-
61 стлаться
над о́зером стла́лся лёгкий тума́н — gölün üzerine hafif bir sis yayılıyordu
-
62 танкетка
ж, воен. -
63 туман
sis,duman; bulanıklık* * *м1) sis, dumanлёгкий тума́н — hafif sis, pus
на мо́ре тума́н — denizde sis var
сне́жный тума́н — kar perdesi / bulutu
2) перен. bulanıklıkу него́ в голове́ тума́н — kafasında bir bulanıklık var
••по́мню, но как в тума́не — hatırlıyorum, ama hayal meyal
-
64 тушить
söndürmek,kapamak ; pişirmek* * *I несов.; сов. - потуши́тьsöndürmek; kapamakтуши́ть ого́нь — ateşi söndürmek
туши́ть свет — ışığı söndürmek / kapamak
II кул.туши́ть свечу́ — mumu üflemek / söndürmek
( hafif ateşte kapalı tencerede) pişirmek -
65 тянуть
çekmek,döşemek; uzatmak; canı çekmek; emmek; sürüncemede bırakmak,geciktirmek; ağırlığında olmak* * *1) çekmek; döşemekтяни́ кана́т на себя́ — halatı (kendine doğru) çek
тяну́ть не́вод — ağı çekmek
2) ( изготовлять волочением) haddeden çekmekтяну́ть про́волоку — haddeden tel çekmek
3) (руку, шею) uzatmakтяну́ть ру́ку — elini uzatmak
4) (тащить, направляя куда-л.) çekmekтяну́ть на букси́ре — yedekte çekmek
тяну́ть кого-л. за́ руку — birini kolundan tutup çekmek
букси́р тяну́л ба́ржу́ — römorkör bir mavna çekiyordu
5) ( прокладывать) çekmek, döşemekтяну́ть ка́бель — kablo çekmek / döşemek
6) разг. (заставлять идти, ехать) sürüklemekзаче́м ты тя́нешь ребёнка на рыба́лку? — çocuğu balık avına ne diye sürüklüyorsun?
7) перен., безл. ( влечь) (kendine) çekmek; canı çekmekкогда́ пое́шь, тя́нет ко сну — insan yemek yeyince uyku bastırır
её тяну́ло на солёное — canı tuzlu yiyecek çekiyordu
меня́ тяну́ло к родны́м места́м — beni memleket çekiyordu
кури́ть он бро́сил и говори́т, что бо́льше совсе́м не тя́нет — sigarayı bırakmış, hem hiç aramıyormuş
8) (билет, жребий и т. п.) çekmekтяну́ть жре́бий — kura çekmek; kura çekişmek ( о многих)
9) ( всасывать жидкость) çekmek, emmek10) ( обладать тягой) çekmekтруба́ хорошо́ тя́нет — baca iyi çekiyor
11) ( веять) gelmekтяну́л ветеро́к — hafif bir esinti vardı
тяну́ло ды́мом — duman kokusu geliyordu
ве́тер тяну́л из са́да за́пах сире́ни — rüzgar bahçeden leylak kokusu getiriyordu
12) ( медлить) sallamak, sürüncemede bırakmak; uzatmak; geciktirmekони́ вот уж ме́сяц тя́нут с мои́м де́лом — işimi bir aydır sallıyorlar
не тяни́! — sözü / lafı uzatma!
с отве́том не тяни́ — cevabı geciktirme
13) разг. ( весить) çekmekтюк тя́нет со́рок кило́ — balya kırık kilo çekiyor
14) разг. ( вымогать деньги) sızdırmakон тя́нет де́ньги у отца́ — babasını sızdırıyor
15) разг. ( воровать) aşırmak, çalmak16) ( медленно пить) ağır ağır / yudum yudum içmek17) ( лететь) uçmak; geçmekнад ле́сом тяну́ли журавли́ / тяну́л кося́к журавле́й — orman üzerinden bir turna katarı geçiyordu
••своя́ но́ша не тя́нет — погов. öküze boynuzu yük olmaz
тяну́ть кого-л. к отве́ту — hesaba çekmek
-
66 царапина
çizik; tırmık* * *жцара́пина на стекле́ — cam üzerindeki çizik
-
67 что
I мест. - чего́, чему́, чем, о чём1) вопр. neчто с тобо́й? — neyin / nen var?
что у вас с рука́ми? — ellerinizin hali ne?
что с ним происхо́дит? — ne oluyor ona?
в чём де́ло? — ne var? ne oldu?
что тут смешно́го? — bunda gülünecek ne var?
в чём причи́на неуда́чи? — başarısızlığın nedeni nedir?
что тебе́ (в нём / в ней) понра́вилось? — nesini beğendin?
в чём его́ обвини́ли? — ne yapmakla suçlandı?
за что его́ уво́лили? — neden dolayı azledildi?
2) относ. şuсде́лайте вот что:... — şunu yapın:...
вот что я тебе́ скажу́:... — sana diyeceğim şu:...
что ни де́лай, на него́ не угоди́шь — her ne yapsan ona yaranamazsın
что ни говори́,... — sen ne dersen de,...
3) → сказ. nasılчто больно́й? — hasta nasıl?
что пого́да? - По́ртится — hava nasıl? - Bozuyor
4) вопр., → нареч. ( почему) ne, neye, niye, niçinчто / чего́ ты торо́пишься? — ne acele ediyorsun?
чего́ ты ждёшь / ме́длишь? — ne duruyorsun?
а чего́ его́ ждать? — ne var onu bekleyecek?
и чего́ я его́ не послу́шал? — ne dedim de onu dinlemedim?
что ж ты тогда́ не сообщи́л? — öyle de niye haber vermedin?
что он так кричи́т? — neden böyle bağırıyor?
чего́ ты ле́зешь / вме́шиваешься? — sen ne karışıyorsun?
спроси́, чего́ она́ пла́чет? — neye ağlıyor, bir sor
5) вопр., относ., разг. ( сколько) ne, kaçво что э́то обойдётся? — kaça çıkar (bu)?
что возьмёшь за па́ру? — çiftine ne istiyorsun?
что сто́ят все его́ обеща́ния?! — vaitlerinin tümü kaç para eder ki?!
что бы́ло сил — olanca / var gücü ile
что то́лку / про́ку? — neye yarar?
6) относ. ( который)...dakiдом, что стои́т на углу́ — köşe başındaki ev / apartman
7) неопр., разг. ( что-нибудь) bir şeyчуть что - сра́зу сообщи́ — bir şey olursa derhal haber ver
е́сли что зна́ешь - говори́ — bir bildiğin varsa söyle
8) ( очень многое) nelerчего́ там то́лько нет! — orada neler yok neler! orada yok yok!
чего́ он то́лько не наговори́л! — söylemedik lakırdı bırakmadı
чего́ они́ то́лько не де́лали ра́ди э́того! — bunun için neler yapmazlardı ki!
что наро́ду-то на пло́щади! — meydan mahşer gibi! meydan kalabalık mı kalabalık!
9) относ. neрасска́зывай то, что ви́дел — ne gördüysen onu anlat
всё то, что сде́лано... — yapılanların tümü...
всё то, что им напи́сано... — onun yazdıklarının tümü...
пе́рвое, что прихо́дит на ум,... — ilk akla gelen,...
пе́рвое, что броса́ется в глаза́,... — ilk göze çarpan şey...
он сде́лал всё, что мог — yapabileceğini yaptı, elinden ne geldiyse yaptı
здесь есть всё, что ну́жно — ne lazımsa burada hepsi var
он трудолюби́в, чего́ нельзя́ сказа́ть о его́ бра́те — kendisi çalışkandır, kardeşi için ise aynı şey söylenemez
бери́ что хо́чешь — istediğini al, ne istiyorsan onu al
с ним произошло́ то, чего́ он бо́льше всего́ опаса́лся — en çok korktuğu başına geldi
э́то все, что я могу́ сказа́ть — söyleyeceklerim bundan ibaret
и что са́мое ва́жное,... — en önemlisi de,...
и что ещё ху́же,... — daha da kötüsü,...
10) вопр. ( при переспросе) efendim?что ты?, что вы? — efendim?
••э́то ты писа́л? - Да, а что? — sen mi yazdın bunları? - Evet, ne olmuş?
а что, ра́зве непра́вильно? — ne olmuş, yanlış mı?
на что тебе́ э́ти де́ньги? — ne yapacaksın bu parayı?
а адвока́т-то на что? — avukat ne güne duruyor?
уж на что он терпели́в, и то не вы́держал — her ne kadar sabırlıysa da dayanamadı
остава́ться здесь не́ к чему — burada kalmakta bir mana yok, burada kalmaya gerek yok
ни за что не прощу́! — asla affetmeyeceğim!
ни за что на све́те — dünyada
поги́бнуть ни за́ что ни про́ что — güme gitmek
э́то совсе́м ни к чему́ — buna hiç gerek yok
верну́ться ни с чем — eli boş dönmek
при чём тут маши́на? — arabanın bununla ne ilgisi var?
что поде́лаешь / де́лать,... — ne yaparsın,...
что э́то за стано́к? — bu ne tezgahı?
что э́то за стано́к? — bu ne biçim tezgah (böyle)?
ну что ты за челове́к?! — sen ne adamsın be!
ты до́ктор, что ли? — sen doktor musun, nesin?
да что ты?! что ты говори́шь?! — yok canım? deme!
пойти́ (мне) в кино́, что ли? — sinemaya mı gitsem (ne etsem?)
II союзс чего́ бы э́то? — sebebi ne ola ki?
1) kiя хочу́ сказа́ть, что... — şunu söylemek isterim ki,...
изве́стие о том, что он прие́хал — (onun) geldiği haberi
ду́маю, что он вернётся — döner sanırım
я так уста́л, что... — o kadar yoruldum ki,...
река́ така́я широ́кая, что... — nehir o kadar geniştir ki,...
тот факт / то обстоя́тельство, что рабо́та завершена... — işin tamamlanmış olması...
2) kiчто ни день, то дождь — gün geçmez ki yağmur yağmasın
что ни уви́дит, про́сит — her ne görse ister
у него́ что ни удар, то ве́рный гол — bir şut çekti mi sağlam gol
3) уст. ( словно) gibiлёгкий, что пёрышко — tüy gibi hafif
4) (ли... ли) ha... ha...;... olsun,... olsunчто так, что э́так- всё равно́ — ha öyle ha böyle, ikisi de bir
что до́ма, что на рабо́те... — evde olsun, işte olsun...
-
68 шумок
-
69 эстрадный
varyete °эстра́дный орке́стр — hafif müzik orkestrası
-
70 болометр
bolometre, hafif sıcaklık ölçeğiТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > болометр
См. также в других словарях:
hafif — sf., Ar. ḫafīf 1) Tartıda ağırlığı az gelen, yeğni, ağır karşıtı 2) Güç veya yorucu olmayan, kolay Hafif bir iş. 3) Ağırbaşlı olmayan, ciddi olmayan, hoppa Hafif bir kadın. 4) Miktarı az, sindirimi kolay (yiyecek) Onlar da akşam yemeğini pek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hafif — (A.) [ ﻒﻴﻔﺧ ] hafif … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
HAFİF — Ağır olmayan. Hafif. Yeğni … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
Hafif Metro Istanbul — Hafif Metro im Stadtteil Zeytinburnu Einbettung … Deutsch Wikipedia
Hafif Müzik — Infobox Album Name = Hafif Müzik Type = Album Artist = Vega Released = 2005 Recorded = GRGDN Genre = Rock, alternative Length = Label = Sony BMG/GRGDN Producer = Tuğrul Akyüz, Serkan Hökenek Reviews = Last album = Tatlı Sert (2002) This album =… … Wikipedia
hafif hafif — zf. Yavaş yavaş, ağır ağır Ayaklarımı hafif hafif sendeleyerek yürüyordum. A. Gündüz … Çağatay Osmanlı Sözlük
hafif tertip — zf. Şöyle böyle, biraz, aşırılığa kaçmadan Belli ki hafif tertip başı duman. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
hafif yollu — sf. 1) Davranışları ile içinde bulunduğu toplumun ahlak anlayışına ters düşen (kadın), hafifmeşrep 2) zf. Üstü kapalı, kısa bir açıklamayla Kim bana bu sevdanın sonu çıkmaz olduğunu hafif yollu çıtlatacak olsa kırılarak karşı çıkıyor, çıtlatana… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hafif gelmek — 1) ağırlığı fazla olmamak Çok hafif geldiği için düvene ağır bir taş oturtmuşlardı. R. Enis 2) mec. önemsiz görmek, değer verilmemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
hafif giyinmek — az ve ince giyinmek Bu soğukta çok hafif giyinmişsin … Çağatay Osmanlı Sözlük
HAFİF-ÜR RUH — Ruhu hafif olan, hoşsohbet … Yeni Lügat Türkçe Sözlük