-
41 baggage
n. bagaj, valiz, yol eşyası, ordu yükü; sevimsiz yaşlı kadın, moruk (Argo), şımarık kadın, civelek kız, haspa (Argo)* * *bagaj* * *['bæɡi‹](luggage: He sent his baggage on in advance.) bagaj, yolcu eşyası -
42 bang
adv. tam, tamamen, bütünüyle————————interj. güm, küt, pat, çat————————n. gürültü, patlama, patırtı, heyecan, zevk; uyuşturucu enjeksiyonu————————v. vurmak, çarpmak, küt diye çarpmak (Argo), güm diye çarpmak (Argo),,hızla çarpmak; sevişmek, yatmak* * *1. çarp (v.) 2. darbe (n.)* * *[bæŋ] 1. noun1) (a sudden loud noise: The door shut with a bang.) 'bam', 'güm', 'çat' sesi2) (a blow or knock: a bang on the head from a falling branch.) şiddetli bir vuruş, darbe2. verb1) (to close with a sudden loud noise: He banged the door.) kapıyı çarparak kapamak, 'güm'diye kapatmak2) (to hit or strike violently, often making a loud noise: The child banged his drum; He banged the book down angrily on the table.) şiddetle vurmak3) (to make a sudden loud noise: We could hear the fireworks banging in the distance.) aniden patlamak, gümbürdemek•- banger -
43 banter
n. şaka, takılma (Argo), alay————————v. şaka yapmak, takılmak (Argo)* * *1. sohbet (n.) 2. şakalaş (v.) 3. şaka (n.)* * *['bæntə](friendly teasing: The sick boy was cheered up by the noisy banter of his friends.) şaka, takılma -
44 bastard
-
45 beat
adj. bitkin, çok yorgun, turşu gibi (Argo); asi————————n. vuruş, atış, darbe, vurma sesi, çarpma; tempo, ritm, ritim, titreşim; serseri; üstünlük, devriye; sürgün avı; haberi önce yayınlama (gazete)————————v. vurmak, dövmek, çırpmak, dayak atmak, pataklamak, volta vurmak; çalmak (davul); açmak (yol); yenmek, alt etmek (Argo); geçmek; atmak (kalp); yuvasından çıkarmak (av),* * *past tense; see beat -
46 behind
adv. arkada, arkadan, geride, arkaya, geriye, geri, geç, gizlenmiş, saklı————————n. popo, kıç (Argo), peş (Argo)————————prep. arkasında, gerisinde, ardındaki, arkasından, ardından, peşinde* * *in gerisinde* * *1. preposition1) (at or towards the back of: behind the door.) arkasına arkasında2) (remaining after: The tourists left their litter behind them.) arkasında, ardında3) (in support: We're right behind him on this point.) arkasında, ardında2. adverb1) (at the back: following behind.) arkasında, arkada2) ((also behindhand [-hænd]) not up to date: behind with his work.) geç, gecikmiş, gerisinde3) (remaining: He left his book behind; We stayed behind after the party.) geride, arkada3. noun(the buttocks: a smack on the behind.) kıç, popo -
47 blare
n. yüksek ses, boru sesi (Argo), boru gibi ses (Argo)————————v. boru sesi çıkarmak, bangır bangır çalmak, yüksek sesle çalmak* * *1. öt (v.) 2. boru (n.)* * *[bleə] 1. verb(often with out) to make a loud, harsh sound: The radio blared (out music). bas bas bağırmak, bangır bangır ötmek2. nounthe blare of trumpets.) gürültü, patırtı -
48 booze
-
49 carrion
n. leş (Argo), kokmuş et, leş gibi şey (Argo)* * *leş* * *['kæriən](dead animal flesh, eaten by other animals: Vultures feed on carrion.) leş -
50 chat
n. sohbet, söyleşi, hoşbeş, konuşma, ötücü kuş türü————————v. sohbet etmek, hoşbeş etmek (Argo), söyleşmek, çene çalmak (Argo), gevezelik etmek, lafa tutmak, laflamak; kandırmaya çalışmak* * *1. sohbet et (v.) 2. sohbet (n.)* * *[ æt] 1. past tense, past participle - chatted; verb(to talk in a friendly and informal way: They chatted about the weather.) sohbet etmek, çene çalmak2. noun((a) friendly and informal talk: a chat over coffee; women's chat.) sohbet, çene çalma- chatty -
51 chatter
n. konuşkan kimse, dırdır (Argo)————————v. gevezelik etmek, gıcırdatmak, konuşup durmak, çene çalmak, aptalca ve çok konuşmak, çatırdamak (dişler), laklak etmek (Argo)* * *1. çatırda 2. gevezelik et (v.) 3. gevezelik (n.)* * *[' ætə] 1. verb1) (to talk quickly and noisily about unimportant things: The children chattered among themselves.) gürültüyle konuşmak2) ((of teeth) to knock together with the cold etc: teeth chattering with terror.) tıkırdamak2. noun(rapid, noisy talk: childish chatter.) gürültülü konuşma -
52 crafty
adj. kurnaz, düzenbaz, tilki gibi (Argo), şeytan (Argo)* * *kurnaz* * *adjective (cunning and sly.) düzenbaz, hilekâr -
53 craze
n. moda; rağbet; çılgınlık————————v. delirtmek, çatlatmak (Argo), çatlamak (Argo); çatlak desenle sırlamak* * *1. sır çatlağı 2. çıldırt (v.) 3. çılgınlık (n.)* * *[kreiz](a (usually temporary) fashion; great (but temporary) enthusiasm: the current craze for cutting one's hair extremely short.) moda, çılgınlık- crazy- crazily
- craziness -
54 do
n. dalavere, hile, dolandırıcılık (Argo); eğlenceli toplantı, parti, do [müz.]————————v. yapmak, etmek; tamamlamak, meydana getirmek; neden olmak; düzenlemek, temizlemek; rolünü üstlenmek; ilgilenmek; uymak; ayağını kaydırmak; dolandırmak (Argo)————————aynen, yukarıda denildiği gibi, keza* * *yap* * *[du:] 1. 3rd person singular present tense - does; verb1) (used with a more important verb in questions and negative statements: Do you smoke?) Not: olumsuz ve soruda 'do' mastarı eklenir.2) (used with a more important verb for emphasis; ; [ðo sit down]) Not: özel bir vurgulamada (sözü edilen iş konusunda bir şüphe varsa) 'do' mastarı eklenir.3) (used to avoid repeating a verb which comes immediately before: I thought she wouldn't come, but she did.) Not: kendinden önceki sıradan bir fiilin yinelenmesini önlemek için 'do' kullanılır.4) (used with a more important verb after seldom, rarely and little: Little did he know what was in store for him.) Not: sıklık v.s. zarflarından sonar fiil ile birlikte 'do' kullanılır.5) (to carry out or perform: What shall I do?; That was a terrible thing to do.) Not: yerine getirme/yapma anlamında sıradan bir fiil olarak 'do' kullanılır.6) (to manage to finish or complete: When you've done that, you can start on this; We did a hundred kilometres in an hour.) Not: tamamlama anlamında sıradan bir fiil olarak 'do' kullanılır.7) (to perform an activity concerning something: to do the washing; to do the garden / the windows.) Not: bir görev yapıldığında sıradan bir fiil olarak 'do' kullanılır.8) (to be enough or suitable for a purpose: Will this piece of fish do two of us?; That'll do nicely; Do you want me to look for a blue one or will a pink one do?; Will next Saturday do for our next meeting?) Not: yeterlilik/uygunluk belirtildiğinde sıradan bir fiil olarak 'do' kullanılır.9) (to work at or study: She's doing sums; He's at university doing science.) Not: çalışma anlamında sıradan bir fiil olarak 'do' kullanılır.10) (to manage or prosper: How's your wife doing?; My son is doing well at school.) Not: başarılı olmak/başarmak/yapmak anlamında sıradan bir fiil olarak 'do' kullanılır.11) (to put in order or arrange: She's doing her hair.) Not: düzenleme anlamında sıradan bir fiil olarak 'do' kullanılır.12) (to act or behave: Why don't you do as we do?) Not: davranma anlamında sıradan bir fiil olarak 'do' kullanılır.13) (to give or show: The whole town gathered to do him honour.) Not: sunma/verme/takdim etme anlamında sıradan bir fiil olarak 'do' kullanılır.14) (to cause: What damage did the storm do?; It won't do him any harm.) Not: sebep verme anlamında sıradan bir fiil olarak 'do' kullanılır.15) (to see everything and visit everything in: They tried to do London in four days.) Not: tümünü görme/yapma anlamında sıradan bir fiil olarak 'do' kullanılır.2. noun(an affair or a festivity, especially a party: The school is having a do for Christmas.) parti, eğlence- doer- doings
- done
- do-it-yourself
- to-do
- I, he could be doing with / could do with
- do away with
- do for
- done for
- done in
- do out
- do out of
- do's and don'ts
- do without
- to do with
- what are you doing with -
55 doze
n. uyuklama; şekerleme————————v. uyuklamak, kestirmek (Argo), pineklemek (Argo); şekerleme yapmak* * *1. uyukla (v.) 2. uyuklama (n.)* * *[dəuz] 1. verb(to sleep lightly for short periods: The old lady dozed in her chair.) kestirmek, şekerleme yapmak2. noun(a short sleep.) kestirme, şekerleme- doze off -
56 vernacular
adj. anadile ait, yerel dille yazılan, argo, yerel, bölgesel————————n. argo, lehçe, şive, konuşma dili* * *yerli* * *[və'nækjulə] 1. adjective(colloquial or informally conversational: vernacular speech/language.) halk dilinde, yerli lehçede2. noun(the common informal language of a country etc as opposed to its formal or literary language: They spoke to each other in the vernacular of the region.) halk dili, yerli lehçe -
57 argot
n. argo, özel dil* * *argo -
58 asinine
adj. ahmakça, eşek (Argo), eşekçe (Argo)* * *inatçı -
59 babbler
n. boşboğaz (Argo), geveze, dedikoducu, ötleğen (Argo)* * *geveze -
60 besotted
adj. sarhoş, sersemleşmiş (Argo); karasevdalı, abayı yakmış (Argo), aşık* * *1. sersemlet (v.) 2. sersemlemiş (adj.)
