-
1 companionable
arkadas canlisi, sokulgan -
2 sociable
adj. toplumcul, sosyal, girişken, sokulgan, çevresi geniş, arkadaş canlısı, hoşsohbet, eğlenceli————————n. fayton tipi araba, iki kişilik üç tekerlekli bisiklet, divan, kilise üyelerinin resmi olmayan toplantısı* * *sosyal* * *['səuʃəbl]((negative unsociable) fond of the company of others; friendly: He's a cheerful, sociable man.) arkadaş canlısı, hoşsohbet- sociably -
3 companionable
adj. arkadaş canlısı, candan, samimi, girişken* * *sokulgan* * *adjective (pleasantly friendly.) arkadaşlığı hoş, iyi dost olunabilen -
4 friendly
adj. dostça, arkadaşça, cana yakın, samimi, sokulgan, yardımsever, arkadaş canlısı, sıcak————————n. dostluk maçı* * *1. arkadaşça 2. dostça* * *adjective (kind and willing to make friends: She is very friendly to everybody.) canayakın -
5 sociably
adverb arkadaş canlısı olarak, tatlı dille -
6 gesellig
-
7 Geselligkeit
kein pl ( eines Menschen) hoşsohbet olma, arkadaş canlısı olma, toplum hayatından hoşlanma -
8 kontaktfreudig
girgin, arkadaş canlısı -
9 chummy
samimi, arkadas canlisi -
10 jovial
iyi huylu, arkadas canlisi -
11 sociable
toplumcul, sokulgan, girgin, arkadas canlisi; hossohbet -
12 social
toplumsal, sosyal; toplum içinde yasayan; toplumcul, girgin, sokulgan, arkadas canlisi; toplanti
См. также в других словарях:
arkadaş canlısı — sf. Arkadaşlığa değer veren, arkadaşlarına çok düşkün (kimse) … Çağatay Osmanlı Sözlük
arkadaş — is. 1) Birbirlerine karşı sevgi ve anlayış gösteren kimselerden her biri, yaren 2) Bir ortamda birlikte bulunanlardan her biri, hempa, refik Nedret in arkadaşları bizi nezaketen davet ettiler. M. Yesari Birleşik Sözler arkadaş canlısı can… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dost canlısı — is. Arkadaş canlısı … Çağatay Osmanlı Sözlük
canlı — sf. 1) Canı olan, diri, yaşayan Bütün canlıların kendilerini yarı baygın, uykulu, hareketsiz bir tembelliğe bıraktıkları saatler başlamıştı. N. Cumalı 2) Güçlü, etkili, hareketli, hayat dolu Recep çok canlı bir adamdı. S. F. Abasıyanık 3) Dikkat… … Çağatay Osmanlı Sözlük
pişkin — sf. 1) Gereğince pişmiş Pişkin ekmek. 2) Çabuk pişen, pişeğen, pişek Pişkin nohut. 3) mec. Saygısızca davranarak işini yürüten Hiç istifini bozmayan bir pek pişkin hırsız hâli buldum. S. F. Abasıyanık 4) mec. Girgin Vasıf ı hem arkadaş canlısı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dost — is., Far. dūst 1) Sevilen, güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş, iyi görüşülen kimse, düşman karşıtı Dostlar beni hatırlasın. Âşık Veysel 2) Erkek veya kadının evlilik dışı ilişki kurduğu kimse, zamazingo Bir dostu vardı, belalı, çapkın bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük