-
1 für
für präp (A) için; -e; (zugunsten) -in lehine; (anstatt) -in yerine;für immer daima, ebediyen;für mich Meinung, Geschmack bana göre/kalırsa;für 10 DM on marka;an und für sich aslında; aslına bakılırsa;jeder für sich herkes kendisi için ( oder kendi hesabına);Tag für Tag günden güne;Wort für Wort kelimesi kelimesine;was für …? ne gibi/tür bir …?;das Für und Wider lehte ve aleyhte görüşler pl; olumlu ve olumsuz yanlar pl;fürs Erste şimdilik -
2 für
1) ( zugunsten von) için;\für dich/mich senin/benim için;kann ich noch etw \für Sie tun? sizin için bir şeyler daha yapabilir miyim?;ich bin \für deine Idee düşüncenden yanayım;ich bin \für den Frieden barıştan yanayımsich \für etw entscheiden bir şey için karar vermek;\für sich ( allein) tek başına;das F\für und Wider lehte ve aleyhte2) ( im Verhältnis zu)er ist sehr groß \für sein Alter yaşına göre boyu çok uzun;das ist eine Sache \für sich bu kendi çapında bir iş, bu başlı başına bir iş3) ( zeitlich) için;\für einige Wochen birkaç haftalığına [o hafta için];ich gehe \für zwei Jahre ins Ausland iki yıllığına [o yıl için] yurt dışına gidiyorum;\für immer ilelebet;\fürs Erste ilk başta4) Jahr \für Jahr yıldan yıla;Tag \für Tag her Allahın günü;Schritt \für Schritt adım adım;Wort \für Wort kelimesi kelimesine5) ( wegen) için;ich \für meine Person benim için, bana göre, kendi payıma6) ( zum Zweck) için;ein Mittel \für Kopfschmerzen ( fam) baş ağrısı için ilaç;\für nichts und wieder nichts boşu boşuna7) ( anstelle von) yerine;ich bin \für ihn eingesprungen onun yerine geçtim;was verlangen Sie \für den Anzug? elbiseye ne istiyorsunuz?8) ( mit Fragepronomen)was \für eine Frage ist das? bu ne biçim soru?;was \für ein Pilz ist das? bu ne mantarı?;was \für eine komische Idee! ne komik bir düşünce!;aus was \für Gründen auch immer her ne sebepten olursa olsun -
3 an
an [an]I präp1) ( nahe bei)\an der Ecke köşede;\an der gleichen Stelle aynı yerde;am Fenster sitzen pencerede oturmak;er geht \an mir vorbei benim yanımdan geçiyor;bis \an den Rand ağzına kadar2) ( geographisch gelegen)Frankfurt \an der Oder/am Main Oder/Main Irmağı üzerindeki Frankfurt3) ( zeitlich)\an diesem Abend bu [o o] akşam;am Abend akşamleyin;es ist \an der Zeit zaman [o vakit] geldi;am Anfang başlangıçta;am 29. November 1991 29 Kasım 1991'de4) ( weitere Verwendungen)jdn \an etw erkennen birini bir şeyden tanımak;was haben Sie \an Weinen da? Sizde hangi şaraplar var?;\an etw schuld sein bir şeyde suçu olmak;ich habe eine Bitte \an Sie Sizden bir ricam var;das Entscheidende \an der Sache ist, dass... işin esası...;das gefällt mir nicht \an ihm onda bu hoşuma gitmiyor;es ist \an dir, etw zu tun bir şey yapmak sana bağlı;reich \an Phosphaten/Stickstoffen fosfat/azot bakımından zenginII präp1) ( in Richtung auf)sich \an die Wand lehnen duvara yaslanmak;sie ging \ans Fenster pencereye gitti;\ans Telefon gehen telefona gitmek [o cevap vermek];\an die Arbeit! haydi iş başına!2) ( für)ein Brief \an seinen Sohn oğluna bir mektup;ich habe eine Frage \an dich sana bir sorum var;sie verdient \an die 4.000 Euro aşağı yukarı 4.000 euro kazanıyor;\an die 500 Schüler 500'e yakın öğrenci1) ( beginnend)von... \an...den itibaren;von hier \an buradan sonra;von Anfang \an başından beri/itibaren, başlangıçtan beriStuttgart \an 16.25 Stuttgart'a varış 16.253) ( eingeschaltet) -
4 an
an1. präp (D) zeitlich -de; örtlich -de;an der Grenze sınırda;an der Isar Isar kenarında;an der Wand duvarda;an einem kalten Tag soğuk bir gün(de);an einem Sonntagmorgen bir pazar (günü) sabahında;alles ist an seinem Platz her şey (yerli) yerinde;fig Kopf an Kopf baş başa;er hat so etwas an sich kendine has bir tarafı var;es ist an ihm zu reden söz onda;an seiner Stelle onun yerinde;jemanden an der Hand führen b-ni elinden tutup götürmek;jemanden an der Stimme erkennen b-ni sesinden tanımak;an (und für) sich aslında, haddizatında;an die Tür klopfen kapıya vurmak2. präp (A) -(y)e;an den Rand kenara;ein Brief an mich bana bir mektup3. adv: von … an -den itibaren;von nun an şu andan itibaren;von heute an bugünden itibaren; bundan böyle;das Licht ist an ışık açık;an - aus; açık - kapalı;München an 13.55 Münih’e varış 13.55;an die 100 Dollar yaklaşık 100 dolar;er hatte noch seinen Mantel an paltosu daha sırtındaydı -
5 allein
allein [a'laın]I adj\allein stehend ( freistehend) müstakil, tek (başına);kann ich dich einen Augenblick \allein sprechen? bir saniye seninle yalnız konuşabilir miyim?2) ( ohne Hilfe) tek başına;er macht das ganz \allein o, bunu tek başına yapar;eine \allein erziehende Mutter bekâr bir anne, tek başına velâyet hakkına sahip olan anne3) ( einsam) yapayalnız;ich bin so oft \allein ben çoğu zaman yapayalnızımdu \allein bist schuld daran bütün kabahat sende;nicht \allein..., sondern auch... sadece... değil, o da...;einzig und \allein sadece;\allein schon die Vorstellung macht mir Angst sadece düşüncesi bile bana korku veriyor;von \allein kendi kendine, kendiliğinden;das weiß ich von \allein! bunu kendim de biliyorum! -
6 gut
gut <besser, am besten> [gu:t]I adj1) ( allgemein) iyi;ein \guter Freund iyi bir dost;\gute Besserung! acil şifalar dilerim!, geçmiş olsun!;er ist in Mathe sehr \gut mathematikte çok iyi;das ist ja alles \gut und schön, aber... ( fam) bunların hepsi iyi hoş, ama...;G\gut und Böse auseinanderhalten iyi ve kötüyü birbirinden ayırt etmek;die G\guten und die Bösen iyiler ve kötüler;findest du Strandurlaub \gut? plajda izin yapmayı iyi buluyor musun?;lassen wir es damit \gut sein ( fam) bu meseleyi kapatalım artık2) ( Mensch) iyi;sei so \gut und... bir iyilik yapıver de...;\gut zu jdm sein birine karşı iyi davranmak3) ( richtig) iyi, doğru4) ( nützlich)wer weiß, wozu das \gut ist? kim bilir, bu ne işe yarar?das ist \gut gegen Husten bu öksürüğe karşı iyi gelir6) ( vorteilhaft) iyi, yararlı, avantajlı7) ( angemessen) iyi, yerinde;er hat \gute Laune keyfi yerinde;8) ( reichlich) iyi, bol;eine \gute Stunde tam bir saatII adv iyi;schon \gut! peki!, peki peki;das schmeckt \gut bunun tadı iyi;sein Geschäft geht nicht \gut işi iyi gitmiyor;etw \gut können bir şeyi iyi yapabilmek;er hat es dort \gut orada durumu iyi;\gut so! iyi böyle!;\gut gemacht! iyi yaptın!;du bist \gut! âlemsin!, ömürsün!;das kann \gut sein olabilir;so \gut wie nichts ( fam) neredeyse [o hemen hemen] hiçbir şey;mach's \gut! kendine iyi bak!;er stellt sich \gut mit dir, weil er dein Auto braucht seninle iyi geçiniyor, çünkü otona ihtiyacı var;du tust \gut daran, hier erst mal zu verschwinden iyisi mi, buradan önce bir yok ol -
7 tun
tun <tut, tat, getan> [tu:n]I vi, vt yapmak, etmek;etw aus Liebe/aus Neid \tun bir şeyi sevgiden/kıskançlıktan yapmak;Wichtigeres zu \tun haben, als......den önemli yapacak işi olmak;ich habe mein Bestes getan elimden geleni yaptım;ich habe noch zu \tun yapılacak daha işim var;damit ist es nicht getan bununla bitmedi;das ist leichter gesagt als getan dile kolay;sie hat nichts zu \tun yapacak hiçbir işi yok, işi gücü yok;du kannst \tun und lassen, was du willst istediğini yapabilirsin;was kann ich für Sie \tun? sizin için ne yapabilirim?;wir haben getan, was wir konnten yapabileceğimizi yaptık;so etwas tut man nicht! böyle şey yapılmaz!;tu, was du nicht lassen kannst! ( fam) yapacağını yap!;das tut nichts zur Sache ( fam) bu olayı değiştirmez;hat er dir was getan? sana bir şey yaptı mı?;der Hund tut nichts ( fam) köpek bir şey yapmaz;tu mir doch den Gefallen und... bana bir iyilik yap da...;er bekam es mit der Angst zu \tun korkmaya başladı;nach getaner Arbeit iş bittikten sonra;damit habe ich nichts zu \tun bununla hiç bir ilgim yok;ich will mit ihm nichts mehr zu \tun haben onunla alıp vereceğim kalmadı artık;so \tun, als ob...... imiş gibi yapmak;tu doch nicht so! ( fam) numara yapma!;du tätest gut daran, zu schweigen susmakla iyi edersintu es in den Schrank! onu dolaba koy!III vrsich \tun;es tut sich etwas ( fam) bir şeyler oluyor -
8 Leben
Leben <-s, -> ntetw ins \Leben rufen bir şeyi yaratmak;am \Leben sein hayatta olmak, sağ olmak;nie im \Leben! hayatta olmaz!;es geht um \Leben und Tod bu, hayat memat meselesidir, bu, ölüm kalım meselesidir;der Mann/die Frau meines \Lebens hayatımın adamı/kadını;sich mit Betteln durchs \Leben schlagen dilencilikle geçinmek;am \Leben hängen hayata bağlı olmak;jdm das \Leben kosten birinin hayatına mal olmak;das ist wie im richtigen \Leben bu, gerçek yaşamdaki gibi;\Leben in etw bringen bir şeye hayat [o canlılık] vermek;daran wird sie zeit ihres \Lebens denken onu bütün hayatı [o ömrü] boyunca unutmayacaktır2) can;das tue ich für mein \Leben gern bunu canı gönülden yaparım;ums \Leben kommen canını kaybetmek, ölmek;mit dem \Leben davonkommen canını kurtarmak;etw mit dem \Leben bezahlen bir şeyi canıyla ödemek;am \Leben hängen canı tatlı olmak;jdm das \Leben retten birinin canını kurtarmak;Geld oder \Leben! ya paranı ya da canını! -
9 Feuer
Feuer <-s> ['fɔıɐ] nt1. kein pl1) mil ateş;das \Feuer eröffnen/einstellen ateş açmak/kesmek2) ( Temperament)dieses Pferd hat viel \Feuer bu at çok ateşli2. <-s, -> nt1) ( vom Menschen kontrolliert) ateş;das olympische \Feuer Olimpiyat Ateşi;\Feuer fangen ateş almak, tutuşmak;haben Sie \Feuer? ateşiniz var mı?;jdm \Feuer geben birine ateş vermek;mit dem \Feuer spielen ( fig) ateşle oynamak;für jdn durchs \Feuer gehen biri için kendini ateşe atmak, biri için canını vermek;jdm \Feuer unterm Hintern machen ( fam) birini dürtüklemek;Öl ins \Feuer gießen ( fig) yangına körükle gitmek2) ( Brand) yangın, ateş;\Feuer an etw legen bir şeye kundak koymak, yangın çıkarmak için bir şeyi tutuşturmak;\Feuer und Flamme für etw/jdn sein ( fam) bir şey/kimse için yanıp tutuşmak;\Feuer fangen ( in Brand geraten) yanmaya başlamak, tutuşmak; ( sich begeistern) ateşlenmek;gebranntes Kind scheut das \Feuer ( prov) sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer -
10 rechnen
rechnen ['rɛçnən]I vi1) math hesap yapmak;im Kopf \rechnen kafasında hesaplamak;hin- und her\rechnen hesaplamak kitaplamak2) ( sich verlassen) güvenmek (mit/auf -e/-e);man kann mit ihm \rechnen ona güvenilir;damit hatte ich nicht gerechnet bunu beklemiyordum, bunu hesaplamamıştım, bunu hesaba almamıştım [o katmamıştım], bu hesapta yoktu3) ( haushalten) hesap kitap yapmak;wir müssen mit jedem Pfennig \rechnen her feniğin hesabını yapmak zorundayızII vt1) ( Aufgabe) hesaplamak, çözmekman rechnet ihn zu den Experten auf diesem Gebiet kendisi bu alandaki eksperlerden sayılırIII vrsich \rechnen hesaplanmak -
11 Welt
dünya, âlem; ( Erde) Dünya;auf der \Welt dünyada;die Welt der Tiere/Pflanzen hayvanlar/bitkiler âlemi;die Welt des Films/Theaters film/tiyatro dünyası;auf die \Welt kommen dünyaya gelmek;aus aller \Welt dünyanın her tarafından;die Alte/Neue/Dritte \Welt Eski/Yeni/Üçüncü Dünya;alle \Welt spricht davon ( fam) dünya âlem onu konuşuyor;vor aller \Welt ( fam) bütün dünyanın gözü önünde;uns trennen \Welten ( fam) aramızda dünya kadar fark var;eine \Welt brach für ihn zusammen ( fam) dünya başına yıkıldı;um nichts in der \Welt ( fam) dünyada;die \Welt nicht mehr verstehen ( fam) feleğini şaşırmak;das ist nicht aus der \Welt ( fam) bu iş burada bitmedi [o kapanmadı];das kostet nicht die \Welt ( fam) bu dünya değil ya, öyle çok para değil;was in aller \Welt hast du dir denn dabei gedacht? ( fam) hangi akla hizmet ederek bunu yaptın?;davon geht die \Welt nicht unter ( fam) bu, dünyanın sonu demek değilki, bununla kıyamet kopmazki;sich von der \Welt zurückziehen dünyadan elini eteğini çekmek;das hat die \Welt noch nicht gesehen! ( fam) bu, dünyada görülmemiş bir şey! -
12 zu
zu [tsu:]I präp\zu Hause evde;das Museum \zu Speyer Speyer Müzesi;Herzog \zu X X arşidükü;\zu beiden Seiten iki tarafta [o yanda];\zu seiner Rechten sağ tarafında;sie kommt \zu mir o bana geliyor;er geht \zum Bahnhof/\zur Post istasyona/postaneye gidiyor;es fiel \zu Boden yere düştü;\zu jdm hinsehen birine bakmak;das Zimmer liegt \zur Straße hin oda sokağa bakıyor2) (hin\zu, da\zu)er setzte sich \zu den anderen ötekilerin yanına oturdu;nehmen Sie Wein \zum Essen? yemeğin yanında şarap alır mısınız?3) ( zeitlich)\zu jener Zeit o zamanlar;ich kündige \zum 1. Mai 1 Mayıs'ta istifa ediyorum;\zu Anfang başta;\zu Ostern/Weihnachten Paskalya'da/Noel'de;\zum ersten Mal ilk defa olarak;\zu Mittag/Abend essen öğle/akşam yemeği yemek\zum Teil kısmen;in Kisten \zu (je) hundert Stück yüzerlik kasalarda;\zum halben Preis yarı fiyatına;das Kilo \zu drei Euro kilosu üç eurodan5) ( Art und Weise)\zu Recht haklı olarak;\zu Fuß yayan\zum Glück şansa;\zu allem Unglück bütün şanssızlıkların üstüne;ein Stift \zum Schreiben yazmak için bir kalem;\zur Unterhaltung eğlence için;es ist \zum Weinen ağlanacak durum;etwas \zum Essen/Lesen mitnehmen yanına yiyecek/okuyacak bir şey almak;kommst du \zum Frühstück/Abendessen? kahvaltıya/akşam yemeğine geliyor musun?;jdm \zum Geburtstag gratulieren birinin yaş gününü kutlamak7) ( Verhältnis)die Chancen stehen eins \zu zehn bire on şans var;eins \zu null für Galatasaray Galatasaray için bir sıfır8) ( in Bezug auf) ile ilgili olarak, hakkında, üzerine;\zu dieser Frage möchte ich Folgendes sagen:... bu sorun hakkında [o ile ilgili olarak] şunu söylemek isterim:...9) ( Verwandlung)das Wasser wurde \zu Eis sudan buz olduII adv1) ( allzu) pek, fazla(sıyla);\zu sehr pek çok, çok fazla;\zu viel gereğinden [o yeterinden] fazla; ( übertrieben) aşırı;\zu schnell aşırı hızla2) ( Richtung) -e doğru;nach Süden \zu güneye doğru4) ( zeitlich)ab und \zu arada sırada;von Zeit \zu Zeit zaman zaman1) ( mit Infinitiv)es ist schön, neue Leute kennen \zu lernen yeni insanlar tanımak güzel oluyor;es ist leicht \zu finden onu bulmak kolaydır2) ( mit Partizip Präsens)die \zu erledigende Arbeit bitirilmesi gereken iş -
