-
121 bracket
n. destek, dirsek, raf, köşebent, kademe; makas (topçuluk)————————v. paranteze almak, hedefi makas içine almak (Argo), aynı kategoriye almak* * *1. köşeli ayraç 2. paranteze al (v.) 3. parantez (n.)* * *['brækit] 1. noun1) ((usually in plural) marks (eg (),, etc) used to group together one or more words etc.) parentez(işareti)2) (a support for a shelf etc: The shelf fell down because the brackets were not strong enough.) köşebent, dirsek2. verb1) (to enclose (words etc) by brackets.) parentez içine almak2) ((sometimes with together) to group together (similar or equal people or things).) aynı kümeye koymak• -
122 capture
n. ele geçirme, zaptetme, esir alma, esir, ganimet————————v. ele geçirmek, zaptetmek, esir almak, ganimet almak, tutsak etmek, el koymak, almak; çekim alanına almak* * *1. yakala (v.) 2. yakalama (n.) 3. yakala* * *[- ə]1) (to take by force, skill etc: The soldiers captured the castle; Several animals were captured.) ele geçirmek, zaptetmek2) (to take possession of (a person's attention etc): The story captured his imagination.) yakalamak -
123 revenge
n. hınç, öç, intikam, rövanş, hesaplaşma, acısını çıkarma, intikam hırsı, kin, öç alma isteği————————v. öcünü almak, hıncını almak, intikamını almak* * *1. intikam al (v.) 2. intikam (n.)* * *[rə'ven‹] 1. noun1) (harm done to another person in return for harm which he has done (to oneself or to someone else): The man told the manager he would get/have his revenge / take revenge on the company for dismissing him; His revenge was to burn down the factory.) intikam2) (the desire to do such harm: The man said he had burned down the factory out of revenge / in revenge for being dismissed.) intikam arzusu2. verb((with on) to get (one's) revenge: He revenged himself on his enemies; I'll soon be revenged on you all.) intikamını almak -
124 skim
v. kaymağını almak, yağını almak, köpüğünü almak, sıyırmak, sıyırıp geçmek, sektirmek, su üzerinde kaydırmak, göz gezdirmek, sekmek, kayar gibi gitmek* * *al* * *[skim]past tense, past participle - skimmed; verb1) (to remove (floating matter, eg cream) from the surface of (a liquid): Skim the fat off the gravy.) sıyırıp almak2) (to move lightly and quickly over (a surface): The skier skimmed across the snow.) üzerinden kaymak3) (to read (something) quickly, missing out parts: She skimmed (through) the book.) çabucak gözden geçirmek• -
125 abnehmen
abnehmen <unreg, -ge-, h>1. v/t kaldırmak; TECH Maschine usw -in ruhsat muayenesini yapmak; Ware (D -den) satın almak;eine Prüfung abnehmen sınav yapmak;jemandem Blut abnehmen b-nden kan almak;jemandem etwas abnehmen b-nin işini hafifletmek;jemandem Fingerabdrücke abnehmen b-nin parmak izini almak;jemandem zu viel abnehmen b-nin çok parasını almak;fam fig das nimmt ihm keiner ab! o bunu kimseye yutturamaz! -
126 beziehen
beziehen <unreg, o -ge-, h>1. v/t Bett -e temiz çarşaf geçirmek; Wohnung -e taşınmak, girmek;Posten beziehen yerini almak, yerine kurulmak; Gehalt almak; Zeitung (abone olarak) düzenli almak; Waren, Informationen almak;etwas beziehen auf (A) bş-le bş arasında bağlantı kurmak;etwas auf sich beziehen bş-e/bş-den alınmak2. v/r: sich beziehen Himmel bulutlanmak;sich auf jemanden beziehen b-nin adını vermek; b-ne gönderme yapmak; b-ne atıfta bulunmak -
127 anfassen
an|fassenII vtetw mit der Hand \anfassen ( berühren) elini bir şeye dokundurmak [o değdirmek] [o sürmek]; ( greifen) bir şeyi eline almakjdn hart \anfassen bir kimseye sert davranmak [o muamele etmek];eine Sache falsch \anfassen bir işi yanlış ele almakIII vrsich \anfassen1) ( bei der Hand nehmen) el ele tutuşmak2) ( sich anfühlen)der Stoff fasst sich wie Seide an kumaş, ipek olduğu hissini veriyor -
128 beziehen
beziehen*I vtdas Bett neu \beziehen yatağın çarşaflarını değiştirmek3) ( Einkommen) almak;Ohrfeige/Prügel \beziehen ( fam) tokat/dayak yemeketw auf sich \beziehen bir şeyi kendi üstüne yormak;diese Bemerkung brauchst du nicht auf dich zu \beziehen bu sözü kendi üstüne yormana gerek yok, bu söze alınmana gerek yok6) ( Posten) almakII vrsich \beziehen
См. также в других словарях:
almak — i, ır 1) Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) i, den Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak Çocuğu okuldan aldı. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Almak — Stern Alamak (γ And) Beobachtungsdaten Epoche: J2000.0 Sternbild Andromeda … Deutsch Wikipedia
Almak — Gamma Andromedae Almach (γ Andromedae) Données d observation (Époque J2000.0) Ascension droite 02h 03m 54s Déclinaison +42° 19′ 47″ Constellation Andromède Magnitude apparente … Wikipédia en Français
Almak — This interesting and unusual surname is of early medieval English origin, and is a good example of that sizeable group of early English surnames created from the habitual use of a nickname. In this instance the nickname was originally given to… … Surnames reference
l k almak — almak I, 40, 41, 46, 51, 53, 99,114,149, 168. 175, 236, 329, 367, 373, 412, 421, 440; I I, 13, 24 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
icazet almak — 1) izin, onay almak Bir çift ayakkabı almak için dahi ondan icazet almak zorunda kalıyorum. A. Kulin 2) diploma almak … Çağatay Osmanlı Sözlük
elden almak — 1) bir malı pazara çıkarılmadan sahibinin elinden satın almak 2) herhangi bir şeyi biriyle yüz yüze görüşerek almak … Çağatay Osmanlı Sözlük
hedef almak — 1) (bir şeyi) nişan almak 2) (bir şeyi) ulaşılmak istenen amaca göre davranmak 3) (bir şeyi) bir kimseyi, bir yeri yıpratmak, eleştirmek amacıyla karşısına almak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ileri almak — 1) öne almak 2) saati önceki vakte almak, öne ayarlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
öç almak (veya çıkarmak) — yapılan bir kötülüğün acısını kötülük yaparak çıkarmak, intikam almak Öç almak ister gibi konuşuyordu ama kime taş attığı belli olmuyordu. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
randevu almak — bir kimseden belli bir saat ve yerde buluşmak için söz almak, gün almak Adamcağız, samimi bir refah ve zevkle yeni bir randevu aldıktan sonra gitti. A. Gündüz … Çağatay Osmanlı Sözlük