırnaşık, yüzsüz————————n. itme, itiş* * *1. itme (n.) 2. it (v.) 3. iterek (prep.) -
20 riposte
n. hazırcevap, sert yanıt, karşı saldırı, karşılık————————v. cevabı yapıştırmak, zekice cevap vermek, karşı atak yapmak, karşılık vermek* * *1. çabuk cevap ver (v.) 2. çabuk cevap (n.)
- 1
- 2
См. также в других словарях:
ATAK — (* 1967 in Frankfurt (Oder) als Georg Barber), ist ein deutscher Comic Zeichner. Inhaltsverzeichnis 1 Leben 2 Veröffentlichungen 3 Ausstellungen[2] … Deutsch Wikipedia
Atak — (* 1967 in Frankfurt (Oder) als Georg Barber), ist ein deutscher Comic Zeichner. Inhaltsverzeichnis 1 Leben 2 Veröffentlichungen 3 Ausstellungen[2] 4 Weblinks … Deutsch Wikipedia
atak — {{/stl 13}}{{stl 8}}rz. mnż IIa, D. u {{/stl 8}}{{stl 20}} {{/stl 20}}{{stl 12}}1. {{/stl 12}}{{stl 7}} agresywne działanie przeciw komuś (lub czemuś) przy użyciu siły fizycznej lub broni; napaść, natarcie : {{/stl 7}}{{stl 10}}Atak lotniczy,… … Langenscheidt Polski wyjaśnień
Atak — Atak, Stadt, so v.w. Attok 2) … Pierer's Universal-Lexikon
Atak — Atak, Stadt in Britisch Indien, s. Attok … Meyers Großes Konversations-Lexikon
Atak — Atak, (engl. Attock), Stadt und Fort in der brit. ostind. Div. Rawalpindi (Pandschab), am Indus, der Mündung des Kabul gegenüber, auf einem Felsen, (1891) 3073 E., Übergangspunkt über den Indus … Kleines Konversations-Lexikon
àtak — (∅, na koga, na što) m 〈N mn aci〉 1. {{001f}}izravan vojnički napad; akcija (juriš, udarac) 2. {{001f}}pat. nervoza srca, astma i sl. 3. {{001f}}pren. napad riječima, tekstom, govorom i sl. na koga, verbalni napad, javni udarac zadan kome ✧… … Veliki rječnik hrvatskoga jezika
atak — àtak (Ø, na koga, na što) m <N mn aci> DEFINICIJA 1. izravan vojnički napad; akcija (juriš, udarac) 2. pat. nervoza srca, astma i sl. 3. pren. napad riječima, tekstom, govorom i sl. na koga, verbalni napad, javni udarac zadan kome… … Hrvatski jezični portal
atak — m III, D. u, N. atakkiem; lm M. i 1. «gwałtowne uderzenie na nieprzyjaciela; natarcie» Atak bombowy, lotniczy. Atak frontalny. Atak czołgów. Atak na bagnety. Przejść, przystąpić, ruszyć do ataku. Przypuścić atak na coś, do czegoś … Słownik języka polskiego
Atak — Infobox Settlement official name = Atak other name = native name = nickname = settlement type = motto = imagesize = image caption = flag size = image seal size = image shield = shield size = image blank emblem = blank emblem type = blank emblem… … Wikipedia
atak — 1. sf., ğı 1) Düşüncesizce her işe atılan, cüretkâr Bütün çocuklar gibi onlar da haşarı, atak ve güreşçi idiler. R. N. Güntekin 2) Çevik, hareketli 3) hlk. Geveze, yalancı 2. is., ğı, Fr. attaque 1) Atılım 2) Saldırı, saldırış, hücum, hamle, akın … Çağatay Osmanlı Sözlük