13 voll
voll [f-]voller ile dolu; Schmutz, Flecken usw a ile kaplı;eine volle Stunde tam bir saat;mit voller Lautstärke sesi sonuna kadar açılmış;volles Vertrauen tam güven2. adv (völlig) bütünüyle, tamamen; zahlen usw tam (ücret ödemek vs); fam (direkt, genau) tam, (dos)doğru;voll arbeiten tam gün çalışmak;voll besetzt oturacak yeri kalmamış;voll gepackt, voll gepfropft, voll gestopft adj fam tıka basa dolu;(nicht) für voll nehmen tam ciddiye al(ma)mak;voll füllen tamamen doldurmak;voll machen fam Kind altına yapmak;die Hosen voll machen donuna yapmak;voll packen ( mit -le) tamamen doldurmak;sich voll saugen ( mit -i) emip şişmek;voll schreiben doldurmak (yazarak);voll stopfen tıka basa doldurmak;voll tanken (depoyu) tam/ful doldurmak;bitte voll tanken! (depoyu) ful yapar mısınız?;voll und ganz baştan aşağı, büsbütün
См. также в других словарях:
An und für sich — An sich und für uns sind Begriffe der philosophischen Fachsprache. Mit „an sich“ bezeichnet man Gegenstände und Tatsachen, insofern sie unabhängig vom Bewusstsein einer Person sind. Den Gegensatz hierzu bilden Gegenstände, insofern sie „für uns“… … Deutsch Wikipedia
Eine Klasse für sich — ist der Titel eines US amerikanischen Kinofilms mit Geena Davis und Tom Hanks, siehe Eine Klasse für sich (Film) einer deutschen Fernsehserie des ZDFs, siehe Eine Klasse für sich (Fernsehserie) 28px Diese Seite ist eine Begriffsklärung zur… … Deutsch Wikipedia
Eine Klasse für sich (Film) — Filmdaten Deutscher Titel Eine Klasse für sich Originaltitel A League of Their Own … Deutsch Wikipedia
Eine Klasse für sich (Fernsehserie) — Seriendaten Deutscher Titel Eine Klasse für sich Produktionsland Bundesrepublik Deutschland … Deutsch Wikipedia
Alle zusammen - Jeder für sich — Seriendaten Originaltitel: Alle zusammen – Jeder für sich Produktionsland: Deutschland Produktionsjahr(e): 1996–1997 … Deutsch Wikipedia
Alle zusammen – Jeder für sich — Seriendaten Originaltitel: Alle zusammen – Jeder für sich Produktionsland: Deutschland Produktionsjahr(e): 1996–1997 … Deutsch Wikipedia
... und Gerechtigkeit für alle — Filmdaten Deutscher Titel: … und Gerechtigkeit für alle Originaltitel: …And Justice for All Produktionsland: USA Erscheinungsjahr: 1979 Länge: 115 Minuten Originalsprache: Englisch … Deutsch Wikipedia
...und das Leben geht weiter — Filmdaten Deutscher Titel: …und das Leben geht weiter Originaltitel: And the Band Played On Produktionsland: USA Erscheinungsjahr: 1993 Länge: ca. 141 Minuten Originalsprache: Englisch … Deutsch Wikipedia
Das Sein und das Nichts — Das Sein und das Nichts[jps 1], Versuch einer phänomenologischen Ontologie (orig. L être et le néant. Essai d ontologie phénoménologique von 1943) ist das philosophische Hauptwerk von Jean Paul Sartre, in dessen Zentrum die Frage nach der… … Deutsch Wikipedia
An sich — und für uns (für sich) sind Begriffe der philosophischen Fachsprache. Mit „an sich“ bezeichnet man Gegenstände und Tatsachen, insofern sie unabhängig vom Bewusstsein einer Person sind. Den Gegensatz hierzu bilden Gegenstände, insofern sie „für… … Deutsch Wikipedia
Buddhismus - Schulen und Systeme — Dieser Artikel oder Abschnitt ist nicht hinreichend mit Belegen (Literatur, Webseiten oder Einzelnachweisen) versehen. Die fraglichen Angaben werden daher möglicherweise demnächst gelöscht. Hilf Wikipedia, indem du die Angaben recherchierst und… … Deutsch Wikipedia