-
41 alltäglich
-
42 banal
banal adj alelade, sıradan -
43 Banalität
Banalität f <Banalität; Banalitäten> aleladelik; bayağılık; alelade/bayağı şey -
44 profan
profan adj (gewöhnlich) alelade, gündelik -
45 ლიტონი
s.basit, kolay, yalın, sade, tabii, alelade, saf -
46 gewöhnlich
gewöhnlich [gə'vø:nlıç]I adj1) ( gewohnt) alışılmış, mutat, olağan2) ( normal) normal, olağan;im \gewöhnlichen Leben normal yaşamda;unter \gewöhnlichen Umständen normal şartlar altında;ein \gewöhnlicher Lauf der Dinge işlerin normal yürümesier ist ein ziemlich \gewöhnlicher Mensch kendisi oldukça sıradan bir insandırwie \gewöhnlich her zamanki gibi -
47 سوي
سَوِيّ1. sağlıklıAnlamı: sağlam, esen, sıhhatli2. hatasızAnlamı: yanlışlığı bulunmayan3. sıhhatliAnlamı: sağlıklı4. salimAnlamı: esen, sağlam5. gürbüzAnlamı: sağlam, güçlü ve iyi gelişmiş6. ortaklaşaAnlamı: ortak olarak, el birliğiyle7. selimAnlamı: doğru, dürüst, kusursuz8. esenAnlamı: hiçbir hastalığı olmayan9. alışılmışAnlamı: tabiî, normal olan10. alelâdeAnlamı: her zaman görülen, olağan11. sıradanAnlamı: herhangi bir, bayağı12. normalAnlamı: düzgüye uygun, alışılagelene uyan13. adîAnlamı: hiç bir özelliği olmayan, sıradan14. tabiîAnlamı: olağan15. düzAnlamı: yatay durumda olan, eğik ve dik olmayan16. doğru -
48 طبيعي
طَبِيعِيّ1. babayaniAnlamı: gösterişi ve özentisi olmayan2. doğuştanAnlamı: doğumla beraber gelen, fitrî3. tabiîAnlamı: tabiatta bulunan4. mutatAnlamı: alışılmış5. yapmacıksızAnlamı: yapmacığı olmayan, tabii6. alelâdeAnlamı: her zaman görülen, olağan7. doğalAnlamı: tabiatın düzenine ve gereklerine uygun, tabiî8. natürelAnlamı: doğal, tabiî9. sıradanAnlamı: herhangi bir, bayağı10. alışılmışAnlamı: tabiî, normal olan11. normalAnlamı: düzgüye uygun, alışılagelene uyan12. olağanAnlamı: sık sık olan, olagelen, tabii13. adîAnlamı: hiç bir özelliği olmayan, sıradan14. tabiîAnlamı: olağan -
49 عادي
عادِيّ1. mutatAnlamı: alışılmış2. tabiîAnlamı: tabiatta bulunan3. demodeAnlamı: modası geçmış olan4. harcıâlemAnlamı: herkesin kullanabileceği5. alışılmışAnlamı: tabiî, normal olan6. sıradanAnlamı: herhangi bir, bayağı7. alelâdeAnlamı: her zaman görülen, olağan8. ezelîAnlamı: başlangıcı olmayan, başlangıçsız9. olağanAnlamı: sık sık olan, olagelen, tabii10. normalAnlamı: düzgüye uygun, alışılagelene uyan11. adîAnlamı: hiç bir özelliği olmayan, sıradan12. bayatAnlamı: taze olmayan -
50 متوسط
مُتَوَسِّط1. aralıktaAnlamı: öbür şeyler arasında2. mutedilAnlamı: aşırıya kaçmayan, ılımlı3. sıradanAnlamı: herhangi bir, bayağı4. alelâdeAnlamı: her zaman görülen, olağan5. ılımanAnlamı: mutedil6. alışılmışAnlamı: tabiî, normal olan7. averajAnlamı: ortalama, sayı farkı8. vasatAnlamı: orta -
51 وسط
Iوَسَط1. âlemAnlamı: ortam ve çevre2. santraAnlamı: orta, merkez3. evrenAnlamı: kişinin içinde yaşadığı, ilişkide bulunduğu ortam4. havaliAnlamı: çevre, yöre5. mutedilAnlamı: aşırıya kaçmayan, ılımlı6. muhitAnlamı: çevre, yöre7. ılımanAnlamı: mutedil8. sıradanAnlamı: herhangi bir, bayağı9. alelâdeAnlamı: her zaman görülen, olağan10. alışılmışAnlamı: tabiî, normal olan11. ortam12. orta13. dünyaAnlamı: dış, çevre, ortam14. bel15. böğürIIوَسْط1. midiAnlamı: orta2. vasatîAnlamı: ortalama, orta3. orta -
52 pedestrian
ilginç olmayan, alelade, siradan, yaya -
53 stock
stok, mevcut mal; hisse senedi, devlet tahvili; agaç gövdesi, kütük; çiftlik hayvanlari; soy, nesil; (tüfek) kundak; sap, kabza; sebboy çiçegi; stok etmek; beylik, basmakalip; alelade, beklenen; damizlik; stok olarak elde tutulan
См. также в других словарях:
alelade — sf., Ar. ˁalā l ˁāde 1) Her zaman görülen, olağan Bu namaz, alelade bir ibadet değildi. R. E. Ünaydın 2) Bayağı, sıradan Aslında yılbaşı da her gün gibi alelade bir gündür. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
alelâde — (A.) [ ﻩدﺎﻌﻝا ﯽﻠﻋ ] sıradan, bayağı … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
ÜSLUB-U ÂDÎ — Alelâde ifade tarzı. İfadesinde hiçbir üstünlük bulunmayan tarz … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
aleladelik — is., ği Alelade olma durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
beribenzer — sf., hlk. Sıradan, bayağı, alelade … Çağatay Osmanlı Sözlük
gripli — sf. Grip hastalığına yakalanmış (kimse) Belki onu alelade bir gripli sanıyordu, aceleye lüzum görmüyordu. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
kapkaççı — is. 1) Kapıp kaçmak yoluyla hırsızlık yapan kimse 2) sf., mec. Üstünkörü, gereken önem verilmeyen, baştan savma, alelade O köşklerin, yalıların çoğunun yerinde bugün yeller esmektedir. Hemen hepsi kapkaççı yapılarla yok edilmiştir. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
merbutiyet — is., esk., Ar. merbūṭiyyet Bağlılık Birkaç günlük yol arkadaşına hatta alelade bir arkadaşa bu kadar merbutiyet göstermek tabii değildi. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıradan — sf. Herhangi bir, bayağı, alelade Bu kabil angaryalar sıradan bir memurun yaşamına hiç değilse bir renk ve canlılık katabilir. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
tedariksiz — sf. 1) Önceden gereken şeyleri sağlamamış olan, hazırlıksız 2) zf. Önceden gereken şeyleri sağlamadan, hazırlıksız Ya doktor alelade bir dâhilî hasta zanneder de tedariksiz gelirse? P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
mecnun olmak — 1) sevda sebebiyle kendini kaybetmek 2) delirmek, çıldırmak Alelade, herkesteki gibi beş on kuruşluk bir maldı, buna kıymet verebilmek için insan mecnun olmalı. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük