-
21 ухудшаться
kötüleşmek; bozulmak* * *несов.; сов. - уху́дшитьсяkötüleşmek; bozulmakпого́да ухудша́ется — hava bozuyor
за неде́лю пого́да уху́дшилась — hafta içinde havalar kötüleşti
состоя́ние больно́го ухудша́ется — hastanın durumu kötüye gitmektedir
-
22 χειροτερεύω
kötüleşmek, kötüye gitmek -
23 verschärfen
kötüleşmekyoğunlaşmakyoğunlaştırmakşiddetlendirmekşiddetlenmek -
24 verschlimmern
kötüleşmekkötüleştirmek -
25 deteriorate
kötülesmek, kötüye gitmek, bozulmak; kötülestirmek -
26 deteriorate
v. kötüleşmek, bozulmak, bozmak; fenalaşmak; gerilemek* * *1. bozul 2. kötüleş 3. kötüleştirme* * *[di'tiəriəreit](to grow worse: His work has deteriorated recently.) kötüleşmek -
27 verschlechtern
verschlechtern* [fɛɐ'ʃlɛçtɐn]II vrsich \verschlechtern ( schlechter werden) kötüleşmek; ( Zustand) kötüleşmek, kötüye gitmek; ( Leistung) bozulmak;sie hat sich finanziell verschlechtert mali durumu bozuldu -
28 kötüleştirmek
-
29 kötüleşmemek
v. (neg. form of kötüleşmek) get worse, worsen, deteriorate, go down, retrograde, retrogress, sink -
30 go down
batmak, kötüleşmek, gitgide çökmek, kesilmek, düşmek, inmek, geçmek, yazılmak, mahvolmak, perişan olmak, yenilmek, onaylanmak, beğenilmek, yatağa düşmek, hastalanmak, üniversiteden ayrılmak, tatile çıkmak* * *bat* * *1) ((with well/badly) to be approved or disapproved of: The story went down well (with them).) beğenilmek, kabul görmek2) ((of a ship) to sink: They were lost at sea when the ship went down.) batmak3) ((of the sun or moon) to go below the horizon.) batmak4) (to be remembered: Your bravery will go down in history.) geçmek, hatırlanmak5) ((of places) to become less desirable: This part of town has gone down in the last twenty years.) gözden düşmek -
31 go from bad to worse
(to get into an even worse condition etc than before: Things are going from bad to worse for the firm - not only are we losing money but there's going to be a strike as well.) giderek kötüleşmek -
32 lapse
n. yanılma, sapma, hata, yanlış, sürçme, kaytarma, kaçma, geçme, sona erme————————v. geçmek, akıp gitmek, bitmek, dolmak, kaymak, sapmak, hata yapmak, kaçmak, zaman aşımına uğramak, düşmek* * *1. geç (v.) 2. geçme (n.)* * *[læps] 1. verb1) (to cease to exist, often because of lack of effort: His insurance policy had lapsed and was not renewed.) zamanı geçmek, hakkını kaybetmek2) (to slip, fall, be reduced: As he could think of nothing more to say, he lapsed into silence; I'm afraid our standards of tidiness have lapsed.) kötüleşmek, kötüye gitmek2. noun1) (a mistake or failure (in behaviour, memory etc): a lapse of memory.) yanılma, hata2) (a passing away (of time): I saw him again after a lapse of five years.) ara -
33 relapse
v. tekrar kötüleşmek, tekrarlamak, depreşmek, nüksetmek, yeniden suç işlemek* * *1. yeniden sap (v.) 2. depreşme (n.)* * *[rə'læps] 1. verb(to return to a former bad or undesirable state (eg ill health, bad habits).) yeniden...-e dönmek, depreşmek2. noun(a return to a former bad or undesirable state, especially ill health.) yeniden...-e dönme -
34 sink
n. lavabo, musluk taşı, pislik çukuru, çukur, batak, bataklık, lağım çukuru, yer kapağı [tiy.]————————v. batmak, gömülmek, saplanmak, basmak, çökmek, dalmak, işlemek, düşmek, inmek, azalmak, hafiflemek, alçalmak, kötüleşmek, fenalaşmak, durumu bozulmak, unutulmak, fakirleşmek, kırılmak, kafasına girmek, gömmek, batırmak, kazmak, yerleştirmek, düşürmek, azaltmak, alçaltmak, mahvetmek, örtbas etmek, yatırmak (sermaye), vazgeçmek, feragat etmek* * *1. küvet (n.) 2. bat (v.) 3. lavabo (n.)* * *[siŋk] 1. past tense - sank; verb1) (to (cause to) go down below the surface of water etc: The torpedo sank the battleship immediately; The ship sank in deep water.) bat(ır)mak2) (to go down or become lower (slowly): The sun sank slowly behind the hills; Her voice sank to a whisper.) batmak, alçalmak3) (to (cause to) go deeply (into something): The ink sank into the paper; He sank his teeth into an apple.) göm(ül)mek4) ((of one's spirits etc) to become depressed or less hopeful: My heart sinks when I think of the difficulties ahead.) ümitsizliğe kapılmak, sıkışmak5) (to invest (money): He sank all his savings in the business.) yatırım yapmak2. noun(a kind of basin with a drain and a water supply connected to it: He washed the dishes in the sink.) eviye, lavabo- sunken- be sunk
- sink in -
35 worsen
v. beter etmek, gerilemek, kötüleştirmek, kötüleşmek, daha da kötü olmak* * *kötüleştir* * *verb (to (cause to) grow worse: The situation has worsened.) daha da kötüleş(tir)mek -
36 get worse
v. kötüleşmek* * *kötüleş -
37 retrograde
adj. geriye doğru giden, kötüleşen, tersine giden, gerici————————v. geri gitmek, ters yönde dönmek, gerilemek, dejenere olmak, bozulmak, kötüleşmek* * *1. geriye doğru giden 2. retrograd -
38 retrogress
v. geriye gitmek, kötüleşmek, bozulmak, yozlaşmak, ters yönde dönmek* * *geriye git -
39 recrudesce
v. yeniden kötüleşmek, kötüye gitmek, nüksetmek, tekrarlamak (hastalık vb.), açılmak (yara) -
40 recrudesce
v. yeniden kötüleşmek, kötüye gitmek, nüksetmek, tekrarlamak (hastalık vb.), açılmak (yara)
См. также в других словарях:
kötüleşmek — nsz 1) Kötü duruma gelmek Havalar kötüleşti. 2) Kadın, toplumun ahlak kurallarına aykırı davranmaya başlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
geri gitmek — kötüleşmek İşler günden güne geri gidiyor … Çağatay Osmanlı Sözlük
yıgrılmak — kötüleşmek, büzülmek, titremek I, 248; II I, 107, 108 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
yunçımak — kötüleşmek, yoksullaşmak, yoksulluktan kötüle şmek; ısırmak II, 281; III, 303bkz: tençmek, yençimek, yençmek … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
başkalaşmak — nsz 1) Başka bir varlığa, niteliğe dönüşmek, değişmek, farklılık kazanmak Adamın kimliği bile bir başkalaşıyor denize adım atıldı mı. Z. Selimoğlu 2) Biçim değiştirmek, istihale etmek Artık giyim kuşam, kılık kıyafet de başkalaşmıştı. T. Buğra 3) … Çağatay Osmanlı Sözlük
kötüleşme — is. Kötüleşmek işi Birleşik Sözler anlam kötüleşmesi … Çağatay Osmanlı Sözlük
puşt olmak — 1) birinin ilencine uğrayıp kötüleşmek, mahvolmak Bu gurbet ellerde candan usandım / El kahrını çekmede ömrüm puşt oldu. Halk türküsü 2) argo bir işin uzmanı olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
durumu bozulmak — maddi durumu kötüleşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
fena olmak — 1) (biri) hasta gibi olmak, fenalaşmak Bütün bu hatıraların yerini bir tek duygu, fena bir duygu, fenayım, fena oluyorum duygusu kapladı. P. Safa 2) (biri) kötüleşmek 3) (biri) çok üzülmek, bozulmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
sigortası atmak — argo çığırından çıkmak, kötüleşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
... durumuna düşmek — şartları kötüleşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük