-
1 Thema
konu mevzu; mus tema; ( Angelegenheit) mesele;ein \Thema behandeln bir konuyu işlemek [o ele almak];vom \Thema abschweifen konudan ayrılmak;beim \Thema bleiben konudan ayrılmamak;das \Thema ist für mich erledigt bu mesele benim için kapandı;das ist ( doch) kein \Thema! ( fam) ( spielt keine Rolle) bunun bir önemi yok (ki) !; ( steht nicht zur Debatte) söz konusu bu değil (ki) ! -
2 abführen
abführen v/t <-ge-, h> götürmek, çıkarmak;jemanden abführen lassen nezarete attırmak;abführen an (A) Steuern -e ödemek;abführen von uzaklaştırmak (konudan) -
3 Sache
Sache f <Sache; Sachen> şey, nesne; (Angelegenheit) iş, konu; (Streitfrage) sorun; (Anliegen) amaç, gaye; JUR dava;bei der Sache bleiben konudan ayrılmamak;für eine gute Sache kämpfen iyi bir amaç için mücadele etmek;seine Sache gut machen işini iyi yapmak;in eigener Sache -in kendisiyle ilgili olarak;das ist seine Sache! bu onun bileceği iş!;zur Sache kommen konuya/sadede gelmek;nicht zur Sache gehören -in konuyla ilgisi olmamak;fam mit 100 Sachen (saatte) 100 kilometreyle -
4 Thema
beim Thema bleiben konudan ayrılmamak;das Thema wechseln konuyu değiştirmek -
5 vorbeireden
vorbeireden v/i <-ge-, h>: aneinander vorbeireden birbirinin söylediğini anlamamak;am Thema vorbeireden konudan sapmak (konuşurken) -
6 abkommen
ab|kommen1) ( abweichen) sapmak;wir kamen vom Weg ab yolumuzu şaşırdık, yanlış yola saptık;vom Thema \abkommen konudan ayrılmak, konu dışına çıkmakvon seiner Meinung \abkommen fikrinden caymak3) ( aus der Mode kommen) geçmek -
7 abschweifen
ab|schweifen ['apʃvaıfən]vom Thema \abschweifen konudan ayrılmak, konu dışına çıkmak -
8 Sache
Sache <-n> ['zaxə] fseine sieben \Sachen packen ( fig) pılı(yı) pırtıyı toplamak2) ( Angelegenheit, Handlung, Situation, Ereignis) iş, mesele; ( Handlung) konu; ( Situation) durum; ( Ereignis) olay;das ist eine \Sache des Glaubens/des Geschmacks bu, inanç/zevk meselesidir;er macht seine \Sache gut/schlecht o işini iyi/kötü yapıyor;das ist eine \Sache für sich bu başlıbaşına bir olay [o konu];das ist deine \Sache! bu senin işin!;dieses Buch ist nicht jedermanns \Sache bu kitap herkese göre değil;in eigener \Sache kendi işinde, kendisiyle ilgili olarak;mit jdm gemeinsame \Sache machen biriyle ortaklaşa iş yapmak;keine halben \Sachen machen yarım yamalak iş yapmamak;bei der \Sache bleiben konudan ayrılmamak;( kommen Sie) zur \Sache! sadede gelin!;das tut nichts zur \Sache bu durumu değiştirmezdas Auto fährt 180 \Sachen otomobil saatte 180 gidiyor -
9 Abkommen
pl.n.anlaşmaanlaşmapl.n.ayrılmakpl.n.konudan ayrılmakpl.n.uzaklaşmakpl.n.uzmanlaşma
См. также в других словарях:
devre dışı kalmak — konudan uzak düşmek, konuyla ilgilenememek … Çağatay Osmanlı Sözlük
devre dışı tutmak (veya bırakmak) — konudan uzaklaştırmak, ilgilenmemesini sağlamak Özellikle torununun boşanmasında onu devre dışı tutmuşlardı. A. Kulin … Çağatay Osmanlı Sözlük
bilirkişi — is. 1) Belirli bir konudan iyi anlayan ve bir anlaşmazlığı çözümlemek için kendisine başvurulan kimse, uzman, ehlihibre, ehlivukuf, eksper 2) huk. Çözümlenmesi özel veya bilimsel bilgiye dayanan konularda oyuna veya düşüncesine başvurulan kimse,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
devre dışı — is., fiz. 1) Elektrik donanımındaki enerji akımının bir noktada kesilme durumu 2) mec. Konudan uzak, ilgisiz Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller devre dışı kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
hakem — is., Ar. ḥakem 1) Tarafların aralarındaki anlaşmazlığı çözmek için yetkili olarak seçtikleri ve üzerinde anlaştıkları kişi 2) Belirli bir konudan iyi anlayan kimse 3) Seçme ve karar verme yetkisi bulunan kimse 4) sp. Karşılaşmaları, yarışmaları… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hercai — sf., Far. her + cāˀ + Ar. ī 1) Hiçbir şeyde kararlı olmayan veya konudan konuya geçiveren (kimse), yeltek, gelgeç 2) Aşkta değişken, vefasız Birleşik Sözler hercai menekşe … Çağatay Osmanlı Sözlük
kişiselleştirmek — i 1) Kişiye özel duruma getirmek 2) Bilişim teknolojisinde kullanılan araçları kişiye özgü duruma getirmek 3) Bir kişiye mal etmek, bağlamak 4) Söz edilen konudan uzaklaşarak olumsuz yönleriyle kişiler üzerinde durmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
konuşmak — nsz 1) Bir dilin kelimeleriyle düşüncesini sözlü olarak anlatmak Çocuk daha konuşamıyor. 2) i, den Belli bir konudan söz etmek Mehmet yedi yaşındayken anasıyla konuştuklarından fazla bir şey konuşmazdı. H. E. Adıvar 3) nsz, le Bir konuda… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yanardöner — sf. 1) Kıpırdadıkça çeşitli renklerde parlayan (kumaş, deri vb.), janjan, şanjan Üzerinde yanardöner lacivert takım, renk zengini kravat. A. İlhan 2) mec. Daldan dala atlanan, konudan konuya geçilen Asıl tadına doyamadığı, abla kardeş ürettikleri … Çağatay Osmanlı Sözlük
dikkat (veya dikkati) çekmek — 1) ilgi toplamak Hangi konudan söz etse dikkati çekecek bir hava veriyor. N. Cumalı 2) uyarmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
Fransız kalmak — 1) anlatılan bir konuyu anlayamamak 2) herhangi bir konudan uzak kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük