-
41 canlı hayvanı deneysel amaçla ameliyat etme
n. vivisectionTurkish-English dictionary > canlı hayvanı deneysel amaçla ameliyat etme
-
42 estetik ameliyat
n. cosmetic surgery, Job, plastic surgery -
43 estetik ameliyat
face-lift, face-lifting -
44 plastik ameliyat
plastic surgery -
45 narkozcu
1. مبنج [مُبَنِّج]2. مخدر [مُخَدِّر] -
46 narkozitör
1. مبنج [مُبَنِّج]2. مخدر [مُخَدِّر] -
47 görmek
ви́деть* * *-ür, -i1) ви́деть, уви́деть2) испы́тывать, пережи́тьgörüp geçirmek — мно́гое повида́ть / испыта́ть
ameliyat görmek — перенести́ опера́цию
çok görmek — а) мно́го повида́ть на своём веку́; мно́го пережи́ть; б) счита́ть изли́шним
görmediği kalmadı — он всё испыта́л
savaş görmek — пережи́ть войну́
3) находи́ть, счита́ть; рассма́тривать какdurumu kötü görmek — счита́ть положе́ние плохи́м
düşman görmek — счита́ть враго́м, ви́деть врага́
4) - den брать, получа́ть, извлека́ть5) почу́вствовать, осозна́ть6) име́ть, заиме́тьcebi para gördü — у него́ в карма́не завели́сь де́ньги
7) навеща́ть, посеща́ть кого8) встреча́ться, ви́деться с кем9) ви́деть, быва́тьoraları gördüm — я быва́л в тех места́х
10) выступает в роли вспом. гл.hesap görmek — рассчита́ться
hizmet görmek — служи́ть
masraf görmek — нести́ расхо́ды
••- gör bak- göreceği gelmek
- göresi gelmek
- göreyim seni!
- görmezden gelmek
- görmediğe dönmek
- görmemişe dönmek
- görmüş geçirmiş
- görüp gözetmek -
48 masa
(ударение: mása) стол (м)* * *1) столmasa örtüsü — ска́терть
ameliyat masası — операцио́нный стол
görüşme masasına oturmak — сесть за стол перегово́ров
kumar masası — ло́мберный стол
yazı masası — пи́сьменный стол
yemek masası — обе́денный стол
2) отде́л в госуда́рственном учрежде́нииkaçakçılık masası — отде́л по борьбе́ с контраба́ндой
3) иму́щество банкро́таiflâs masası — иму́щество несостоя́тельного должника́
-
49 hemşire
ameliyat hemşiresi Operationsschwester f -
50 hazikane
а-п с больши́м иску́сством, со зна́нием де́ла (что-л. делать, чаще о враче)operatör pek hazikane ameliyat yapmış — хиру́рг блестя́ще провёл опера́цию
-
51 kansız
1) без кро́ви, бескро́вныйkansız bir ameliyat — бескро́вная опера́ция
kansız bir devrim — бескро́вная револю́ция
2) малокро́вный, анеми́чный3) вя́лый, апати́чный; ро́бкий -
52 muvaffakıyetli
уда́чный, успе́шныйmuvaffakıyetli bir ameliyat — успе́шная опера́ция
muvaffakıyetli bir netice — успе́шный (благоприя́тный) результа́т
-
53 plastik
(-ği)1.пласти́ческийplastik ameliyat — пласти́ческая опера́ция
plastik maddeler — пласти́ческие вещества́
2.пластма́ссаplastik kimyası — хи́мия пластма́сс
-
54 sonra
1.пото́м, зате́м; по́слеdaha sonra — зате́м, по́сле, в дальне́йшем
sonra söyliyeceğim — я пото́м скажу́
2.не то; а то3. послелог.1) по́сле, за, че́рез; спустя́senden sonra geldi — он пришёл по́сле тебя́
biraz sonra — немно́го спустя́, ско́ро, вско́ре
bir yıl sonra — спустя́ год
2) с формой на -dık в Исх. п. передаёт содержание придаточного предложения времени по́сле того́, как…yazdıktan sonra — по́сле того́, как написа́л, написа́в
◊
sonrası — а) продолже́ние; б) пото́м, да́лее◊
sonrası var — продолже́ние сле́дует◊
ameliyat sonrası devre — послеоперацио́нный пери́од◊
sonra ya bırakmak — отложи́ть [на пото́м]◊
sonra ya kalmış — отсро́ченный, отло́женный на какой-л. срок -
55 operasyon
-
56 bıçak
1) Messer nt\bıçak çekmek ein Messer ziehen\bıçak gibi messerscharfbir şeyde \bıçak kemiğe dayanmak ( fig) etw ist unerträglich geworden; ( parasızlıktan) jdm sitzt das Messer an der Kehlekeskin/kör \bıçak ein scharfes/stumpfes Messerbıçağın sırtı ve yalımı der Rücken und die Schneide der Klingeorağın/tırpanın bıçağı die Klinge der Sichel/der Sense\bıçak altına yatmak unters Messer kommenbirine \bıçak atmak jdn unters Messer nehmen -
57 operasyon
-
58 plastik
\plastik madde Kunststoff mII adj1) plastisch\plastik ameliyat/cerrahî plastische Operation/Chirurgie2) Kunststoff-, Plastik- -
59 operatör
جراح [جَرَّاح] -
60 olmak
",-ur 1. to become, come to exist, come into being. 2. to happen, occur, be, take place. 3. to be (to have or occupy a place or position; to show a certain characteristic): Beşte orada olmalıyım. I ought to be there at five o´clock. Cesur olmalısın. You should be bold. 4. to have (used with possessives): Param olsaydı alırdım. If I´d had the money, I´d have bought it. Benim o semtte bir evim olmalı. I ought to have a house in that part of town. 5. (for time) to pass, elapse, be: Oraya gideli iki yıl oldu. It´s been two years since he went over there. 6. (for something) to be acceptable, be all right, be okay: Olur mu öyle? Can (something like) that be okay? Olur! Okay! Olmaz! No! 7. to ripen; (for food) to be cooked, be done. 8. /a/ (for an article of clothing) to fit. 9. /dan/ to lose, be deprived of: Canından oldu. He lost his life. Kumar yüzünden servetinden oldu. She lost her fortune by gambling. 10. to catch (a disease): Tifo oldu. He caught typhoid fever. 11. to undergo (something): Ameliyat oldu. He underwent an operation. Ahmet yarın imtihan olacak. Ahmet will take an exam tomorrow. 12. /a/ (for something) to be a source of (something) to (someone): Bu ilacın ona çok yararı oldu. This medicine has really helped her. 13. slang to get drunk: Sen bayağı oldun. You´re as drunk as a lord. Oldu. colloq. All right./OK./Very well./Agreed. -la beraber/birlikte although: Parlak bir zekâsı olmamakla beraber para kazanmasını biliyor. He´s no whiz kid, but he does know how to make money. olan/olup biten all (the events) that took place. olup bitmek to happen, take place. olduğu gibi 1. as (one) is, as (it) is: İnsanları olduğu gibi kabul etmelisin. You should accept people as they are. 2. as it (they) happened: Her şeyi olduğu gibi anlatacağım. I will explain everything as it happened. 3. besides being..., in addition to being...; besides having..., in addition to having...: Hasta olduğu gibi, yoksul da. Besides being sick, he is poor. olduğu kadar 1. besides being...; besides having...: Oda küçük olduğu kadar, karanlık da. Besides being small, the room is dark. 2. as much as possible: Hepsini bitirmek zorunda değilsin, olduğu kadar yap. You don´t have to finish it all; do what you can. Olan oldu. What´s done is done. olup olacağı all: Bendeki paranın olup olacağı bu kadar. This is all the money I´ve got on me. Onun olup olacağı bir köy muhtarı. He´ll never be anything more than the mayor of a village. Olup olacağımız toprak mı? Are we nothing more than dust? oldum bittim/oldum olası/oldum olasıya for as long as anyone can remember, from time immemorial, always. oldu olmadı It´s been just about...: Bu işe başlayalı on yıl oldu olmadı. It´s been just about ten years since he began this job. olmak üzere 1. being: İşyerimizde, ikisi Fransız olmak üzere, yirmi eleman var. In our firm we have twenty personnel, two of whom are French. 2. to be on the point of being: Kahven olmak üzere. Your coffee´s just about ready. olur olmaz 1. just any old, whatever, any... that: Olur olmaz her kitabı okuma! Don´t read any old book you happen to see! 2. at random, without thinking: Olur olmaz konuşma! Don´t just talk whenever you feel like it. "
См. также в других словарях:
ameliyat — is., ç., tıp, Ar. ˁameliyyāt 1) Hasta üzerinde tedavi amacıyla uygulanan kesme ve dikme işlemi, operasyon 2) esk. İşler, faaliyetler Enkazın kalkması üç dört günlük ameliyata muhtaç. H. R. Gürpınar Birleşik Sözler ameliyat eldiveni ameliyathane… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ameliyât — (A.) [ تﺎﻴﻠﻤﻋ ] 1. işlemler, uygulamalar. 2. ameliyat … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
ameliyat geçirmek — ameliyat edilmiş olmak Bu koğuşta ayak ameliyatı geçirmiş hasta Şahin di. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
ameliyat masası — is. Üzerinde ameliyat yapılan özel donanımlı masa Hepsinde ameliyat masasında bayıltılmamış bir hasta yüzü vardır. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
ameliyat eldiveni — is. Ameliyat sırasında kullanılan genellikle kauçuktan yapılmış, ince eldiven … Çağatay Osmanlı Sözlük
ameliyat etmek — operatör hastaya kesme ve dikme yoluyla müdahale etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ameliyat olmak — hastaya kesme ve dikme yoluyla müdahale edilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kansız ameliyat — is., tıp Kanama olmayacak derecede kan dolaşımı dondurularak gerçekleştirilen ameliyat … Çağatay Osmanlı Sözlük
plastik ameliyat — is. Vücudun gereken yerlerini düzgünleştirmek veya güzelleştirmek için yapılan ameliyat … Çağatay Osmanlı Sözlük
bıçak altına yatmak — ameliyat olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ameliyata girmek — ameliyat etmek üzere ameliyathanede bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük