-
1 cock a hoop
coşkulu, neşeli, darmadağınık -
2 cock a hoop
coşkulu, neşeli, darmadağınık -
3 effusive
adj. dökülen, akan, bol, taşkın, coşkulu* * *heyecanlı* * *[i'fju:siv](showing too much feeling; emotional: an effusive letter.) çoşkulu -
4 exalté
-
5 exaltée
-
6 волнительный
heyecanlı; duygulandırıcı* * *разг.heyecanlı; duygulandırıcıмы пе́режи́ли волни́тельные мину́ты — biz coşkulu dakikalar yaşadık
-
7 ardent
adj. parlayan, parlak, ışıl ışıl, kızgın; çok sıcak, ateşli; coşkun* * *1. coşkulu 2. gayretli 3. hararetli* * *(enthusiastic; passionate: an ardent supporter of a political party.) ateşli, coşkun- ardently -
8 effusively
-
9 elated
adj. sevinçli, mutlu, coşkun* * *1. sevindir (v.) 2. mutlu (adj.)* * *[i'leitid](very cheerful: She felt elated after winning.) sevinçli, coşkulu- elation -
10 emotional
adj. duygulu, hissi, duyarlı, duygusal, hassas, heyecanlı, içli* * *1. duygusal 2. hassas* * *1) (of the emotions: Emotional problems are affecting her work.) duygusal2) ((negative unemotional) causing or showing emotion: an emotional farewell.) duygulu3) ((negative unemotional) (of a person) easily affected by joy, anger, grief etc: She is a very emotional person; She is very emotional.) coşkulu -
11 enthusiastic
adj. ateşli, coşkulu, hevesli, istekli, can atan* * *1. hevesli 2. meraklı* * *adjective ((negative unenthusiastic) full of enthusiasm or approval: an enthusiastic mountaineer.) hevesli, şevkli -
12 excited
adj. heyecanlı, coşkulu, heyecanlanmış, telaşlı, hararetli, uyarılmış* * *1. heyecanlandır (v.) 2. heyecanlı (adj.) 3. uyar (v.) 4. uyarılmış (adj.)* * *adjective heyecanlı -
13 glowing
adj. kızgın, parlak, hararetli, heyecanlı, coşkulu, canlı* * *1. yanan (n.) 2. yan (v.) 3. yanarak (prep.)* * *adjective glowing colours.) parlak -
14 gut
adj. içgüdüsel, içten, ateşli, coşkulu, önemli, ciddi————————n. bağırsak, kiriş, misina, geçit, şerit————————v. içini çıkarmak, temizlemek, içini tahrip etmek, özetini çıkarmak* * *1. yağmala (v.) 2. yağma etme (n.)* * *1. noun1) (the tube in the lower part of the body through which food passes.) bağırsak2) (a strong thread made from the gut of an animal, used for violin strings etc.) çalgı teli2. verb1) (to take the guts out of: Her job was to gut fish.) içini çıkarmak2) (to destroy completely, except for the outer frame: The fire gutted the house.) tahrip etmek•- guts -
15 hearty
adj. yürekten, candan, içten, canlandırıcı, sağlam, kuvvetli, canlı, dinç, zinde, bol, çok————————n. canlı ve dinç adam, güçlü sporcu* * *samimi* * *1) (very friendly: a hearty welcome.) sevgi dolu, candan2) (enthusiastic: a hearty cheer.) çoşkulu3) (very cheerful; too cheerful: a hearty person/laugh.) fazla neşeli ve gürültülü4) ((of meals) large: He ate a hearty breakfast.) bol5) ((of a person's appetite) large.) büyük -
16 high spirits
keyif* * *yüksek moral* * *(enthusiasm, cheerfulness and energy: He's in high spirits today.) çoşkulu -
17 rapturous
adj. mest olmuş, kendinden geçmiş, mest eden, coşkulu* * *adjective (showing great delight: They gave him a rapturous welcome.) kendinden geçmiş -
18 rave
n. çılgınlık, deli olma, coşku, coşkulu tezahürat, çılgın parti, kasanın kenarlarına takılan parmaklıklar, kamyon kasasını yükseltmek için takılan tahtalar————————v. saçmalamak, abuk sabuk konuşmak, çıldırmak, deli olmak, kudurmak, küplere binmek, hayran olmak* * *1. saçmala (v.) 2. saçmalama (n.)* * *[reiv]1) (to talk wildly because, or as if, one is mad.) abuk sabuk konuşmak2) (to talk very enthusiastically: He's been raving about this new record he's heard.) övgüyle söz etmek•- raving -
19 stirring
adj. karıştırma, karıştıran, heyecanlandırıcı, heyecan verici, olaylı, renkli, coşkulu* * *1. karıştırıcı (n.) 2. karıştır (v.) 3. karıştırarak (prep.)* * *adjective (exciting or moving: a stirring tale.) heyecan verici -
20 sweeping
adj. süpüren, şiddetli, sert esen, geniş bir alanı kapsayan, coşkulu, nefes kesici, ezici, geniş kapsamlı, köklü, radikal, genel* * *1. kapsamlı (n.) 2. süpür (v.) 3. süpürerek (prep.)* * *1) (that sweeps: a sweeping gesture.) süpürür gibi2) ((of changes etc) very great: a sweeping victory; sweeping reforms.) kapsamlı, genel
См. также в других словарях:
coşkulu — sf. Coşkusu olan … Çağatay Osmanlı Sözlük
agitato — zf., müz., İt. agitato Canlı ve coşkulu bir biçimde (çalınmak) … Çağatay Osmanlı Sözlük
ateşli — sf. 1) Ateşi olan Ateşli hasta. 2) mec. Heyecanlı, coşkulu Ateşli bir tartışma. Arkadaşım ateşli bir Rumeli delikanlısı idi. F. R. Atay 3) mec. Cinsel istekleri güçlü olan Birleşik Sözler ateşli ateşli ateşli silah … Çağatay Osmanlı Sözlük
coşkulandırmak — i Coşkulu duruma getirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
coşkulanmak — nsz Coşkulu duruma gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
coşkululuk — is., ğu Coşkulu olma durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
gerilim — is. 1) Gerginlik, tansiyon Çayların dağılışı, gerilime bir çeşit ara verir gibi oldu. H. Taner 2) db. Konuşmada bir sesin ortaya çıkması için ses kirişlerinin gerginleşmesi, tansiyon 3) fiz. İki ucundan ters yanlara çekilen bir telin her… … Çağatay Osmanlı Sözlük
lirizm — is., ed., Fr. lyrisme Kişisel duyguların ilham yolu ile coşkulu ve etkili anlatımı Vezin ve kafiyenin atılması, lirizmden yüz çevirme, imge kullanılmaması, şiirde yenilik sayılıyordu. S. Hilav … Çağatay Osmanlı Sözlük
meclis — is., Ar. meclis 1) Bir konuyu konuşmak veya görüşmek için yapılan toplantı 2) Bu toplantının yapıldığı yer, şûra 3) Bir konuyu konuşmak veya görüşmek için bir araya gelmiş kimseler topluluğu Yemekten sonra meclis gruplara ayrılmıştı. P. Safa 4)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
nefes kesici — sf. Heyecanlı, coşkulu … Çağatay Osmanlı Sözlük
söylev — is. Bir topluluğa düşünceler, duygular aşılamak amacıyla söylenen, uzunca, coşkulu ve güzel söz, nutuk, hitabe Genel sekreter, heykelin önünde verdiği söylev esnasında, biraz evvel kurdeleyi kestiği makasla oynarken parmağını kanatmıştı. R. N.… … Çağatay Osmanlı Sözlük