Перевод: с турецкого на арабский

с арабского на турецкий

ardından

  • 1 ardından

    آت
    عتيد
    قابل
    قادم
    مقبل
    وارد
    واصل
    وافد

    Türkçe-Arapça Sözlük > ardından

  • 2 ardından

    1. آت [آتٍ]
    2. عتيد [عَتِيد]
    3. قابل [قابِل]
    4. قادم [قادِم]
    5. مقبل [مُقْبِل]
    6. وارد [وارِد]
    7. واصل [واصِل]
    8. وافد [وافِد]

    Türkçe-Arapça Sözlük > ardından

  • 3 ardıl

    1. تدرجي [تَدَرُّجِيّ]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    2. تعاقبي [تَعَاقُبِيّ]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    3. تمثيلية [تَمْثِيلِيَّة]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    4. تناوبي [تَنَاوُبِيّ]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    5. دائم [دائِم]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    6. دافق [دافِق]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    7. دراك [دِرَاك]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    8. ديوم [دَيُّوم]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    9. سلسلة [سلسلة]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    10. صمد [صَمَد]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    11. فائض [فائِض]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    12. فياض [فَيَّاض]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    13. متتابع [مُتَتَابِع]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    14. متتال [مُتَتَالٍ]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    15. متصل [مُتَّصِل]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    16. متدفق [مُتَدَفِّق]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    17. مترابط [مُتَرَابِط]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    18. مترافق [مُتَرَافِق]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    19. متسلسل [مُتَسَلْسِل]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    20. متعاقب [مُتَعَاقِب]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    21. متقارن [مُتَقَارِن]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    22. متلاحق [مُتَلَاحِق]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    23. متلازم [مُتَلَازِم]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    24. متماسك [مُتَمَاسِك]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    25. متناوب [مُتَنَاوِب]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    26. متواتر [مُتَوَاتِر]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    27. متواصل [مُتَوَاصِل]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    28. متوال [مُتَوَالٍ]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    29. مداوم [مُدَاوِم]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    30. مدعم [مُدَعَّم]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    31. مرتبط [مُرْتَبِط]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    32. مرسخ [مُرَسَّخ]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    33. مستتب [مُسْتَتِبّ]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    34. مستديم [مُسْتَدِيم]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    35. مستقر [مُسْتَقِرّ]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    36. مستمر [مُسْتَمِرّ]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    37. مسلسل [مُسَلْسَل]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    38. مسنود [مَسْنُود]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    39. معاقب [مُعَاقَب]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    40. معاقب [مُعَاقِب]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    41. معزز [مُعَزَّز]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    42. مقيم [مُقِيم]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    43. مناوب [مُنَاوِب]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef
    44. منصب [مُنْصَبّ]
    Anlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef

    Türkçe-Arapça Sözlük > ardıl

  • 4 ardışık

    1. تدرجي [تَدَرُّجِيّ]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    2. تعاقبي [تَعَاقُبِيّ]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    3. تمثيلية [تَمْثِيلِيَّة]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    4. تناوبي [تَنَاوُبِيّ]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    5. دائم [دائِم]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    6. دافق [دافِق]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    7. دراك [دِرَاك]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    8. ديوم [دَيُّوم]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    9. سلسلة [سلسلة]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    10. صمد [صَمَد]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    11. فائض [فائِض]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    12. فياض [فَيَّاض]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    13. متتابع [مُتَتَابِع]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    14. متتال [مُتَتَالٍ]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    15. متصل [مُتَّصِل]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    16. متدفق [مُتَدَفِّق]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    17. مترابط [مُتَرَابِط]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    18. مترافق [مُتَرَافِق]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    19. متسلسل [مُتَسَلْسِل]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    20. متعاقب [مُتَعَاقِب]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    21. متقارن [مُتَقَارِن]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    22. متلاحق [مُتَلَاحِق]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    23. متلازم [مُتَلَازِم]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    24. متماسك [مُتَمَاسِك]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    25. متناوب [مُتَنَاوِب]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    26. متواتر [مُتَوَاتِر]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    27. متواصل [مُتَوَاصِل]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    28. متوال [مُتَوَالٍ]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    29. مداوم [مُدَاوِم]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    30. مدعم [مُدَعَّم]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    31. مرتبط [مُرْتَبِط]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    32. مرسخ [مُرَسَّخ]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    33. مستتب [مُسْتَتِبّ]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    34. مستديم [مُسْتَدِيم]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    35. مستقر [مُسْتَقِرّ]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    36. مستمر [مُسْتَمِرّ]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    37. مسلسل [مُسَلْسَل]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    38. مسنود [مَسْنُود]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    39. معاقب [مُعَاقَب]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    40. معاقب [مُعَاقِب]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    41. معزز [مُعَزَّز]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    42. مقيم [مُقِيم]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    43. مناوب [مُنَاوِب]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali
    44. منصب [مُنْصَبّ]
    Anlamı: birbiri ardından gelen, mütevali

    Türkçe-Arapça Sözlük > ardışık

  • 5 ertesi

    1. بعدي [بَعْدِيّ]
    Anlamı: bir günün, yılın vs. ardından gelen gün, yıl
    2. تابع [تابِع]
    Anlamı: bir günün, yılın vs. ardından gelen gün, yıl
    3. تال [تالِ]
    Anlamı: bir günün, yılın vs. ardından gelen gün, yıl
    4. تلو [تِلْو]
    Anlamı: bir günün, yılın vs. ardından gelen gün, yıl
    5. لاحق [لاحِق]
    Anlamı: bir günün, yılın vs. ardından gelen gün, yıl

    Türkçe-Arapça Sözlük > ertesi

  • 6 peşinde

    1. آت [آتٍ]
    2. تبيع [تَبِيع]
    3. تلو [تِلْو]

    Türkçe-Arapça Sözlük > peşinde

  • 7 akabinde

    1. بعدما [بَعْدَمَا]
    Anlamı: arkasında, hemen arkadan, ardından
    2. تلو [تِلْو]
    Anlamı: arkasında, hemen arkadan, ardından

    Türkçe-Arapça Sözlük > akabinde

  • 8 halef

    خليفة [خَلِيفَة]

    Türkçe-Arapça Sözlük > halef

  • 9 halife

    خليفة [خَلِيفَة]

    Türkçe-Arapça Sözlük > halife

  • 10 sonradan

    بعدما [بَعْدَمَا]

    Türkçe-Arapça Sözlük > sonradan

См. также в других словарях:

  • ardından atlı kovalamak — arkasından atlı kovalamak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ardından sapan taşı yetişmez — bir kimsenin çok hızlı gittiğini anlatmak için kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bey ardından çomak çalan çok olur — güçlü bir kişi ile yüz yüze bulunduklarında ağızlarını açamayanlar, o gittikten sonra aleyhinde atıp tutarlar anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • MUKTEFÎ — Ardından giden. İzinden giden. İktifâ eden. Misâl alan, örnek tutan …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • List of sultans of the Ottoman Empire — Ottoman Imperial Standard Sultan of the Ottoman Empire Former Monarchy …   Wikipedia

  • akabinde — zf. Arkasından, hemen arkadan, ardından, hemen ardından Kulağı iki kesik tırnak kıskacına aldıktan sonra başı şiddetle sağa sola sarsar, akabinde yanaklarda patlayan iki şimşek alevi gözlerden çıkar. A. Rasim …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • art — is., dı 1) Arka, geri Ardında kapı koyu karanlık bir sonsuzluğa açılıyordu. T. Buğra 2) Bir şeyin öbür yüzü 3) sf. Arkada bulunan Art damak ünsüzü. Art teker. Birleşik Sözler art arda art avurt art bölge art damak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • derakab — (F. A.) [ ﺐﻘﻋرد ] ardından, hemen, derhal, hemen ardından …   Osmanli Türkçesİ sözlüğü

  • Nejat Eczacıbaşı — Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Born January 5, 1913(1913 01 05) Izmir, Ottoman Empire Died October 6, 1993(1993 10 06) (aged 80) Philadelphia, Pennsylvania, USA …   Wikipedia

  • Türkan Şoray — (born 28 June 1945, Istanbul) is a Turkish film actress. Biography Türkan Şoray was born to a government official father, Halit Şoray and her mother, Meliha Şoray who was a housewife. She also has one younger sibling, a sister called Nazan, who… …   Wikipedia

  • Emre Araci — Infobox Person name = Emre Araci image size = 225px birth date = 22 December 1968 birth place = Ankara, Turkey occupation = Turkish music historian, composer and conductorEmre Araci, (born 22 December 1968, Ankara) Turkish music historian,… …   Wikipedia

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»