См. также в других словарях:
Argo — Saltar a navegación, búsqueda Para otros usos de este término, véase Argo (desambiguación). El Argo, cuadro de Lorenzo Costa. Argo (en griego Ἀργώ) es, en la mitología griega, el nombre de la nave en que … Wikipedia Español
ARGO — navis in qua Iason cum 54. Heroibus Thessalis Colchos navigavit. Denominis ratione variant Ecymologi. Sententiae eorum ad sex classes revocari possunt. Primo Nonnullis dicta videtur ab Architecti, cuius nomen Argos: de quo Val. Flacc. l. 1. v. 93 … Hofmann J. Lexicon universale
Argo — m. Argón. * * * En la mitología griega, Argo es el nombre de la nave en que Jasón y sus compañeros argonautas navegaron desde Yolco en busca del vellocino de oro. La mejor fuente del mito es la Argonáutica de Apolonio Rodio. El Argo fue… … Enciclopedia Universal
Argo — (Салоники,Греция) Категория отеля: 1 звездочный отель Адрес: Egnatias 11 Eleni Svoronou 1, Са … Каталог отелей
Argo 16 — was the codename of an Italian Air Force aircraft, registration MM61832, used by the Italian Secret Service and the Central Intelligence Agency in covert operations. The aircraft crashed on November 23, 1973 at Marghera, Italy after an improvised … Wikipedia
Argo — (Kórfos,Греция) Категория отеля: Адрес: Korfos, Kórfos, 20004, Греция Описан … Каталог отелей
Argo — Ar go, n. [L. Argo, Gr. ?.] 1. (Myth.) The name of the ship which carried Jason and his fifty four companions to Colchis, in quest of the Golden Fleece. [1913 Webster] 2. (Astron.) A large constellation in the southern hemisphere, called also… … The Collaborative International Dictionary of English
Argo D-4 — Argo D4 (Javelin) Die vierstufige Höhenforschungsrakete Argo D 4 wurde für die US Air Force als Ersatz für die Argo E 5 (Jason) entwickelt und erhielt den Namen Javelin. Ebenso wie die Jason wurde sie zur Strahlungsmessung nach… … Deutsch Wikipedia
argo (1) — {{hw}}{{argo (1)}{{/hw}}s. m. (pl. ghi ) (lett.) Persona cui non sfugge nulla. ETIMOLOGIA: dal nome del mostro mitologico dai molti occhi. argo (2) {{hw}}{{argo (2)}{{/hw}}s. m. Elemento chimico, gas nobile, incoloro, presente nell aria da cui… … Enciclopedia di italiano
Argo — Argo, AL U.S. town in Alabama Population (2000): 1780 Housing Units (2000): 726 Land area (2000): 12.169642 sq. miles (31.519227 sq. km) Water area (2000): 0.097665 sq. miles (0.252950 sq. km) Total area (2000): 12.267307 sq. miles (31.772177 sq … StarDict's U.S. Gazetteer Places
Argo, AL — U.S. town in Alabama Population (2000): 1780 Housing Units (2000): 726 Land area (2000): 12.169642 sq. miles (31.519227 sq. km) Water area (2000): 0.097665 sq. miles (0.252950 sq. km) Total area (2000): 12.267307 sq. miles (31.772177 sq. km) FIPS … StarDict's U.S. Gazetteer Places
