-
81 ارتاع
اِرْتاعَkorkmakAnlamı: korku duymak, ürkmek -
82 ارتعب
اِرْتَعَبَkorkmakAnlamı: korku duymak, ürkmek -
83 انذعر
اِنْذَعَرَkorkmakAnlamı: korku duymak, ürkmek -
84 خاف
IخَافَkorkmakAnlamı: korku duymak, ürkmekIIخافٍ1. kapalıAnlamı: gizli, saklı veya müphem2. içrekAnlamı: gizli3. hafiAnlamı: gizli olan4. saklıAnlamı: saklanmış olan -
85 خشي
خَشِيَkorkmakAnlamı: korku duymak, ürkmek -
86 ذعر
Iذَعَرَ1. korkutmakAnlamı: korkmasına yol açmak2. ürkütmekAnlamı: ürküntü vermek3. dayamakAnlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmakIIذَعِرَ1. korkmakAnlamı: korku duymak, ürkmek2. afallamakAnlamı: şaşkınlıktan sersemleşmek, afallaşmakذُعْر1. yılgıAnlamı: korku, dehşet2. haşyetAnlamı: korku, korkma3. havilAnlamı: hevl, korku4. pervaAnlamı: çekinme, sakınma, korku5. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku6. korku7. korkaklıkAnlamı: korkak olma durumu8. ürküntüAnlamı: ürkme duygusu, tevahuş9. ezintiAnlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı10. panikAnlamı: ani dehşet duygusu, büyük korku -
87 راع
Iراعٍ1. gütmek2. muavinAnlamı: yardımcı, yardım eden3. sığırtmaçAnlamı: sığır güden kimse4. çobanAnlamı: hayvan otlatan kimseIIراعَ1. korkmakAnlamı: korku duymak, ürkmek2. korkutmakAnlamı: korkmasına yol açmak3. ürkütmekAnlamı: ürküntü vermek4. dayamakAnlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak -
88 رعب
Iرَعَبَ1. korkmakAnlamı: korku duymak, ürkmek2. korkutmakAnlamı: korkmasına yol açmak3. ürkütmekAnlamı: ürküntü vermek4. dayamakAnlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmakIIرُعْب1. yılgıAnlamı: korku, dehşet2. haşyetAnlamı: korku, korkma3. havilAnlamı: hevl, korku4. pervaAnlamı: çekinme, sakınma, korku5. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku6. korku7. korkaklıkAnlamı: korkak olma durumu8. ezintiAnlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı9. ürküntüAnlamı: ürkme duygusu, tevahuş10. panikAnlamı: ani dehşet duygusu, büyük korkuرَعَّبَ1. korkutmakAnlamı: korkmasına yol açmak2. ürkütmekAnlamı: ürküntü vermek3. dayamakAnlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak -
89 رهب
IرَهِبَkorkmakAnlamı: korku duymak, ürkmekIIرَهَّبَ1. korkutmakAnlamı: korkmasına yol açmak2. ürkütmekAnlamı: ürküntü vermek3. dayamakAnlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak -
90 فرق
Iفَرَّقَ1. açmakAnlamı: birbirini ayırmak2. korkutmakAnlamı: korkmasına yol açmak3. ürkütmekAnlamı: ürküntü vermek4. dağılmakAnlamı: değer ve birimler belli etkenlerle, oranlı olarak bölünmek5. dayamakAnlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak6. ayırmak7. dağıtmakAnlamı: toplu durumda bulunan kimse veya şeyleri birbirinden uzaklaştırmak veya ayırmakIIفَرَق1. yılgıAnlamı: korku, dehşet2. haşyetAnlamı: korku, korkma3. havilAnlamı: hevl, korku4. pervaAnlamı: çekinme, sakınma, korku5. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku6. korku7. ezintiAnlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı8. ürküntüAnlamı: ürkme duygusu, tevahuş9. seherAnlamı: tan ağartısı, gün doğmadan önceki zaman10. panikAnlamı: ani dehşet duygusu, büyük korku11. sabahAnlamı: günün başlangıcıفَرُقyüreksizAnlamı: korkak, tabansızIVفَرِق1. yüreksizAnlamı: korkak, tabansız2. korkakVفَرِقَkorkmakAnlamı: korku duymak, ürkmekVIفَرْق1. uçurumAnlamı: büyük fark2. ihtilâfAnlamı: ayrılık, anlaşmazlık3. çeşitlilikAnlamı: çeşidi çok olma durumu4. terslikAnlamı: ters olma durumu5. oransızlıkAnlamı: oransız olma durumu6. bağdaşmazlıkAnlamı: uyuşmazlık, geçimsizlik7. ayrımAnlamı: benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, başkalık, fark8. tenakuzAnlamı: çelişki9. farkAnlamı: başkalık, ayrım10. eşitsizlikAnlamı: eşit olmama durumu, müsavatsızlık11. uyuşmazlıkAnlamı: uyuşmama durumu12. anlaşmazlıkAnlamı: amaç ve düşünce ayrılığı, uyuşmazlık, ihtilâf13. kontrastAnlamı: karşıtlık, zıtlık14. ayrılıkAnlamı: ayrı olma durumu, birinden uzak düşmeفِرْق1. bazıAnlamı: birtakım, kimi, bazısı, ara sıra, arada bir, kimi vakit2. seksiyonAnlamı: bölüm3. fırkaAnlamı: insan topluluğu4. grup5. ekipAnlamı: takım, zümre6. hisseAnlamı: pay, nasip7. kaderAnlamı: alın yazısı, yazgı8. fasılAnlamı: bölüm, kısım9. sürüAnlamı: evcil hayvanlar topluluğu10. birtakımAnlamı: belirsiz olarak çokluğu anlatır11. takımAnlamı: topluluk12. cüz13. bölüm -
91 فز
فَزَّ1. korkutmakAnlamı: korkmasına yol açmak2. korkmakAnlamı: korku duymak, ürkmek3. ürkütmekAnlamı: ürküntü vermek4. dayamakAnlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak -
92 هاب
هابَ1. ululamakAnlamı: ulu tutmak2. iplemekAnlamı: saygı göstermek3. korkmakAnlamı: korku duymak, ürkmek4. saymakAnlamı: saygı göstermek5. büyütmekAnlamı: büyük duruma getirmek -
93 هلع
Iهَلَع1. fobi2. panikAnlamı: ani dehşet duygusu, büyük korkuIIهَلِعpısırıkAnlamı: yüreksiz, beceriksizهَلِعَkorkmakAnlamı: korku duymak, ürkmek -
94 وجس
وَجَسَkorkmakAnlamı: korku duymak, ürkmek -
95 وجل
Iوَجَل1. haşyetAnlamı: korku, korkma2. havilAnlamı: hevl, korku3. pervaAnlamı: çekinme, sakınma, korku4. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku5. korku6. ezintiAnlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı7. panikAnlamı: ani dehşet duygusu, büyük korkuIIوَجِل1. tabansızAnlamı: korkak2. yüreksizAnlamı: korkak, tabansız3. pısırıkAnlamı: yüreksiz, beceriksiz4. evhamlıAnlamı: kuşkulu, kuruntuluوَجِلَkorkmakAnlamı: korku duymak, ürkmek -
96 وهل
Iوَهَل1. korku2. panikAnlamı: ani dehşet duygusu, büyük korkuIIوَهِل1. yüreksizAnlamı: korkak, tabansız2. tabansızAnlamı: korkak3. pısırıkAnlamı: yüreksiz, beceriksiz4. evhamlıAnlamı: kuşkulu, kuruntuluوَهِلَkorkmakAnlamı: korku duymak, ürkmekIVوَهَّلَ1. korkutmakAnlamı: korkmasına yol açmak2. ürkütmekAnlamı: ürküntü vermek3. dayamakAnlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak -
97 fear
korkmak, ürkmek, çekinmek; (for ile) endise etmek, telaslanmak,korku, dehset; kaygi, endise -
98 flinch
geri çekilmek, kaçmak, kaçinmak, ürkmek -
99 quail
bildircin; korkudan sinmek, ürkmek, titremek -
100 shy
utangaç, çekingen; (hayvan) ürkek, atis; deneme, tecrübe, (at) ürkmek; çekinmek; atmak, firlatmak
См. также в других словарях:
ürkmek — ürkmek, II I, 420 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
ürkmek — nsz, er 1) Bir şeyden korkup sıçramak, tevahhuş etmek Gölgesinden ürkmüş bir Arap atı gibi şahlandı. Ö. Seyfettin 2) Şaşkınlık ve korku duymak Birisi merdivenlerden biraz hızlı inip çıktığı zaman biz de ürküyorduk. R. N. Güntekin 3) Ağaç meyve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tevahhuş etmek — ürkmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ÜBUD — Ürkmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
EBR — Ürkmek. Kaçmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
RAV' — Ürkmek, korku, halecan. Hareket i nefsaniye. Havf … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
TECBİB — Ürkmek. Kaçmak. * Davarın ön ayaklarının dizlerine kadar beyaz olması … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
korkmak — nsz, ar 1) Korku duymak, ürkmek, dehşete kapılmak Karanlık yerde insan korkmaz mıydı? S. F. Abasıyanık 2) Kaygı duymak, endişe etmek Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak, / Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. M. A. Ersoy 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ocumak — den, hlk. 1) Bir şeyden korkmak, ürkmek, çekinmek 2) Bir şeyden soğumak … Çağatay Osmanlı Sözlük
tırsmak — den, ar Ürkmek, korkmak, çekinmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ürkme — is. Ürkmek durumu, tevahhuş … Çağatay Osmanlı Sözlük