-
1 tasa
tasa -
2 tasa
tasa -
3 bezorgdheid
tasa s -
4 mrzutost
tasa -
5 тужить
tasa çekmek,tasalanmak* * *разг.gam / tasa çekmek; gamlanmak, tasalanmak -
6 πετροβόλημα
taşa tutma -
7 üzüntü
tasa, usanç, üzüntü -
8 üzüntü
tasa, usanç, üzüntü -
9 حزن
Iحَزَّنَ1. kahretmekAnlamı: çok üzmek2. incitmekAnlamı: kırmak, üzmek3. zehretmek4. üzmekAnlamı: üzüntü vermekIIحَزَن1. üzgünlükAnlamı: neşesizlik, üzgün olma durumu2. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu3. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı4. korkuAnlamı: kaygı, üzüntü5. merakAnlamı: kaygı, tasa6. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı7. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı8. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı9. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü10. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu11. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü12. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku13. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam14. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü15. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı16. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa17. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa18. teessürAnlamı: üzülmeحَزَنَ1. kahretmekAnlamı: çok üzülmek2. efkârlanmakAnlamı: tasalanmak, kaygılanmak, üzülmek3. gamlanmakAnlamı: tasalanmak, kaygılanmak4. kahırlanmakAnlamı: çok ve için için üzülmek5. kaygılanmakAnlamı: kaygı duymak6. kederlenmekAnlamı: kederli olmak, üzülmek7. mahzunlaşmakAnlamı: üzülmek8. hüzünlenmekAnlamı: hüzün duymak, hüzünlü duruma gelmek9. çırpınmakAnlamı: acı ile kıvranmak10. kahrolmakAnlamı: çok üzülmek11. tasalanmakAnlamı: üzülmek, kaygılanmak12. zehrolmak13. kıvranmakAnlamı: acı çekmekIVحَزِن1. mutsuzAnlamı: mutlu olmayan, bedbaht2. neşesizAnlamı: üzgün, düşünceli3. mahzunAnlamı: üzgün, üzüntülü4. efkârlıAnlamı: tasalanmış, tasalı, kaygılı5. melülAnlamı: üzgün6. gamlıAnlamı: kaygılı, tasalı7. zavallıAnlamı: acınacak kadar kötü durumda bulunan, mutsuz8. üzüntülüAnlamı: acılı, üzüntüsü olan, müteessir9. bedbahtAnlamı: mutsuz, bahtsız, talihsiz10. dertliAnlamı: derdi olan kimseVحَزِنَ1. kahretmekAnlamı: çok üzülmek2. efkârlanmakAnlamı: tasalanmak, kaygılanmak, üzülmek3. gamlanmakAnlamı: tasalanmak, kaygılanmak4. kahırlanmakAnlamı: çok ve için için üzülmek5. kederlenmekAnlamı: kederli olmak, üzülmek6. kaygılanmakAnlamı: kaygı duymak7. mahzunlaşmakAnlamı: üzülmek8. çırpınmakAnlamı: acı ile kıvranmak9. bunalmakAnlamı: çok sıkılmak10. hüzünlenmekAnlamı: hüzün duymak, hüzünlü duruma gelmek11. kahrolmakAnlamı: çok üzülmek12. tasalanmakAnlamı: üzülmek, kaygılanmak13. zehrolmak14. üzülmekAnlamı: üzüntü duymak, kaygılanmak15. korkmakAnlamı: kaygı duymak, endişe etmek16. kıvranmakAnlamı: acı çekmekVIحُزْن1. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu2. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı3. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı4. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı5. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü6. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu7. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı8. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü9. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam10. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku11. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı12. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü13. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa14. kederAnlamı: acı15. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa16. teessürAnlamı: üzülme -
10 شجن
Iشَجَن1. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu2. korkuAnlamı: kaygı, üzüntü3. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı4. merakAnlamı: kaygı, tasa5. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı6. kısım7. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü8. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı9. seksiyonAnlamı: bölüm10. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu11. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı12. efkârlanmakAnlamı: tasalanmak, kaygılanmak, üzülmek13. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü14. branşAnlamı: dal, kol15. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam16. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü17. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı18. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku19. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa20. kederAnlamı: acı21. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa22. teessürAnlamı: üzülme23. kol24. dalIIشَجَنَ1. kahretmekAnlamı: çok üzmek2. incitmekAnlamı: kırmak, üzmek3. zehretmek4. üzmekAnlamı: üzüntü vermekشَجِنَ1. tasaAnlamı: üzüntü2. dertlenmekAnlamı: üzüntüye kapılmak -
11 ابتئاس
اِبْتِئاس1. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı2. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu3. üzgünlükAnlamı: neşesizlik, üzgün olma durumu4. korkuAnlamı: kaygı, üzüntü5. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı6. merakAnlamı: kaygı, tasa7. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu8. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü9. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı10. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı11. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü12. işkenceAnlamı: eziyet13. elemAnlamı: dert, acı14. eziyetAnlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü15. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı16. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam17. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku18. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü19. kederAnlamı: acı20. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa21. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa22. ezinçAnlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap23. teessürAnlamı: üzülme24. acı -
12 بث
Iبَثّ1. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı2. emisyonAnlamı: yayma, neşretme3. korkuAnlamı: kaygı, üzüntü4. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu5. yayım6. merakAnlamı: kaygı, tasa7. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı8. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü9. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu10. efkârlanmakAnlamı: tasalanmak, kaygılanmak, üzülmek11. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü12. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı13. elemAnlamı: dert, acı14. işkenceAnlamı: eziyet15. eziyetAnlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü16. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam17. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü18. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku19. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa20. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa21. ezinçAnlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap22. enformasyonAnlamı: haber alma, danışma23. teessürAnlamı: üzülme24. beyanAnlamı: söyleme, bildirme25. ilâncılık26. yayınAnlamı: basılıp dağıtılan veya radyo televizyon ile halka sunulan şey, neşriyat27. acıIIبَثَّsermekAnlamı: açarak yaymak veya döşemek -
13 ترح
Iتَرَح1. korkuAnlamı: kaygı, üzüntü2. üzgünlükAnlamı: neşesizlik, üzgün olma durumu3. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu4. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı5. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı6. merakAnlamı: kaygı, tasa7. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı8. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu9. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü10. efkârlanmakAnlamı: tasalanmak, kaygılanmak, üzülmek11. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü12. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku13. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı14. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü15. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam16. kederAnlamı: acı17. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa18. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa19. teessürAnlamı: üzülmeIIتَرِح1. mutsuzAnlamı: mutlu olmayan, bedbaht2. yaslıAnlamı: yas tutan3. kasvetliAnlamı: iç sıkıcı, sıkıntılı4. neşesizAnlamı: üzgün, düşünceli5. mahzunAnlamı: üzgün, üzüntülü6. efkârlıAnlamı: tasalanmış, tasalı, kaygılı7. depresifAnlamı: ruhî çöküntüsü olan kimse8. melülAnlamı: üzgün9. gamlıAnlamı: kaygılı, tasalı10. hüzünlüAnlamı: gönle üzüntü veren11. kaygılıAnlamı: kaygısı olan12. kasavetliAnlamı: üzüntülü, tasalı13. üzüntülüAnlamı: acılı, üzüntüsü olan, müteessir14. zavallıAnlamı: acınacak kadar kötü durumda bulunan, mutsuz15. bedbahtAnlamı: mutsuz, bahtsız, talihsiz16. dertliAnlamı: derdi olan kimseتَرَّحَ1. kahretmekAnlamı: çok üzmek2. korkutmakAnlamı: kaygıya düşürmek3. incitmekAnlamı: kırmak, üzmek4. zehretmek5. üzmekAnlamı: üzüntü vermek -
14 هم
Iهَمّ1. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu2. korkuAnlamı: kaygı, üzüntü3. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı4. açarAnlamı: yemekten önce içilen alkollü içki, aperitif5. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı6. merakAnlamı: kaygı, tasa7. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı8. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü9. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı10. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu11. efkârlanmakAnlamı: tasalanmak, kaygılanmak, üzülmek12. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü13. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı14. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü15. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku16. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam17. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa18. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa19. muratAnlamı: istek, dilek20. kederAnlamı: acı21. teessürAnlamı: üzülme22. gayeAnlamı: amaç, hedef23. garazAnlamı: hedef, amaç, maksat24. erekAnlamı: amaç, gaye, maksat, hedef25. üzülmekAnlamı: üzüntü duymak, kaygılanmak26. özenIIهَمَّ1. kahretmekAnlamı: çok üzmek2. korkutmakAnlamı: kaygıya düşürmek3. incitmekAnlamı: kırmak, üzmek4. zehretmek5. ırgalamakAnlamı: ilgilendirmek6. üzmekAnlamı: üzüntü vermekهِمّ1. kartalozAnlamı: kartlaşmış, yaşı geçkin2. kartaloşAnlamı: kartlaşmış, yaşı geçkin -
15 أسى
Iأَسَّى1. geçindirmekAnlamı: geçinmesini sağlamak2. arkalamakAnlamı: arkasına almak, desteklemek, yardım etmek3. avutmakAnlamı: teselli etmek, bir kimsenin acısını yatıştırmakIIأَسَى1. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu2. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı3. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı4. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu5. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı6. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü7. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı8. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü9. elemAnlamı: dert, acı10. işkenceAnlamı: eziyet11. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku12. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam13. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı14. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü15. eziyetAnlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü16. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa17. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa18. ezinçAnlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap19. teessürAnlamı: üzülme20. acı -
16 بؤس
بُؤْس1. üzgünlükAnlamı: neşesizlik, üzgün olma durumu2. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı3. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu4. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı5. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı6. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü7. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu8. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü9. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı10. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü11. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam12. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku13. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa14. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa15. teessürAnlamı: üzülme -
17 جزع
Iجَزَع1. üzgünlükAnlamı: neşesizlik, üzgün olma durumu2. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu3. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı4. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü5. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı6. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu7. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı8. efkârlanmakAnlamı: tasalanmak, kaygılanmak, üzülmek9. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku10. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü11. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı12. kasavetAnlamı: üzüntü, tasaIIجَزِع1. endişeliAnlamı: tasalı, kaygılı, korkulu2. evhamlıAnlamı: kuşkulu, kuruntuluجَزِعَ1. tasaAnlamı: üzüntü2. dertlenmekAnlamı: üzüntüye kapılmakIVجَزْعoniksAnlamı: balgam taşı -
18 شجب
شَجَب1. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı2. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu3. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı4. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü5. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu6. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı7. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı8. efkârlanmakAnlamı: tasalanmak, kaygılanmak, üzülmek9. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü10. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku11. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı12. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü13. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam14. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa15. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa16. kederAnlamı: acı17. teessürAnlamı: üzülme -
19 شجو
شَجْو1. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı2. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu3. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı4. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu5. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı6. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü7. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı8. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü9. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam10. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı11. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku12. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü13. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa14. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa15. kederAnlamı: acı16. teessürAnlamı: üzülme -
20 غصة
غُصَّة1. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu2. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı3. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı4. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı5. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı6. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu7. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü8. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü9. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku10. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı11. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü12. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam13. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa14. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa15. teessürAnlamı: üzülme
См. также в других словарях:
Tasa — puede referirse a varios conceptos: El de tasa como tributo. El de tasa como control de precios o precio tasado. El de tasa como coeficiente, relación entre la cantidad y la frecuencia de un fenómeno. Contenido 1 Tasa como tributo 2 Tasa como… … Wikipedia Español
tasa — sustantivo femenino 1. Acción y resultado de tasar y valorar: La tasa de los daños es muy elevada. Sinónimo: valoración. 2. Área: economía Precio fijo puesto por la autoridad a algunos artículos en ciertas situaciones: Se dice que el Gobierno… … Diccionario Salamanca de la Lengua Española
tąsa — tąsà sf. (4) FT, DŽ, NdŽ, KŽ; L, Rtr 1. (to paties daikto) tęsimasis toliau, tęsinys: Sprandinė – tai lyg tąsa nugarinės ties sprandu rš. Aš galiu siuntinėti jums nuolat mano lyriką panašiais pluoštais, ypač poemos tąsą LKXIII372. Gromata su… … Dictionary of the Lithuanian Language
tasa — TASÁ, pers. 3 tasează, verb. I. refl. (Despre terenuri) A se aşeza în straturi mai compacte, a se îndesa (prin scufundare), a deveni mai puţin afânat. – fr. tasser. Trimis de pan111, 13.09.2007. Sursa: DLRM TASÁ, tasez, vb. I. tranz. A reduce… … Dicționar Român
tasă — tásă s. f., pl. táse Trimis de siveco, 10.08.2004. Sursa: Dicţionar ortografic TÁSĂ s.f. (Rar) Ceaşcă, cană. [< fr. tasse] Trimis de LauraGellner, 16.10.2005. Sursa: DN tásă, táse, s.f. (înv … Dicționar Român
tąsa — statusas T sritis švietimas apibrėžtis Nutraukto proceso atnaujinimas (tęsinys), pvz., kartų tradicijų tąsa – vienas iš dorovinio auklėjimo perimamumo reikalavimų; vieno mokslo idėjų perkėlimas į kitą mokslą – jų ryšys ir tąsa mokiniams aiškinama … Enciklopedinis edukologijos žodynas
tasa — (De tasar). 1. f. Acción y efecto de tasar. 2. Relación entre dos magnitudes. Tasa de inflación, de desempleo, de natalidad. 3. Der. Tributo que se impone al disfrute de ciertos servicios o al ejercicio de ciertas actividades … Diccionario de la lengua española
Tasa — (Schweifbeutle r), so v.w. Dasyurini … Pierer's Universal-Lexikon
Tasa — (Teju, Thesa), Stadt in Marokko, östlich von Fes, mit 3500 Einw. (200 Juden), strategisch wichtig, mit doppelten Lehmmauern, die einen weiten Raum umschließen. Trotz einer Garnison von 100 Mann sind die räuberischen Riati (Riata) Herren der… … Meyers Großes Konversations-Lexikon
tasa — Relación numérica, con frecuencia utilizada en la recopilación de datos relacionados con la prevalencia e incidencia de acontecimientos, en la que la cantidad de sucesos realmente ocurridos constituye el numerador y el número de sucesos posibles … Diccionario médico
Tasa — [ za], Stadt in Nordmarokko, Taza … Universal-Lexikon