-
1 fırsat
arapça فرصت uygun an, fırsat. -
2 удобный случай
fırsat -
3 sposobność
fırsat -
4 форсат
fırsat -
5 gelegenheid
fırsat [-tı] s -
6 kans
fırsat [-tı] s -
7 fürsət
fırsat -
8 기회
fırsat -
9 podnět
fırsat -
10 fürsət
fırsatfırsat, vesile -
11 bide one's time
fırsat kollamak, uygun zamanı beklemek* * *(to wait for a good opportunity: I'm just biding my time until he makes a mistake.) uygun zamanını beklemek, fırsatını kollamak -
12 on occasion
fırsat buldukça, ara sıra* * *ara sıra -
13 opportunity cost
fırsat maliyeti -
14 give a break
fırsat vermek, şans tanımak -
15 give an opportunity
fırsat vermek, şans tanımak -
16 lose a good opportunity
fırsat kaçırmak -
17 make hay while the sun shines
fırsat varken yapmak, fırsattan istifade etmek -
18 put smb. in the way
fırsat vermek, şans tanımak, olanak vermek -
19 give a break
fırsat vermek, şans tanımak -
20 give an opportunity
fırsat vermek, şans tanımak
См. также в других словарях:
fırsat — is., Ar. furṣat Uygun zaman, uygun durum veya şart, vesile İnsan, dedim, kendine bir ad takmak fırsatını bin yılda bir ele geçiremez. M. Ş. Esendal Birleşik Sözler fırsat düşkünü fırsat eşitliği fırsat yoksulu Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller … Çağatay Osmanlı Sözlük
fırsat — (A.) [ ﺖﺹﺮﻓ ] uygun an, fırsat … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
fırsat her vakit ele geçmez — fırsat insanın eline çok seyrek geçtiği için çıkan fırsat iyi değerlendirilmelidir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
fırsat bu fırsat — yararlanılacak en uygun zaman anlamında kullanılan bir söz Fırsat bu fırsat deyip gelip görüyorlar, yiyip içiyorlar. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
fırsat düşkünü — sf. Kötülük yapmak için fırsat kollayan (kimse) … Çağatay Osmanlı Sözlük
fırsat yoksulu — sf. Eline fırsat geçmeyen (kimse) … Çağatay Osmanlı Sözlük
fırsat bulmak — uygun, elverişli zaman bulmak Bir başka tanıdık kayığa daha rast gelerek ... görüşmeye fırsat buluyorlardı. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
fırsat düşmek (veya çıkmak) — bir imkâna kavuşmak Evet mademki fırsat düşmüştü. Cesaretini göstermek lazımdı. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
fırsat kollamak (veya gözlemek) — yapmak istediği iş için uygun bir zaman veya bir durum beklemek Sonra fırsat kollamasını biliyordu ve tekme yapıştıracak, çelme takacak zamanı içgüdülerin şaşmazlığıyla seçiyordu. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
fırsat vermek — bir işi yapmak için uygun, elverişli şartı sağlamak Bu çeşit yazılara cevap vermek hasma fırsat vermek olur. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
FIRSAT — (Bak: Fursat … Yeni Lügat Türkçe Sözlük